Bölüm 2: 1Günlüğüne Prenses

13 1 0
                                    

Birkaç dakika sonra içeri elinde büyük bir çanta olan doktor girdi. Prens Alec'e selam verip bacağımı kontrol etmeye başladı. Ardından tüm vücudumu rutin kontrolden geçirdi. "Herhangi bir yaranız yok. Ancak diziniz incinmiş. Size krem ve dizlik vereceğim. Birkaç gün kullanmanız yeterli. "Teşekkür ederim doktor." Prens doktora çıkması için işaret etti. "İyi olduğunuza sevindin Bayan Davis." Tekrar gözlerime bakıyordu. Bakışı o kadar tatlıydı ki. "Bana Heather diyebilirsiniz." Prens gülümsedi. "O zaman sizde prens Alec diyebilirsiniz. Alec demenizi çok isterim ancak soyluların yanında prens kelimesini de eklemelisiniz. Belli başlı kurallar." "Elbette prens Alec." Yaklaşık 1 saat kadar sohbet ettik. Daha sonra prens acil bir toplantısının olduğunu 1 saate döneceğini söyledi. Bana gülümseyip odadan çıktı. Ardından eşyalarım geldi. Bir kadın oda da eşyalarımı yerleştirmeye başladı. "Ben kendim yerleştiririm. Yine de teşekkür ederim." Kadın bana bakıp konuşmaya başladı. "Hanımefendi Majestelerinin emridir." Hiçbir şey demedim. Çünkü nasıl olsa emri dinlemek zorundalar. Kadın çok kısa sürede yerleştirip bana selam verip odadan çıktı. İyide ben bir soylu değilim ki bu neyin selamı? Bir süre sonra yatakta uyuya kalmışım. Birinin yanımda olduğunu hissederek uyandım. Prens yanımda oturup bana bakıyordu. Uyandığımı görünce bir anda kendini toparladı. "Dinlenmenize sevindim Bayan Heather." "Prens Alec lütfen sen diyerek konuşun." "Elbette Heather. Uyandığınıza göre kremi sürelim." Prens eline kremi alıp dizimin etrafına baktı. Daha sonrada kremin kapağını açıp dizime sürmeye başladı. "Prens Alec ben yapabilirim gerçekten. Siz bir prenssiniz ve ben size iş yaptıramam." Prens sürmeye devam ediyordu. " Heather sana benim arabam çarptı. Bunu kendinde yapabilirsin. Ama sen çok iyi birisin ve çok nazik karşıladın ve de çok güzelsin." Prensin dedikleri karşısında gülümsedim. " Ben teşekkür ederim. Sizde çok nazik bir prenssiniz." Ardından ayağıma dizliği de taktı. "Bitti, isterseniz yavaş yavaş yürüyelim. Hem sarayı gezeriz ve kraliçemize misafir olduğumu söyledim. Sizinle tanışmak istiyor. Ne! Kraliçe benimle mi tanışmak istiyor? Bu gerçekten çok ilginç bir gün. "Elbette. Gezmekten onur duyarım." Bana elini uzatıp yataktan kaldırdı. Nazik bir hareketle kapıyı açtı ve bana yol verdi. "Teşekkürler." Hala tam yürüyemiyordum. Bu yüzden elimi nazik bir şekilde tutuyordu. Sürekli bana bakıyordu. "Heather burası yani senin odanın olduğu yer misafir odalarının olduğu yerdir. İstersen ilk giriş katından başlayalım." Giriş katına asansörle indik. " Burası kabul alanı. Şurada da toplantı odamız, balo salonumuz var. En köşede de mutfak var." Prens çok dikkatli bir şekilde bana her yeri anlattı. Baya büyük bir saraydı ve anlatmakla bitmiyordu. "Son olarak da en üst kat var ama orası özel giriş kraliçenin ve benim odam orada. Tabii ki arada bir güvenlik var." "Vay canına Alec, o kadar büyük bir saray ki gezmekle bitmiyor." Ben az önce ne dedim? Prense ismiyle mi seslendim? Ah kendime inanamıyorum. " Ben özür dilerim. Bir anda isminizle seslendim." Prens bana yaklaşıp cevap verdi. " Heather, hiç sorun değil. Yanımızda soylular varken sadece dikkat etmelisin." Beni anlayışla karşılaması hoşuma gidiyordu. " İstersen şimdi kraliçeyi görmeye gidelim." "Elbette, gidelim." Tekrar nazikçe elimden tutup giriş katına indik. Kraliçenin salonunun önüne geldik. "Heyecanlanmana gerek yok sadece nazikçe eğil." Kafamı onaylayarak salladım ve ardından iki asker büyük altın kapıyı açtı. İçerisi o kadar büyük ve güzeldi ki. Upuzun kırmızı bir halıdan yürüdük. Ardından kraliçenin önüne geldik. Prens eğildiği anda bende eğildim ama dengede duramayıp prense çarptım o da sıkıca elimi tutup beni düzeltti. "Kraliçem, misafirim Bayan Davis." Kraliçe bana nazikçe gülümsedi. " Merhaba kraliçe Rosella." "Merhaba Bayan Davis. Sarayıma geldiğiniz için teşekkür ederim. Misafirliğinizden memnuniyet duyarım." "Teşekkür ederim kraliçe." Yaklaşık 10 15 dakika kadar sohbet ettik ve daha sonra dışarı çıkmak için selam verdik. "Prens Alec sizinle bir durumu konuşmam gerekiyor." Prens bana baktı ve elimi bıraktı. " Bayan Davis rica etsem beni dışarıda bekler misiniz?" "Elbette Prens Alec." Kapıya gittim ve kapı açıldığı anda dışarı çıktım. Kapının olduğu yerde prensi beklemeye başladım. O sırada süslü kıyafetiyle bir kız durduğum yere geldi ve yanında belli ki bir yardımcı olan kızda vardı. "Melinda bu şehirli neden selam vermiyor?" Bana küstahça ve imrenerek baktı. "Seni buraya kim getirdi. Askerler çıkarın şunu." Asker bu süslü kızın önüne geçti. "Prenses Isabel, kendisi Prens Alec'in özel misafiridir." Kız prensesmiş. Bu kız mı? Böyle kaba biri mi imkansız. "Prens Alec'i nereden tanıyorsun?" "Prens Alec bana arabasıyla çarptı. Ama iyiyim. Bu yüzden de beni sarayda iki hafta misafir edecekmiş." Prenses kahkaha attı. " İnanamıyorum. Benim prensim senin gibi birini mi misafir ediyor?" Bir anda askerlerin olduğu yerden beni alıp kenara çekti. " Bak şehirli ya da her kimsen prens tek taht varisi ve burada kurallar kraliçe olmadan geçmez yani prensten uzak dur derim. Bende kraliçe varisiyim. Prensin ilerideki müstakbel karısı." Dediği cümle beni güldürdü. " Elbette prenses." O sırada prens çıktı ve kaşlarını çatarak geldi. " Prenses Isabel? Heather'dan uzak durmanı rica ediyorum. Kendisi benim misafirim." Prens tekrar ayağıma baktı. "İyi misin?" "İyiyim prens Alec. Kendisiyle sadece tanıştık. İlerideki kraliçeymiş." Prens sinirlice prensese baktı. "Prenses buna siz karar veremezsiniz. Heather gidebiliriz." Prensesin gözleri dolmuştu. "Prensim size isminizle hitap etmesi yasak ve bunu ben değil kraliçemiz söylüyor." Prens iyice sinirlenmişti. " Bunları seninle konuşmayacağım Isabel, çekilebilirsin." Prenses neredeyse ağlamak üzereydi. " Görüşmek üzere prensim." Prens nazik bir el hareketiyle selam verip yürümeye başladı. Yol boyunca sessizdi. Bir süre sonra da sessizliğini bozdu. " Heather sen buradaki soylularla tanışabilirsin. Bu akşam bir balo var. Bu yüzden baloda giymek için elbise gerekiyor." Odama geldiğimiz sırada çok şirin bir kız bize selam verdi. "Bu da senin yardımcın Julia. Elbise konusunda sana yardımcı olacak. Benimde hazırlanmam gerek. Sizi baloya giderken odanızdan alacağım. Görüşmek üzere." Nazikçe elimi öptü. Bir prenses gibi giyinecektim. "Görüşmek üzere prens." Julia çok tatlı bir şekilde gülümsedi. "Prenses Heather bu gece için harika kıyafetler hazırladım." Bana prenses mi dedi? "Julia ben bir prenses değilim." Kız bana boynu buruk bir şekilde baktı. "Resmi olarak değilsiniz ama bu gece kavalyeniz bu ülkenin prensi. Bu yüzen bu gece bir prensessiniz." Bana bir sürü elbise gösterdi ve hepsini sırayla denememi istedi. Tam o sırada sert bir şekilde kapı çalındı ve içeri prenses girdi. "Sen kendini ne zannediyorsun?" Benim konuşmama izin vermeden Julia atladı. "Prensesim, prenses Heather bu gece balo için hazırlanıyor." Prenses resmen kükredi. "O bir prenses değil Julia." "Prensesim, kendilerinin bu gece kavalyesi prensimiz." Kız neredeyse bayılacak gibi oldu. " Sen ne diyorsun? Oysa her balo benimledir. Bu kız çok olmaya başladı. Bana bak Heather prensi etkilemeyi düşünme. Bizim bir süredir ilişkimiz var." Prensese gülerek baktım. "Küstahlık etmem prenses ama prens size bugün aşık şekilde bakmıyordu." Prenses iyice delirdi. " Hadsiz! Prensle bir ilişkimiz var ve herkes bilir. Yakında da evleneceğiz." Dediği cümle beni nedensizce üzmüştü. "Mutluluklar dilerim prenses ama hazırlanmam gerek. Lütfen dışarı çıkar mısınız?" Prenses hiçbir şey demeden dışarı çıktı. Julia bana gülümseyerek baktı. "Prenses Heather buna inanamıyorum. Kıskançlıktan deliye döndü." Benim aklımdan evlenecekleri konusu çıkmıyordu. Yoksa prensten hoşlanıyor muydum? "Julia prensle gerçekten evlenecekler mi?" Julia somurttu. " Şu anlık tek yüksek soylu prenses Isabel." Burada sadece soylularla mı evlenmek zorunlu. " Ya prens bir soylu ile evlenmezse?" Julia bana şüpheli baktı. Bu olmaz." Net bir şekilde cevap verdi. Aklımdan prens çıkmıyordu. Hazırlanırken bile onu düşündüm. Neredeyse hazırlanmıştım. Kabarık kırmızı bir elbise giydim. Çünkü prensin kıyafetleriyle uyumluluk zorunluymuş. Elbise o kadar güzeldi ki. Saçımı açık bıraktım. Hafif dalgalı yaptım ve iki yandan küçük saç parçaları alıp arkada birleştirdim. Ön tarafa da saçımda küçük parçalar bıraktım. Çok ince zincir kolye ve küpe taktım. Makyajımı da oldukça hoş ve hafif kırmızı tonlu yaptım. "Prenses Heather bir günlüğüne prensessiniz ve bu kadar yakışacağını tahmin etmezdim. Julia ya gülümsedim. O sırada kapı çaldı ve içeri prens girdi. Prens o kadar yakışıklı olmuştu ki. Koyu kırmızı v siyah giyinmişti. Giydiği takımda gümüş detaylar vardı. Elindeki eldivenlerde siyah ve gümüş detaylıydı. Bana büyülenmiş gibi bakıyordu. İyice yakınlaştı ve gözlerimin içine baktı. "O kadar güzelsin ki." Dediği cümle kalbimi neredeyse patlatıyordu. "Teşekkür ederim prens Alec. Sizde çok güzel olmuşsunuz." Prens gülümsedi ve elimi öptü. Daha sonra tekrar gözlerime baktı. "Prensesim gidelim mi?"

MAJESTEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin