5.bölüm

42 1 0
                                    

Çığlık sesiyle kendime geldim. Bir kızılşahin muhafızı bizi fark etmiş ve atlantia nın omzunu sıyırıp geçen bir atış yapmıştı atilanta yere yığıldı. Herkes çöelip siper alacak yerler aradık. Atlantia nın yarası derin değildi sadece çizik denebilirdi ama kurşun o bölgeyi yakmıştı çıklıklarını bastırıp yakamdan beni yakaladı. Ve mızrağını bana uzatı. ‘’Onun kafasına indir bunu benim için marcus.’’ Dedi ve hepimiz binaların bacalarını siper olarak kulandık. Muhafızın turuncu pelerini görünce nefretim iyice büyüdü.

Frank bana seslendi’’doğu tarafından üç kişilik bir birlik yaklaşıyor marcus acele et’’ krack bu sırada atlantia’nın yarasının kanamasını önlemek için çabalıyordu ve onu güvenli bir yere taşımaya çalışıyordu.  Adama bacanın kenarından kılıcımı gösterip ateş etmesini sağladım ki silahları tek vuruşluktur. Doldurmadan tekrar ikinci bir atış yapamazsınız. Çevredeki binaları incelemeye başladım adam silahını doldurup siper alırken. Adam kare biçiminde dört bir tarafı saran binaların tam ortasında duruyordu karenin dört bir tarafında yolar vardı binalarda perdeler çekilmişti. Binaların ortasında kasa kasa yükler fıçılar ve benzeri şeyler vardı. Acele düşünmeliydim. Mızrağı adamın anına saplayacağıma söz verdim.  Elerimi çatının kiremitlerine koydum ve iki tanesini sökmeyi başardım. Bu onu şaşırtmaya yetecekti. Bacanın üstünden adamın bulunduğu yere doğru fırlatmaya başladım. Adam bulunduğum yere doğru ateş edince koşturmaya başladım. Doğu tarafındaki binaya doğru ama adam batı binasının önündeki kasaların arkasına gizlenmişti. Doğu cephesindeki çatıya ulaşınca mızrağı serte göğüs hizama çekip hızlıca yere doğru savurdum. Bir anda küçücük sopa parçası iki metre uzunluğunda bir mızrağa dönüştü. Var gücümle adamın üstüne doğru koşturmaya başladım ve çatının kenarından adamın üstüne doğru zıpladım mızrağı saplayacak pozisyonda atladım zırhım bir yerlerimi kırmayı önleyecekti hiç en azından.

Adam saklandığı yerden fırladı ve üstüme doğru ateş etti. Kurşun beni ıskalamıştı. Ben adamın üstüne konmayı başarmıştım öfkeyle mızrağı anına sapladım. Silena bana seslendiğini duydum’’marcus doğu tarafında ağır birlik hazırlıklı ol biz atlantia yı götürecez sen krack le kal bizi bekleyin’’ krack binaların çıkıntılarına tutuna tutuna aşağı doğru hızla indi. Gürz ünü gösterip ‘’ağır zırlılar benim havalı çocuk’’dedi. Gülümseyip ‘’yardım isteyebilirsin ufaklık‘’ diyip önümüzde beliren sırtından turuncu pelerin süzülen ve kafasında Romalıların miğferlerine benzer miğferi olan bir adam belirdi en önde. Subay kılıcı yeni cilalanmış gibiydi arkadaki iki baltalı iri yarı korumayı Unutmamak gerekirdi. Üstlerin de sağlam bir zırh yoktu ama kendilerini koruyacak kadar güçlü oldukları her hallerinden belliydi. Hele ki bir metre uzunluğundaki ağır baltalarıyla korku hikayeler deki katileri andırıyorlardı.

İşte lanet olası bir dövüş daha. Baltalı korumalar üstümüze doğru koşmaya başladı. Sakalı olan beni öldürmeye niyetliydi ama BABY FACE olan krack in peşindeydi. Son gördüm şey sakalı amcanın baltasını başının üstünde kaldırmış bana indirmeye hazırlandığıydı. Ama bu hariket onun açık hedef olmasını da sağlıyordu. Kılıcımı karın göğsüne saplayıp kenara takla atarak geçtim. Geçmeseydim o balta bana saplanmış olacaktı. Krack e son baktığımda baltalı koruma baltasını etrafında sallayıp krack in beline yan taraftan indirdiydi. Gözlerime inanamıyordum gözlerimin önünde arkadaşım ölüyordu. Orada  öylece ayakta kaldım. Krack in bedeni duvara doğru savrulup yerde sekti. Çığlığını kulaklarımın zarını patlatacak derecede güçlüydü. Gözlerimde yaşlar birikmeye başladı. Krack in bedeni yerde kımıldamadan duruyordu. Baltalı koruma krack in hariketsiz bedenin yanına doğru yürüyordu. 

Subay kılıçlı herif tüfeğini çekmiş önümde belirdi. Bana ‘’ellerini başının arkasına koy ve diz çök’’ dedi. Kanım damarlarımdan çekiliyormuş gibi hisediyordum. Arkadaşım benden beş metre ilerde yerde hariketsiz bir şekilde yatıyordu.

Bi anda silah sesi duydum. Baltalı adam baltasını yere düşürdü. Kolarını iki yana açıp usulca sırt üstü yere kapaklandı anında kurşun izine baka kalmıştım. Krack bir dizinin üstünde dorulmuş bir elinde dumanı tüten bir tüfek tutup diyer eliyle belini sımsıkı kavramaya çalışıyordu. Şaşkınlığımı atlatıp önüm deki subayın sol bacağına tekme atıp yüz üsyü yere kapaklanmasını sağladım silahlarım üstümde olmadağını için üstüne çıkıp boynunu çevirerek kırdım. Adamın cansız bedenini orda bırakıp. Koşa koşa krack ın yanına gittim kalkmasına yardım ettim. Gözlerime inanamıyordum. Ölmemişti. Hala yaşıyordu.

Belindeki zırhı unutmuştum. krack gülümseyip ‘’sadece nefesim kesildi yoksa iyiyim kardeşim’’ dedi gözlerimdeki şaşkınlık geçer geçmez sormaya başladım. ‘’o darbeden zırhın koruması imkansızdı balta çok kesindi nasıl becerdin’’ dedim. Yerdeki baltayı eğilip aldı ve yanıyla benim belime hafifçe deydirdi. ‘’keskin felan değildir yanları’’ dedi. Bende gülümseyip ‘’ mantıklı ozaman şu askerlerin zırhlarını çıkartalım şatoya girmek için kolaylık olur gizlenebilirz’’ dedim krack bir köşede fıçının üstüne oturup nefesinin normale dönmesini bekledi. Ben zırhları toplayıp. Bir kenara bıraktım krack daha iyi nefes almaya başlayınca diyerlerini beklemek için boş bir evin içine girdik ve biraz uyukladık.

Marcus Atesin SırrıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin