Bölüm 1: Merhaba Prens

18 2 4
                                    

Tatile gittiğini umarken kraliçeyi öldürmekten şüphelisin. Yoksa o katil prenses sen misin?

20'li yaş hayatının en güzel yıllarıdır. Kendi kararlarını verebilmek, özgürleşmek en güzel histir. Las Vegas yani günahların şehrinde yaşamak insanı tamamen yoruyor. Yaklaşık iki yıldır arkeoloji üzerine okuyorum. Arkeoloji ve Las Vegas beni o kadar yoruyor ki. Bu yüzden biraz daha tarihi ve kafamı dinleyebileceğim bir ülkeye iki haftalığına gitmek istiyorum. Bunun için Romanya'yı seçtim. Çünkü Romanya'nın tarihi büyüsü beni hep etkilemiştir. Bu yüzden bugün aileme Romanya'ya gitmek istediğimi açıklayacağım. "Heather!" "Efendim anne." "Tatlım kahvaltı hazır." "Geliyorum. "Aşağı mutfağa gitmek için uzandığım yataktan kalktım. Aklımda sadece tatil vardı ve bunu annemlere şimdi söyleyecektim. "Sevgili ailem günaydın." Erkek kardeşim, annem ve babam masada oturuyorlardı. Babam mutlulukla gülümsedi. "Günaydın çiçeğim. Kahvaltı soğuyor hadi." Masaya oturdum ve kahvaltımı etmeye başladım. Annem ve babam iş için hazırlanmışlardı. Eve geç gelme ihtimalleri vardı ve bunu bir an önce söylemeliydim. "Anne ve baba, size bir şey söylemem gerekiyor." Annem elindeki kahveyi bırakıp bana dikkatlice baktı. "Seni dinliyoruz tatlım." "Şey aslında ben, demek istediğim şu..." Babam bana bakıp gülümsedi. " Kızım rahatlıkla söyleyebilirsin." Cesaretimi topladım ve direkt konuya girdim. "Ben iki haftalığına Romanya'ya gidiyorum. Bu benim için dinlenme fırsatı ve sizden de anlayış bekliyorum." Annem öfkeyle masadan kalktı."Heather saçmalıyorsun. Hiçbir yere gidemezsin." Annemin reddetmesiyle şaşırmıştım çünkü babam reddeder diye düşünüyorum. "Anne 20 yaşındayım ve kararlarıma karışıyorsun. Çocuk değilim ve kararım kesin." Babam annemi sakinleştirmeye çalıştı. "Kızımız büyüdü Kendall, ona bir şans vermeliyiz. Ben gitmesine izin veriyorum." Annem bana bakıp iç çekti. "Korkuyorum tatlım. Hiç bilmediğin bir yer. Kendine çok dikkat etmelisin." Anneme sarıldım. " Anne ben büyüdüm ve emin ol çok dikkatli olacağım." Beni yanağımdan öptü ve tekrar masaya oturdu. "Gidebilirsin ancak iki hafta. Daha fazlası olmaz." Sevinçten çığlık attım. "Çok teşekkür ederim anne ve baba. Yarına bilet alıyorum. Hemen gidip bavulumu hazırlamalıyım. Koşarak yukarı çıktım. O sırada annemin sesini duydum. "Heather yavaş ol." Dediğini duymamış gibi yapıp odaya girdim. İlk olarak internetten sabah erken saate Romanya'ya bilet aldım. Ardından kalkıp kıyafetlerimi ve gerekli tüm eşyalarımı bavuluma koydum. Bilgisayarımı ve kameramı da yanıma aldım. Makyaj malzemelerimi topladığım sırada telefonum çaldı. Yatağımın üstünden telefonumu aldım. "Alo bebek, nasılsın?" Bu arkadaşım Tiffany. Aşırı eğlenceli ve deli doludur. "Tiffany canım, iyiyim ya sen?" "Bende iyiyim. Nasıl gidiyor, izin alabildin mi?" "Elbette! Yarın sabaha bilet aldım." "Ama son kez sarılsaydım." "Tiffany hadi ama sadece iki hafta. Seni özleyeceğim." "Bende seni özleyeceğim kız kardeşim. Bana sık sık yaz. Şimdi hazırlan, engel olmak istemem." "Teşekkür ederim canım. Görüşürüz." "Görüşürüz. "Telefonu kapayıp yatağa geri fırlattım. Kaldığım yerden eşyalarımı toplamaya devam ettim. Yaz ayında olduğumuz için genel olarak yazlık tercih ettim. Eşyalarımı son kez kontrol ettikten sonra saate baktım. Saat 6 mı? Ne çabuk zaman geçmiş. Olduğum yerden kalkıp bilgisayarıma geçtim. Romanya ve geçmişi hakkında yazılar okudum. Gezilebilecek yerleri öğrendim ve kendime harika bir otelde yer ayırttırdım. Tek gitmemin sebep aslında tamamen kafa dinlemek. Kendi başıma gezmeyi de çok seviyorum. Gece saatlerine kadar Romanya'ya dair her şeyi okudum. Akşam yemeği için aşağı bile inmemiştim. Artık uyumam gerekiyordu sonuçta yarın yeni bir gün beni bekliyordu. Bütün gece kesintisiz uyumuşum. Alarmın sesi ve güneş ışığının odama vuruşuyla uyandım. Kalkıp elimi yüzümü yıkadım ve hazırlanıp makyajımı yaptım. Ardından babam odaya gelip bavullarımı arabaya koymak için odamdan aldı. Bende kahvaltı etmek için masaya gittim. "Günaydın ailem." "Günaydın kızım. Geç kalma. Güzelce de kahvaltını et." Anneme gülümsedim. " Annecim tedirginliğini anlıyorum ama çok dikkatli olacağım söz veriyorum." Annem kafamı öptü ve masaya geçti. O sırada babamda geldi. "Kendine dikkat et orada ve bizi sık sık ara." "Tamam baba söz veriyorum." Sohbet ederek kahvaltıyı bitirdik ve artık gitme vakti gelmişti. Annem ayağa kalkıp bana sımsıkı sarıldı. "Seni özleyeceğim bebeğim." "Bende seni annecim." Ardından erkek kardeşime sarıldım. Annem bana tekrar baktı. "Bebeğim sizinle gelemeyeceğim işe yetişmem gerek." Anneme gülümsedim ve tekrar sarıldım. Ardından evden çıkıp babamla birlikte arabaya bindik. Havalimanına kadar babamla arabada şarkı dinleyerek ve dans ederek zaman geçirdik. Yaklaşık1 saat sonra havalimanına vardık. Arabadan inip bagajdan bavullarımı çıkardım. Ardından babam yanıma geldi ve bana sımsıkı sarıldı. "Seni seviyorum küçük kızım." "Baba ben küçük değilim." Babam tepkime güldü. " Sen benim hep küçük kızımsın. "Gülümseyip sımsıkı sarıldım. "Görüşürüz baba." "Görüşürüz çiçeğim." Bavullarımı alıp havalimanına girdim. Uçağın kalkmasına az kalmıştı. Aceleyle uçağın kalkacağı yere gittim. Hostes beni yönlendirdi ve oturacağım yere geçtim. O kadar heyecanlıydım ki. Bütün yol boyunca şarkı dinledim, dergi ve kitap okudum. Saatler sonra Romanya ayaklarımın altındaydı. Sevinçle gülümsedim. Saat öğlene gelmişti bile. Uçak iniş yaptı ve sırayla uçaktan inip bavullarımı aldım. Hala inanamıyordum. Ben Romanya'dayım! Hızlı adımlarla havalimanının çıkışına yürüdüm. O sırada bir taksici yanıma geldi. "Tarihin en güzel ülkesine ve şehrine hoş geldiniz!" "Ah merhaba, hoş buldum." "Bavullarınızı alayım, nereye gitmek istersiniz?""Vilmead Otele lütfen." "Elbette bayan buyurun." Taksiye bindim ve birkaç dakika sonra şoförde arabaya bindi. Arabayı çalıştırıp sürmeye başladı. "Nereden gelmiştiniz bayan?" "Las Vegas'dan geliyorum." Adam şaşırmıştı. "Vay canına Las Vegas mı? Orası kumarhane konusunda profesyonel." Adama sıkılmışçasına cevap verdim. "Kumar oynamıyorum." Taksici söylediğinden dolayı biraz utanmıştı. Bu yüzden cevap vermedi. Yol boyunca etrafı izledim. Yaklaşık45 dakika sonra şehir merkezindeki otele varmıştık. Taksici arabayı durdurup arabadan indi. Bagaja yönelip bavullarımı çıkarmaya başladı. Bende hızla indim. "Teşekkür ederim şoför bey. Bu da yol ücreti." "Rica ederim bayan, tekrardan hoş geldiniz." Adama bakıp gülümsedim. Daha sonra bavullarımı alıp içeri girdim. Anında valizlerim elimden yardım için alındı. Biraz ilerleyip resepsiyona gittim. Otel altın ve gümüş ağırlıklı, portrelerle kaplı ve harika dizayn edilmiş. Çok tatlı bir bayan bana gülümsedi. " Vilmaed'e hoş geldiniz. Nasıl yardımcı olabilirim?" "Merhaba benim rezervasyonum vardı. Adım Heather Davis." "Hemen bakıyorum Bayan Davis." Kadın kontrol ederken bende etrafı incelemeye devam ettim. "Evet, 15 günlük bir rezervasyon var. Odanız ikinci kat 115nci oda. Buyurun kartınız." "Teşekkür ederim." Ardından asansöre bindim. İkinci kata geldim ve bavullarımı taşıyan adam bana odayı işaret etti. Kartla açtım. Adamda bavulları içeri koydu. "Teşekkür ederim. Bu da ücreti." Adam bana gülümseyip gitti. Bende kapıyı kapadım ve yatağa atladım. Hemen annem ve babamı arayıp geldiğimi söyledim. Eşyalarımı bile yerleştirmeden yanıma önemli birkaç eşyamı alıp çantaya koydum. Dışarı çıkıp gezmek istiyordum. Hızla asansöre geri bindim ve dışarı çıktım. Havası o kadar güzeldi ki. Şehirdeki insanların tarzları harikaydı ve daha şimdiden birkaç tarihi bina görmüştüm bile. Karşı kaldırımın olduğu yerde harika bir tarihi eve rastladım. Fotoğrafını çekmek için karşıya yöneldim. Tam o sırada bir arabanın fren seslerini duydum ve hafif gözlerim karardı. Sonra ise yerde olduğumu fark ettim. Bana araba çarpmıştı. İnanamıyorum geldiğim ilk günden sakarlığımı konuşturmuştum. Bacağımda çok büyük bir acı hissettim. O sırada 4araç gördüm ve hepsi oldukça lükstü. Sadece bir arabanın daha farklı olduğunu gördüm ve üstünde bir amblem ve bayrak vardı. Arabalardan takım elbiseli adamlar çıktı ve ellerinde silah olduğunu gördüm. Bayraklı arabanın kapısını silahlı bir adam açtı. İçinden tahminen benim yaşlarımda bir adam çıktı. Oldukça yakışıklıydı. Uzun boylu ve fiziği çok güzeldi. Ama tam odaklanamıyordum. Bacağımı tutup acıyla kıvrandım. Adam yanıma eğildi. Mavi gözleri ve kahverengi saçları vardı. Bana pişmanlıkla bakıyordu. "Bayan iyi misiniz?" "Ah tanrım! İyi değilim, bacağım çok acıyor." Adam beni tek hamlede kucağına aldı. " Bayan ben gerçekten şoförüm adına özür diliyorum. Sizi hemen hastaneye götürmeliyiz." Adam gözlerimin içine bakıyordu. "Ben iyiyim. Dinlenirsem geçer. Gerçekten kırık falan yok. Eczaneden krem alırım ve biraz yatarım sabaha düzelir." "Olmaz sizi bu şekilde bırakamam. Israr ediyorum. Eğer kabul etmezseniz sizi köşküme davete diyorum. Orada doktorlar kontrol eder." "Gerçekten gerek yok. Ben iyiyim. "Adamın hala kucağındaydım ve bir türlü bırakmıyordu. Mecburen kabul edecektim. Böyle giyinen bir adamdan zarar geleceğini sanmıyorum. "Rica ediyorum. Eğer gelmezseniz iyileşene kadar sizinle kalacağım." "Tamam, kabul ediyorum. İyi olduğumu gördüğünüzde beni lütfen otele bırakın." Adam bana onaylarcasına gülümsedi ve arabaya doğru yürüdü. Beni kucağından bırakıp arabaya oturttu. Kendisi ve diğer adamlarda arabalarına bindiler. Şoför adama baktı. "Majesteleri saraya mı gidiyoruz?" "Evet." Aman tanrım! Bu adam bir prens mi? Ya da bir soylu mu? Gerçekten büyük şoktaydım. Adam bana bakıyordu. Kendimi tutamadım. "Şey siz bir prens misiniz?" Adam bana bakıp güldü. "Sizde bir turist olmalısınız." Bu evet anlamına mı geliyor?" Adama anlamsızca bakınca cevap verdi. "Evet, ben prens Alec Matthews. Siz kimsiniz?" Vay canına. Gerçek bir prensle konuşuyorum. Hem de bana arabasıyla çarpan bir prens. "Ben Heather Davis. Las Vegas'dan geliyorum." "Hoş geldiniz Bayan Davis. Sizden gerçekten özür diliyorum. Şoförüm bunun cezasını alacaktır." Prensin kolundan tuttum. "Lütfen kimsenin ceza almasına gerek yok. Özrünüzü kimseye ceza vermemeniz şartıyla kabul ediyorum majesteleri." "Elbette Bayan Davis. Nasıl isterseniz. "Aklımda bir soru vardı ve anında sordum. "Majesteleri önünüzde eğilmem gerekiyor mu?" Prens kahkaha attı. " Elbette hayır. Siz benim artık misafirimsiniz. Burada ne kadar kalacaksınız?" "15 gün." "Tamamdır. Sizi sarayımda 15 gün boyunca misafir etmek istiyorum. Lütfen teklifimi kabul edin. "Prens çok tatlı bakıyordu ve ben sarayı o kadar merak ediyordum ki. "Elbette majesteleri. Ama eşyalarıma ihtiyacım var. Çalışanına işaret etti. "Bayan Davis'in eşyalarını alıp otele getirin." "Elbette majesteleri." Prense gülümsedim. Yol boyunca ayağımı kontrol edip iyi olup olmadığımı sordu. Ve sonunda saraya gelmiştik. Kocaman kasvetli bir kapı açıldı ve önünde bir sürü asker vardı. Harika bir bahçeden giriş yaptık. Bir süre sonra kocaman saray gözüküyordu. Sarayın önüne geldiğimiz an kapılar açıldı. Prens arabadan indi ve benim oturduğum yere gelerek beni tekrardan kucağına aldı. "Majesteleri ben yürürdüm gerçekten. "Bayan Davis iyi olduğunuzdan emin olduğumda yürüyebilirsiniz. İçeri girdiğimiz anda herkes selam verdi. Saraydaki herkes bana bakıyordu. İçerideki çalışanlar, süslü kıyafetli kadınlar, adamlar ve kafasında taç gördüğüm birkaç soylu daha. Prens büyük ve süslü koridorlardan ilerliyordu. Saray o kadar büyüktü ki. Güzelliğinden ve ışıltısından bayılmak üzereydim. Sonunda oldukça büyük bir odaya geldik. Bir çalışan kapıyı açtı. "Bayan Davis burası sizin odanız olacak. Birazdan doktor gelir." "Teşekkür ederim majesteleri." Prens beni yatağa bıraktı ve gözlerime tekrar bakıp gülümsedi. "Rica ederim Bayan Davis."

MAJESTEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin