..."Heather!" Ses tonu ciddileşmişti. Bana büyük bir hayal kırıklığıyla bakıyordu. "Saçmalık! Bunu ben yapmadım. Alec bana gerçekten inanmıyor musun?" Alec'in bakışları buz gibiydi. Ama bana inanması gerekiyor yoksa muhtemelen ömür boyu suçsuz yer hapis cezası alacaktım. "Alec cevap vermeni istiyorum şuan. Tamam, yeni tanıştık evet ama benim oraya çıkma iznim bile yok." Alec hala susuyordu. O sırada iki güvenlik beni kollarımdan tuttu. "Bayan Heather gözetim altında tutmak zorundayız. Şuan için en büyük şüphelimiz kendisi. Bayan Heather avukat tutma hakkına sahipsiniz." Paramparça olmuştum. Oysa Alec'in bana güveneceğini düşünüyordum. Gözyaşlarıma hâkim olamadım. Ama bu bana Alec'in güvenmemesiyle alakalı. Oysa biz çok iyi anlaşıyorduk v e beni sevdiğini düşünüyordum. Polisler beni tutup çıkardı ve sarayın dışına götürdü. Oradan da bir arabaya bindik ve polis merkezine doğru gidiyorduk. Ya da ben öyle sanıyorum. Umarım beni öldürmezler. Yol boyunca tüm hayatımı sorguladım. Buraya neden geldiğimi, ne umutlar vadettiğimi ve prensle mutlu olduğumu. Ama her şeyin tepetaklak olması, bu rüyadan ibaret olsun lütfen. Bir süre sonra araba durdu. Kocaman bir polis merkezinde durduk ve beni aşağı indirdiler. Ardından içeri girdik ve oldukça büyük bir parmaklıklar ardına gönderildim. Hala olanlara inanamıyordum. Olduğum yere çöktüm. Sadece buradan kurtulup aileme dönmek istiyordum. Birkaç saat boyunca duvarın bir köşesinde dizlerimi karnıma çekerek oturdum. Ardından bir polis avukatımın numarasını isteyip gitti. Bu işten kurtulamazsam hayatım bitecekti. Muhtemelen cezası ölüm olacaktı. Düşündükçe daha da sinirleniyor daha da çok ağlıyordum. Çok uzun bir süre orada kaldım ve muhtemelen gece olmuştur bile. Diğer parmaklıklardaki kişiler uyumuştu bile. Ben uyuyamıyordum. O kadar yorgundum ki ama ruhen tamamen ruhendi. Çok fazla şey düşündüğüm içinde baş ağrısından ölmek üzereydim. O sırada bir polis parmaklıklara doğru yaklaştı. "Ziyaretçiniz var." İyi de ailemin haberi olmaması gerekiyor zaten gelemezler. Muhtemelen alelacele avukatım gelmiştir. "Tamam geliyorum." Polis beni kolumdan tutup bir odaya götürdü. İçeri girdiğim an konuştuğum için kim olduğuna bakmak aklıma bile gelmedi. "Avukat bey ben hiçbir şey yapmadım. Ben buraya tatil için geldim ve şu hale bak." O sırada başka bir ses konuştu. "Biliyorum ve sana inanmak istiyorum." Bir an kafamı kaldırıp baktığımda karşımda prensi gördüm. "Prens Alec?" Ayağa kalkıp bana doğru yürüdü. "Ben sana inanmak istiyorum. Heather sen böyle bir şey yapmazsın dimi?" İyice öfkeden deliye döndüm. "Bakın majesteleri beni saraya siz getirdiniz ve ne kadar gitmek istesem de göndermediniz. Kraliçe öldüğünde bile ben sizin yanınızdaydım ve evet cüzdanım bulunmuş ancak ben cüzdanımı odadan hiç almamıştım. Bana inanmak zorunda değilsiniz. Daha fazlasını avukatımla konuşursunuz." Prens oldukça üzgün görünüyordu. Ama beni o kadar kırdı ki. " Bana Alec de Heather. Biliyorum ve seni bu durumda bıraktığım için özür dilerim. Seni buradan çıkartacağım. Bunu en iyi şekilde araştırılması için elimden gelen her şeyi yapıyorum ancak bu olay kesinleşene kadar saraydan çıkman yasak. Sonra eğer ki istersen gidebilirsin." Biraz da olsa buradan çıkacağım için sevindim. "Teşekkür ederim majesteleri." "Heather lütfen." Cevap vermedim. O sırada polisi yanına çağırdı ve birkaç bir şey söyledi. Daha sonra da bana sorular soruldu ve çıkabileceğimi söylediler. Ben önde prenste arkamdan geliyordu. Prensin arabası birçok korumanın olduğu yerdeydi. Arabanın önüne geldiğimiz sırada prens kapıyı açmak istedi ama ondan önce davranıp kapıyı kendim açtı. Bana mutsuzlukla bakıyordu. Arabaya geçip cam kenarına oturdum ve kafamı camdan kaldırmadım. Prenste yanıma oturdu. Yol boyunca hiç konuşmadık. Zaten araba oldukça hızlı saraya geldi. Sarayın önünde durdu ve bu sefer korumalar kapıyı açtı. Arabadan indim ve kapının orada Isabel ve yanında 3 kızın daha bana baktığını gördüm. Prens bana yolu işaret etti. Hızlı adımlarla saraya yürüdüm. Hiçbir şey demeden kızların yanından geçip odama doğru ilerledim. O sırada üst kata çıktığımda peşimden birinin geldiğini duydum. Arkamı döndüğüm an karşımda prens duruyordu. "Heather hiçbir şey söylemeyecek misin?" "Ne söylenebilir ki majesteleri. İyi geceler." Hiçbir şekilde dinlemeden odama girdim. Zaten kendimi yatağa attığım an uyudum. O kadar yorgundum ki sabah olduğunu fark etmedim bile. Kapının tıklatılmasına uyandım. Hızlıca yaktan doğruldum. "Girin." İçeri görevlilerden biri girdi. "Bayan Heather Majesteleri sizi çalışma odasında bekliyor." Kadına başımı sallayarak onayladım. Ardından dışarı çıktı. Mecburen gidecektim. Birazcık tanıyorsam gitmezsem buraya gelecekti. Kalkıp elimi yüzümü yıkadım. Üstüme beyaz elbisemi giydim. Ayakkabı olarak da siyah çizmelerimi giydim. Çünkü burası biraz serindi. Çantamı da ayarlayıp saçımı ve makyajımı yaptım. Ardından odadan hızlıca çıktım. Isabel'e denk gelmemek için asansöre bindim. Asansörden indim ve karşımda odası vardı. Kapının önündeki görevliler beni görünce prense söyleyip kapıyı açtılar. İçeri girdiğimde prens bana gülümseyerek bakıyordu. "Günaydın Heather lütfen otur. Sana kendimi açıklamak isterim ama dinlemeyeceksin biliyorum ve bu yüzden senden sadece özür diliyorum. Senden bana katili bulmak için yardım istiyorum. Hem sen arkeoloji okudun bir şeyleri bulmak konusunda profesyonelsindir." "Elbette majesteleri. Artık evime dönmek için elimden gelen her şeyi yapacağım. Bu yüzden size yardım edebilirim." "Heather lütfen artık ismimle seslen bana. Senin majesteleri demen çok can sıkıcı." "Peki." Gülümseyerek baktı ve iki tane kahve istedi. Ardından tekrar konuşmaya başladı. " İlk olarak hiçbir parmak izine rastlanmadı. Ölümünün arbede sırasında olduğu belli. Güvenlik kameraları da nedense çalışmıyormuş." "Demek ki kameralara erişebilecek kadar gücü var ve buraya girmeden öncede korumalar var. Onların burada olduğu kesindi. Sadece koridorunuzda korumalar yoktu. Bu demek oluyor ki korumalar kimlerin girdiğini bilmesi gerekiyor." "Bak bu çok mantıklı." Prens kapının korumalarını çağırdı. "Evet, olay sırasında kapıda siz vardınız. İçeriye kimler girdi?" Koruma oldukça tereddütle cevap verdi. "Majesteleri olaydan saatler önce içeri sadece siz ve prensesler bir de prens girdi. Olay anında ikimiz de kapıda yoktuk. Çünkü aşağıdan yüksek bir ses duyduk ve oraya doğru koştuk." Prens öfkeyle ayağa kalktı. "Sizin ne haddinize! Sizin göreviniz kraliçenin olduğu koridoru korumak. Hangi hakla aşağı inersiniz!" Bende ayağa kalkıp prense doğru yürüdüm. Kolundan tutup sakinleştirmeye çalıştım. Düne kadar hapse atıldığım adamı bugün sakinleştirmek oldukça saçmaydı. "Prens Alec sakinleşin. Yüzüme baktı ve iç çekip geri oturdu. "İkinizde bugünden itibaren burada çalışmıyorsunuz ve hakkınızda dava açılacak. Görev yerini terk etmek suçtur." Korumalar korkudan susup kaldı. Prens çıkmaları için işaret etti. "Bu demek oluyor ki içeri o an herkes girebilirdi. Ama biri benim burada yeni olduğumu kesinlikle biliyordu ve bunu saraydakilerden başka kimse bilmiyordu. Benim üstüme atılmasının bir sebebi var. Tahmin ediyorum ki benim sizinle birlikte olmam kraliçe olma şüphesini de ortaya attı. Bu da şu anlama gelir; biri benim kraliçe olacağımı sanıp beni ortadan kaldırmak için öldürdü ve kendi tahta çıkmayı hedefliyor. Bu da Isabel'i şüpheli yapar." Prens şaşkınlıkla bana baktı. "Oldukça mantıklı ancak ya değilse? Ama senin üstüne atılmasının da bir sebebi olmalı ve senin kapının önündeki korumalar görevdeydi. Odana kim nasıl girdi?" Bir anda ayağa kalktım. "Tabi ya! Benim odama sadece temizlik grevlisi girebilir. Dünde benim odama giren kadın beni suçlayan kadındı." Prens bir an heyecanlanıp o da yerinden kalkıp sarıldı. "Zekice aferin." Bir anda sarıldığını fark edip geri çekildi. "Alec o zaman çalışan sorgulanacak bir de bir fikrim var. Biri bu kadar profesyonel çalıştıysa eldiven ve koruyucu malzemeler takmış olmalı. Bence çöpler kontrol edilince bıçak yarasının nasıl olduğu da biliniyor. O zaman mutfağı da kontrol ettirelim. O bıçağı bulmaya çalışalım belki çıkar." Prens gururla baktı. "Sen çok zekisin. İyi ki buradasın Heather. Gidip hepsini ayarlayalım." Prense gülümsedim ve hızlı adımlarla odadan çıktık. "Alec ilk olarak ben mutfağı kontrol edeyim. Sende çöplere bakılmasını söyle ancak bakıldığından kimsenin haberi olmaması lazım." Prens beni onayladı ve aşağı indi. Bende zemin kata gidip mutfağa girdim. Tüm bıçakları tek tek kontrol ettim ama hiçbir şey çıkmadı. Mutfakta kimsenin olmaması benim için bir avantajdı bu yüzden buradaki çöplere ve dolaplara da baktım. Tam o sırada dolabın en altında kan izi gördüm. Yere eğildim ve elimi uzattım. Eldiven elbette giymiştim. Elimi altına ittirdiğim an keskin bir şey aldım. Dolabın altından çekip çıkardım ve inanamıyorum! Bu, bu o bıçak! Tam ayağa kalkmak üzereydim ki arkamda birinin olduğunu hissettim. Ağzımı eliyle sımsıkı kapadı ve kulağıma fısıldadı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAJESTE
RomanceTatile gittiğini umarken kraliçeyi öldürmekten şüphelisin. Yoksa o katil prenses sen misin?