(27)

859 82 320
                                    

Kitap için yaptığım şarkı listesine instagram Merlinindonu26 hesabından ulaşabilirsiniz, profilde link var, şarkıları açıp gelseniz hiç fena olmaz ✨

Yanlışlar için üzgünüm ve yorum yapmayı unutmayınn!

💠

Tepe taklak, tüm hayatı düzenden çıkmamış birisi olarak Louis şu ana kadar bu kelimenin sadece akrobatik anlamıyla karşılaşmıştı ve açık olmak gerekirse diğer anlamlarının varlığından da şüphe ediyordu.

Tepe taklak, oldukça baş döndürücü bir kalıp olduğu açıktı. Tepe taklak, rahatsız edici sürprizleri çağrıştırıyor. Gerçi Louis daha fiziksel olarak bile tepe taklak olmamıştı, nereden bilebilirdi ki?

Ama hey, şimdi bakın. Tepe taklak. Louis'nin tüm hayatı tepe taklak olmuştu.

Kalbi ritim, damarlarındaki kan yön değiştirmişti. Şaşırmaya ise fırsatı yoktu, düşmeye, baş dönmesine...hiçbirine. Duymuş, öğrenmiş, şimdi de acele ile sürükleniyor.

Gerçekten sürükleniyor.

Kolunu nazikçe sıkan parmakların bilincinde. Attığı acele adımların da. Evet henüz gözlerini açamamıştı ve diğer duyu organları da kendisinde değildi ama beyni duyduklarından sonra hiç ara vermeden çalışıyordu.

Annesi, hani hayatına şekil veren, ipek gibi sarı saçların ve dipsiz mavi gözlerin sahibi; Louis'nin kucağında uyuyup sıcak elini tutarken koşmaya çalıştığı kadın, onun nazik çay içişini taklit etmeye çalıştığı için kendisine kaş çatan kadın, üzerine kapıları kilitleyen kadın, kumaşlarını yakan kadın, telefonuna el koyan kadın, saçlarını okşayan kadın; her şeyi ve hiçbir şeyi, ilk dostu ve tek düşmanı Carrie...o, ondan her şeyi beklerdi Louis hem de gerçekten her şeyi ama yine de şaşırmıştı, inanmamıştı.

Olamaz demişti, boşuna yaşamış olamam bütün bunları. Mümkün değil!

İçindeki acının en temel sebebi onun oğlu olmasıyken bunun yalanlanması sadece, saniyeler geçtikçe Louis'nin içindeki acı daha da büyüdü, onu düşmekten alı koyan tek ipin kopması demekti. Şimdi hızla düşüyordu Louis. Nereye çarpacaktı? Bu düşüş bitecek miydi? Neden ona bunu yapmıştı Carrie?

O iyi değil. Hasta.

Peki babası? O nasıl yapmıştı? Louis babasının tek sıkıntısının Tomlinson aile saadeti takıntısı, eşlerini aldatması ve karısına lafını geçirememesi olduğunu sanıyordu. Ama anlaşılan o çok daha fazlasıydı. En fazlası ise şüphesiz öz oğluna, ilk çocuğuna annesi hakkında yalan söylemiş olduğuydu.

Mark, Carrie hatta belki de diğer aile büyükleri de ona böyle bir yalan söylemiş yıllarca gözlerinin içine bakarak buna rahatça devam edebilmişlerdi. Louis ise hep susmuş, onları dinlemiş, ne derlerse yapmıştı. Çünkü başka bir seçeneği yok sanmıştı, başka yolu yok sanmıştı, her olasılık onu aynı sonuçlara çıkarıyor sanmıştı.

Ama hayır, bu doğru değildi. Louis'nin annesi, Tomlinson'lar gibi olmayan bir annesi vardı. Bambaşka bir hayatı olabilirdi, bambaşka bir kişiliği olabilirdi, başka bir ismi, arkadaşları, hayalleri...ondan çaldıkları açıkça görülüyor ki sadece yıllar değildi.

Hayatını çalmışlardı. Gözlerini kırpıştırdı. Mark ve Carrie onun hayatını çalmıştı! Attığı üçüncü adımda tökezledi.

Kıvırcık telaşla karışık büyük bir korkuya düşerek sıkıca omzundan tuttu onu. Bedenleri aniden yaslandı şimdi ikisinin de yüzleri allak bullaktı. Hızla nefes alıp vermeye başladılar. Birisi yana düşen başını kaldırmaya ve ayılmaya çalışırken diğeri adım atamıyor, soluk soluğa sevdiği adamın bembeyaz cansız yüzünü ve kapalı gözlerini izliyordu.

Tea and Coffee /Larry Stylinson Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin