7. gün

192 41 14
                                    

sevgili günlük,
artık senin yürüyebildiğine de inanıyorum. -evet konuştuğuna inanıyordum zaten.- çok düzensiz bir kafaya sahip olmama karşın çok düzenli bir insanımdır, bu zıtlık beni çok yoruyor. her neyse, evet ben çok düzenli bir insan olduğum için seni her gün aynı saatlerde elime alıp sana içimi döküyorum, seninle işim bittikten sonra seni yine aynı yere koyuyorum; yatağımın yanındaki çekmeceye yani. o çekmeceye mutlaka literatürde bir isim veriyorlardır ama o benim için sadece bir çekmece ve sen de sadece bir günlüksün. 

evet, görüyorum ki konudan yine uzaklaştım. evet, senin yürüyebildiğine inanıyorum çünkü 3 gün önce seni yazma saatim geldiğinde çekmecemi açtım ama sen orada yoktun. seni üç gündür arıyorum günlük. evin hiçbir yerinde yoktun, her yeri aramıştım oysa -agnes'in barbie bebeklerini koyduğu dolabı bile karıştırdım; inanabiliyor musun? barbie'lerin her yeri simle kaplıydı, agnes hayal ettiği hayatı onlara yaşattığını söyledi. sim üreticilerinin agnes'la iletişime geçmesi için girişimlerde bulunacağım, dünya üzerinde böyle bir hayali olan kaç kişi vardır ki?

tekrar konumuza dönelim. nereye gittin günlük? agnes benim odama girmeye cesaret edemez, annem ise bana vakit bile ayırmıyor, nasıl odama girsin? ona seninle alakalı birkaç soru da sordum, bana "hala günlük mü tutuyorsun herb?" diye sordu. bana böyle bir soruyu soran biri, o günlüğü okumaya da kalkmaz. bazen onun ortaokuldaki sınıfımda bana zorbalık eden gregor'la hala görüştüğünü düşünüyorum. gregor benden nefret etmesine rağmen annemle çok iyi anlaşırdı. çünkü o zamanlar agnes yoktu ve annem çok güzel kekler yapardı. gregor da o keklerden yiyebilmek için annemle iyi anlaşırdı. merak ettiğim ve şu anda aklıma gelen şey... gregor o keklerden yiyebilmek için benimle de iyi geçinmeliydi... ama beni sürekli iteklemekle çok fazla meşguldü. ve annem... ben onun oğluydum ve o aptalın zorbalıklarını bilmesine rağmen ona kek vermeye devam ediyordu. neden?

konunun yine yüz yirmi kilometre arkamda kaldığını görerek tekrar konuya ışınlanıyorum. evet günlük, üç günlük aradan sonra umutsuz bir biçimde artık yeni bir günlük tutmaya karar verdiğim an tekrar seni koyduğum çekmeceye baktım ve sen... oradaydın. senin yaşayan bir organizma olduğuna inanmıyorum, başta yazdıklarım şakaydı - yoksa değil miydi? ama sen bu inancımı zedeliyorsun. insanlar gibisin, tam senden vazgeçip hayatıma devam etmek isterken hayatıma yeniden girdin. -evet, mathilda'ya gönderme yapıyorum.- mathilda, onu sevmekten vazgeçmeye karar verdiğim gün -yani dün- gelip benim omzumda ağladı. bana bunu bilerek mi yaptı merak ediyorum. artık yaşamaktan yorulduğunu, insanların onu anlamadığını, benim yanımda çok rahat ve huzurlu hissettiğini söyledi. ve sevgili günlük... üzülerek yeniden umutlandım. ama biliyorum ki mathilda'nın benimle alakalı körlüğü devam edecek. insanlar böyle yaparlar. nasıl hissettirdiklerini bilmezler ama karşı tarafı umuda sürükleyecek şeyler yaparlar, bilerek yapıyormuş gibi.

konudan bu kez çok fazla uzaklaştım ve şu an 10.000 fit yüksekteyim, çünkü konu mathilda'ydı. evet, tekrar konuya dönersek şöyle diyebilirim, sen yürüyebiliyorsun günlük. 

evet yirmi üç yaşında genç bir adamın bu sonuca ulaşması çok saçma ama başka bir açıklama bulamadım bu konu için. 

sonuç olarak,
sevgili günlüğüm
yürüme.
seni tükenmez kalemle karalarım
sevgiler
herb.

olgunlaşmamış bir patatesin günlüğüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin