İkinci Bölüm- ''Kar Kuşları.''

32 4 9
                                    


İkinci Bölüm- ''Kar Kuşları.''

SYML- Mr. Sandman

Ayaklarım bana ait değildi ama koşan bendim. Orman farklıydı,vücudum farklıydı;dört ayak üstündeydim ama ben bendim ve bir şeyden kaçıyordum. Birinden. Ezildiğim ve belki de anılarımla birlikte rayda bıraktığım ruhum, yaşam için cebelleşiyordu.

 Postum vardı, sonbaharda bu ormanın döktüğü yapraklardan. Ayaklarım,sanıyorum ormanın ruhundan. Koşuyordum ve kalbim adımlarımı sayarken sayamayacağım kadar hızlı atıyordu. Orman benim bildiğim ormandı ama sanki değildi,biri üzerine ya bir büyü ya bir lanet yerleştirmişti. 

Şimdi koşarken düşünüyordum,ardımda ne adım ne ayak sesi vardı. O halde ben neyden,kimden kaçıyordum?

Hatırasını zihnimde ekemediğim bir kabusun acısıyla uyandım. Yatağımda doğrulduğumda geceliğimin sırtının ve yumruk yaptığım elimin terler içinde olduğunu fark etmemle anladım gördüğümün kötü bir rüya olduğunu. Son iki gündür yaşadıklarımdan sonra afili bir kabus görmem belki şaşırtcı değildi ama psikiyatristimin kabusları engellediğini söylediğini ilaçları kullanmayı bıraktığımdan beri gördüğüm ilk kabustu bu ve beni,kazanın yeni yaşandığı dönemlere sürüklemişti.

O trenin içinden çıkıp da yaşamamı sağlamak için uzun tuttukları ameliyatlardan çıktıktan sonra odama bir yabancının  girmesiyle anlamıştım hafızamı kaybettiğimi. Annem girmişti,babam girmişti,İpek girmişti ama odama giren bir adamı tanıyamamıştım. ''Siz kimdiniz acaba?'' demiştim içeri giren uzun boylu,sarışın çocuk şaşırdığını belli eden bir ifadeyle sordu.

''Şura? Alp ben,Vural'ın arkadaşı? Nasıl ya,tanımadın mı beni?''

Gözlerimi kırpıştırmıştım ve sanki hafızalarımın saklandığı yerdeki yara bandını biri hızla kaldırmışçasına ağlamaya başladım. Sonra doktorların odaya girmesiyle yaptıkları sakinleştiriciyi almamla birlikte o iki sene,bir daha açılmamak üzere bir sandık gibi kapandı sanki. Ne Alp diye kendini tanıtan o çocuğu bir kez daha gördüm,ne de Vural dediğini. 

Yine de zihin,annem ve babamın sandığından çok daha korkunç bir yerdi alkol ve işle ilgili olmayan herhangi bir şeyle dolu olduğunda. Sakinleştiriciyi tenime yapmışlardı ama zihnime geçmişti,ilacı yutmuştum ama zihnime işlemişti. Şimdi zihnim bir ilacın vuramayacğı kadar keskin,sakinleştirilemeyecek kadar keskinken benden alınan yaşama isteğini kazanmak için elimden geleni ardıma koymayacaktım. 

Belki de hiç sahip olamadığım bir anıya kavuşmak istiyordum ama kavuşacaktım. Ona kavuşmaya çalışırken kendime bir yenisini yaratacaktım.


Önünde sonunda hatırlayacaktım ve başlamak için bildiğim bir şey varsaa o da acı badem kokan bir adamın varlığıydı. Burada başlayacaktım,acı badem kokan bir adamın ensesinde.  O yüzden dün gece odama girip de yatağıma uzandığımda ilk düşündüğüm şey buydu.Tolkun'u bir daha görmem gerektiği. Onu bulmak zor bir şey değildi benim için,daha doğrusu sosyal medya hesaplarını stalk yapıp onunla karşılaşmam için fırsatlar yakalayabilecek İpek için zor değildi. Yine de kaderin bir çizgisi olduğuna ve benim cambazlığımı bozmama gerektiğine inandığım için aramızdaki karşılaşmaların gerçek olmasını,onun benim için gerçek bir ipucu olmasını istiyordum. 

Çünkü eğer bir şekilde hayatımı kurtardıysa,anılarımı da bir ekin kargasının hayvanın leşini kopardığı gibi koparabilirdi saklandıkları yerden. 

Bana ettiği o garip teşekkürün ardından pek konuşmamıştık,bana sigara alıp almayacağımı sormuştu ben de içmediğimi söylediğimde zaten kendisinin de içmediğini söylemişti ve beni daha fazla rahatsız etmeyeceğini,burada istediğim kadar kalabileceğimi söyleyip gitmişti. Gidişinden sonra orada ne kadar kaldım bilmiyorum ama ben içeri girdikten yarım saat sonra eve dönüyorduk. Yol boyu sessizdim,arada gelirdi bu sessizlik.

EKİN KARGASIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin