... "Kraliçe, Kraliçe öldürülmüş!" Salon resmen buz kesti. İnsanlar birbirlerine bakıyorlar ve ne olduğunu anlamaya çalışıyorlardı. Alec'e baktığımda yüzü bembeyazdı. Neredeyse tüm gücünü kaybetmiş gibiydi. Bir an tüm şok atlatıldığında kargaşa olmaya başladı. "Ne diyorsun sen! Kraliçe nerede?" Kadın o kadar korkuyordu ki. "Majesteleri, kraliçe odasındaydı ve bir an dalgınlıkla odasının kapısında görevli yoktu." Alec kadını köşeye ittirip yukarı koştu. Bende hızlanıp ona yetişmeye çalıştım. Arkamdan Isabel, Leo ve Beatrice'nin sesini duydum. Kraliçenin asıl çalışanı ve soylular hepsi gelmeye çalışıyordu. Askerler hepsini sakinleştirip aşağı inmelerini söyledi. Sadece asıl aile üyelerini kabul etti. Bu yüzden sadece Leo geldi. Ben askerler görmeden girmiştim. "Alec!" Alec'i gördüğüm an yanına koştum. Bütün gücüyle kraliçenin odasının kapısını açtı. Gördüğüm şey istemsizce gözyaşlarımın süzülmesine sebep oldu. Kraliçe kanlar içinde yerde yatıyordu. "Ne duruyorsunuz! Doktor nerede?" O sırada doktorlar içeri girdi. Alec de yardım etmek için çabalıyordu. Her yeri kan içinde kalmıştı. "Majesteleri lütfen izin verin." Alec deli gibi davranıyordu. Hak veriyordum çünkü bu hayatının en kötü günü. "Ya sen ne diyorsun? O benim annem!" Leo'nun dümdüz baktığını gördüm. Tepki vermiyordu ve muhtemelen şoktaydı. "Kraliçeyi yaşatın! Bu bir emir!" Doktorlar panikle yaralara bakıyordu. Ardından diğer doktor nabzını kontrol etti. "Majesteleri, ben çok üzgünüm." Alec'in elleri kan içinde annesine öylece bakakaldığını gördüm. Arık bende gözyaşlarımı tutamıyordum. "Doktor iyileştir dedim! Ölemez hayır, hayır, hayır!" Alec o kadar kötü durumdaydı ki ne yapacağımı şaşırdım. Doktorlar Alec'i çıkarmaya çalıştı. "Olmaz yalnız bırakamam. O kraliçe ve en önemlisi annem o." Alec'i kollarından tuttum. "Alec gel lütfen çıkalım. Yapma bunu." Alec'i zorla da olsa ikna edip dışarıya çıktım. O sırada Leo da geldi. " Kardeşim ben ne diyeceğimi bilmiyorum. Hala inanamıyorum. Aşağıda misafirlerimiz var ve onlara açıklama yapmamız gerekiyor." Alec Leo ya baktı. "Ben, ben yapamam." "Mecbursun Alec sen ilk veliahtsın." O sırada kraliçenin başyardımcısı geldi. " İnanamıyorum. Majesteleri ben çok üzgünüm. Bunu yapanı en kısa sürede bulacağız size söz veriyorum." Alec kadının omzuna çarpıp yürümeye başladı. Bende Leo ile birlikte peşinden gittim. Aşağıya inmeye başladı. Bizi o şekilde gören soylular iyice endişelenmeye başladı. Isabella, Beatrice, Julia, Elçi, soylular ve daha nice önemli kişiler. Alec ellerine baktı ve konuşacak durumda değildi. Duvara yaslandı. O sırada Leo konuşmaya başladı. "Burada olup biten hakkında hiç kimse basına ve halkımıza herhangi bir şey bahsetmeyecek. Kimse bir şey bilmiyor. Ama bunu yapanı öğreneceğim ve onu kendi ellerimle öldüreceğim. Bu konu saray dışına çıkarsa halk endişelenir. Vakti geldiğinde ben açıklama yapacağım. Çok üzgünüm kraliçeyi kaybettik." Alec ayakta durmakta bile zorlanıyordu. İnsanlar kargaşa içinde ağlamaya ve bağırmaya başladı. Alec bir anda bağırdı. " Şimdi herkes evine dönüyor, herkes" Alec'in emriyle çalışanlar misafirleri göndermeye çalışıyordu. Isabel'in merdivende öylece Alec'e baktığını gördüm. Julia ve Isabel'in çalışanı ağlıyordu. Leo Isabel'in yanına gidip onu kontrol etti. O sırada Isabel'in annesi ve babası geldi. Onları tanımıyordum. Isabel'in anne ve baba dediğini duydum. Alec ayağa kalkıp onları da kovdu. "Herkes dedim!" Isabel'in ailesi hızlıca selam verip dışarı çıktı. Isabel, Leo, Julia ve çalışan kalmıştı. Onlarda salonun köşesinde bize bakıyordu. Alec salondaki masaların olduğu yere geldi. Bnede onu takip ettim. Bir anda masadaki bütün eşyaları yere atmaya ve dökmeye başladı. Deli gibi bağırıyordu. "Lanet olsun! Bu nasıl olur? Kraliçe nasıl ölür?" O kadar çok bağırıyordu ki ne yapacağımızı şaşırmıştık. "Alec lütfen dur!" Alec'i tutamıyordum. Diğerleri de korkudan yaklaşmıyordu. En sonunda Alec'i kollarından tuttum ve kendime çevirdim. Ardından yüzünü tuttum. "Alec lütfen dur! Bunu kendine yapma." Alec elinde bardakla kalmıştı. Gözlerimin içine bakıyordu. "Bunu atlatacaksın ve ben sonuna kadar yanındayım." Gözyaşları yeniden akıyordu. Olduğu yere çöküp dizlerini karnına çekti. Bende yanına oturdum. Leo kızlara çıkmaları için işaret etti ama Isabel kalmakta kararlıydı. "Prens lütfen sakin olun." Alec ona öfke dolu gözlerle baktı. Öyle baktığını görünce hızlıca dışarı çıktı ve salonda kimse kalmamıştı. Sadece ikimizdik. Etraf darmadağınık ve elleri kan içindeydi. O kadar yorgun görünüyordu ki. Elini tutup ona baktım. "Sen çok güçlüsün ve bunu atlatacaksın eminim." "Biliyor musun Heather. Kraliçe ve ben eskiden o kadar çok vakit geçirirdik ki. Leo daha küçüktü tabi. Bütün gün ata binerdik, oyunlar oynardık. Babamda bize katılırdı ve bir gün babam kalp krizi geçirdi ve öldü. Annem o kadar yıkıldı ki. Hem kocasını kaybetmişti hem de tüm saray onun sorumluluğundaydı. Sonra bana asla vakit ayıramaz oldu. Biz hiç eskisi gibi olamadık. Son birkaç yıldır tekrardan vakit geçirmeye başlamıştık ama bana Isabel ile evlenmem gerektiğini söylüyordu. Her konuda bunu diyordu. Bu yüzden de sürekli tartışıyorduk. Evet, Isabel ile bir zamanlar güzel bir ilişkim vardı ancak Leo ile görüştüklerini öğrenmiştim. Bunu asla anneme söyleyemedim. O da bana vasiyeti olarak Isabel ile evlenmemi talep etti. Ya da kraliçeliğe layık biri" Alec'in dedikleri karşısında çok şaşırmıştım. "Ben ona veda bile edemedim. Isabel'in bu saraya gelebilecek en kötü kraliçe olduğunu söyleyemedim. Belki Isabel'i affedebilirim sanmıştım." Alec'in önceden Isabel'i ne kadar çok sevdiği belliydi. Şimdi ise ondan nefret etmeye çalışıyor gibi görünüyordu ve onun kraliçe olmasını istemiyor? "Alec ya bir çaresi varsa? Belki de gerçek aşkı bulup evlenirsin ve o kraliçe olur. Ama bunları şimdi düşünme. Sadece yasını tut ve bir an önce düzelmeye bak. Ben hep senin yanındayım." Alec bana sarıldı ve yerden kalktı. Ardından da bana elini uzatıp beni de yerden kaldırdı. " Teşekkür ederim Heather. Sen çok iyi birisin." "Rica ederim. Sende öylesin ve benim senin normal haline ihtiyacım var." Alec tebessüm etti. "Biraz dinlensem iyi olur. Seni odana bırakayım. Yarın erken kalkacağız. Cenaze törenini hızlı ve aceleye getirmemiz lazım. Ya da herkese açıklamamız. Bir de bu katilin derhal bulunması lazım." Alec'i onayladım ve beni odama kadar bıraktı. Ardından iyi geceler diyerek kendi odasına gitti. Yatağa yattığım an uyumuşum. O kadar yorulmuşum ki.
Sabah erken saate alarm kurmuştum. Alarm çaldığı an yataktan çıkıp anında elimi yüzümü yıkayıp hazırlanmaya başladım. Çünkü bugün Alec'e destek olmam gerek. Üstüme beyaz gömlek ve siyah ceket giydim. Altına da siyah kot pantolon ve botlarımı giydim. Makyajımı oldukça sade bıraktım ve çantamı alıp hızlıca çıktım. Alec'in odasına çıkış yasaktı ve bu yüzden çıkamadım. Görevliye geldiğimi söylemesini istedim. Aslında bu kadar korunuyorken kraliçe nasıl öldürüldü. 5 10 dakika kadar sonra Alec geldi. Oldukça sade ve prensliğinin dışında giyinmişti. Burada birazda olsa serinlik olduğu için o da benim gibi ceket giymişti. Siyah bir gömlek ve siyah pantolon vardı. Hızlıca yanıma geldi. " Günaydın Heather. Acil işe koyuluyoruz. Dün gece biraz da olsa kendimi topladım. Annem benim yerimde olsaydı bu işi sonuçsuz asla bırakmazdı. Bu yüzden ilk katili buluyoruz. Beni takip et." Hiçbir şey dememe izin vermeden elimden çekip alt kata indirdi. Büyük bir ofise getirdi. "Evet, bütün güvenlik kamerası görüntüleri incelendi. Ancak giriş kat dışındaki hiçbir yerde kamera yok ve bu kameralarda da şüpheli bir duruma rastlanmadı. Heh seni tanıştırmak istediğim biri var. Bak bu Boyd. Kendisi uzman dedektif." Adama nazikçe selam verdim. O da bana karşılık verdi. "Prenses Heather merhaba." Yine prenses mi oldum ben? "Evet, konuya dönelim. Bugün oda için ayrıntılı parmak izi isteyecektim ama biz olay yerine girmiştik bile. Bu yüzden ekstra durumlar aranacak." Dedektifte konuşmaya başladı. "Majesteleri bugün çalışanlarım odayı inceleyecekler ve kraliçe adına çalışan tüm işçilerle konuşulacak. Bir de o gün görev yerinde olmayan askerlerinde şüpheli olduğunu bildirmekteyim." Adam gerçekten her ayrıntısına kadar araştırıyordu ve Alec oldukça odaklanmıştı. "Şimdi kraliçenin işlerini yapan ve onu ölü halde bulan çalışanla konuşalım." Dedektif onayladı. Kadını odaya çağırdılar ve kadın ürkekçe odaya geldi. " Evet, dün gece olay nasıl oldu ve sen kraliçenin öldüğünü nasıl anladın" Kadın çok korkuyordu. Süreklide anlamsızca bana bakıyordu. Bana bu şekilde bakması dedektifin dikkatini çekmişti. "Prenses Heather dışarı çıkmanızı rica edebilir miyim?" Alec sert bir şekilde baktı. "Heather burada kalabilir." Dedektif isteksizce prensi onayladı. Kadın sürekli konuşurken bana bakıyordu. "Şey majesteleri ben bir şey buldum aslında." Alec kadına konuşmaya devam etmesi için hareket yaptı. "Bayan Heather'a ait bir cüzdan." Ne! İyi de ben daha kraliçenin odasının yerini bile bilmiyordum ki. Alec ve dedektif aynı anda bana baktılar. O sırada kapı açık olduğu için Isabel ve yardımcısı da dinliyormuş. Bir anda odaya girdiler. "Prens bunu Heather yaptı. Onu görenler var. Üst kata çıktığını gören birkaç kişi olmuş." İnanamıyordum. Şuan beni suçluyorlardı. Kadın da konuşmaya başladı. "Majesteleri katilin Heather olduğunu söyleyen çok fazla şahit var. Bu saraya kraliçe olmak için gelmiş olabilir." Isabel de atladı. "Bu tesadüf olamaz prens. Amacı sizi kandırıp kraliçe olmaktı." Herkes sustuğu anda Alec'in bana baktığını gördüm. "Heather!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAJESTE
RomansaTatile gittiğini umarken kraliçeyi öldürmekten şüphelisin. Yoksa o katil prenses sen misin?