Bölüm 3: En Güzel ve En Kötü Gün

11 1 0
                                    

O büyük şehvetli kapıdan çıktığımız anda kendimi rüyada gibi hissetmeye başladım. "Heyecanlı mısın?" "İnanamıyorum ki. Bacağımın acısını bile unuttum. Gerçek olamayacak kadar güzel bir his." Prens gülümsedi. Ardından büyük ve altın bir kapı açıldı. Salon o kadar kalabalıktı ki. Herkes kabarık elbiseler, şık takımlar giyiyordu. İçeri girdiğimiz anda herkes prensi selamlamaya başladı ancak tüm gözlerin bana baktığını hissedebiliyordum. Prens bana baktı. Salonun tam ortasında boş ve geniş bir alan bırakılmıştı. Elimi öptü. Ardından elini bana tekrar uzattı. "Benimle dans eder misiniz?" "Onur duyarım." Bir eliyle elimi diğer eliyle de belimi tuttu. Beni tuttuğu an şarkı da başladı. Biz dans etmeye başladığımız an herkes bizi izliyordu. Prens o kadar güzel dans ediyordu ki ona ayak uydurmakta zorlanıyordum. Gözlerimin içine bakıyordu. İkimizde birbirimize bakmaktan kendimizi alamıyorduk. Ben daha nasıl prenses olunacağını bilmiyordum. Prens elimden tutup beni yavaşça döndürdü. Diğer soylularda salonun ortasına gelip dans etmeye başladı. Herkes hala bize bakıyordu. Beni tanımıyorlardı ve eminim ki bunca zamandır prenses Isabel ile dans eden biri neden bugün sözde prensesle çıksın ki? Şarkı bittiği an prens beni nazikçe durdurdu. "Dans için teşekkür ederim." "Rica ederim prens Alec." Yavaşça kraliçeye yürüyüp tahtın olduğu yere selam verdik. Ardından gelen misafirlerle selamlaştık. "Heather benim kraliçenin yanına gitmem gerekiyor sende o sırada buradaki soylularla konuşabilirsin. Hemen döneceğim." "Tamam, ben bekliyorum." Prens yine gitmişti. Bende etrafı incelemeye başladım. O sırada yanıma bir soylu geldi. Muhtemelen prens olabilirdi. " Merhaba, sizi daha önce burada görmemiştim." Oldukça şık giyimli ve muhtemelen yaşıtımdı. Sarı saçlı ve renkli gözlüydü. Oldukça da uzun boylu biriydi. " Ben özür dilerim önce kendimi tanıtmalıyım. Ben prens Leo Matthews. Kraliçenin en küçük oğluyum." Nazikçe selam verdim. " Üzgünüm bu selama alışamadım. Heather Davis. Memnun oldum." Prens Leo anlamsızca bana bakıyordu. " Bir prenses değil misiniz?" "Hayır, ben arkeoloji okuyorum ve buraya tarihinizi öğrenmek için geldim ancak prens Alec arabasıyla bana çarptı. Bunu telafi etmek için beni sarayına davet etti." Prens Leo şaşkınlıkla bakıyordu. "Oysa bir prenses kadar güzelsiniz. Abimin yıllar sonra Veliaht prensesi bırakıp sizinle bu baloya gelmesi çok normal." Masadan oldukça şık bir kadeh verdi. "Hoşgeldiniz Bayan Davis!" Elimi nazikçe öpüp kadehini kaldırdı. Bende gülümseyerek kadehimi kaldırdım. Tam o sırada oldukça gergin olan Alec'in bize bakarak geldiğini gördüm. "Heather bende seni diğer tarafta arıyordum." Kardeşine öfkeyle bakıyordu. " Sevgili abim, misafirinin olduğunu bilmiyordum. Kendisiyle tanıştım. Onu baloya götürmene şaşmamalı." Alec'in ellerini yumruk yapıp sıktığını gördüm. Anında konuyu çevirdim. "Prens Alec bana bahçeyi gösterecektiniz. Gidelim mi?" Alec yerine Leo cevap verdi. " İsterseniz sizi ben götürebilirim?" Alec'in bu cümleyle neredeyse gözlerinden alev çıktığını görebiliyordum. Yoksa beni kıskanıyor mu? "Heather ben seni götürürüm. Leo sende misafirlerle ilgilen biz yeterince kaldık." Leo itaatkâr bir şekilde baktı. "Elbette prensim. Bayan Davis umarım bir gün bir prens sizi prenses yapar." Selam verip yanımızdan gitti. Ama Alec'in öfkesini görebiliyordum. " Prens Alec sen iyi misin?" "İyiyim, bahçeye çıkalım." Prens o kadar sinirliydi ki bana buz gibi cevap verdi ve çıkarken elimi bile tutmadı. Bahçeye çıktığımızda da aynı şekilde hareket etti. Artık dayanamayıp sordum. " Prens Alec siz iyi değilsiniz? Neden bu kadar sinirlisiniz?" Öfkeyle bana baktı. "Sinirli değilim Heather. Bu konuyu kapa! Herhangi bir şey duymak istemiyorum!" Daha bugün tanıdığım birinin bana öfkeyle bağırması gözlerimin dolmasına sebep oldu. Aslında üzülmeme gerek yoktu ki. Daha yeni tanıştığım biriyle baloya gitmiştim. Ama nedensizce kalbim acıdı. Prense karşı ilk gün bile olsa farklı hissediyordum. "Özür dilerim ben, ben en iyisi odama gidiyim." Prens bana baktığı an gözümden bir damla yaş aktı. Ama ağlamamak için zor durdum. Beni öyle gördüğü an öfkesi tamamen pişmanlığa büründü. " Heather ben özür dilerim." "İyi geceler prens." Hızlıca sarayın girişine koştum. Merdivenleri de olabildiğince hızlı çıktım. Arkamdan prensin seslendiğini duydum ama bana öyle bağırması beni o kadar üzmüştü ki. Odaya geldiğim gibi kapıyı hızla kapatıp kilitledim. Boynumdaki ve bileğimdeki kolye ve bilekliği masanın üstüne attım. Bu tamamen saçmalıktı. Burada olmam bile hataydı. Üstümdeki elbiseyi de olabildiğince hızlı çıkartıp eşofman ve sweat giydim. Banyoya gidip makyajımı çıkarttım. Ardından hızlıca kendimi yatağa attım. Ağlamak istemiyordum bu yüzden kendimi yatağa gömdüm. Bir süre sonrada yorgunluktan uyumuşum.

MAJESTEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin