(21)

1.8K 144 690
                                    

Yazıyı saymazsak şwşdşwşf resim uyar gibiii he

Lütfen yorum yapın lüfteeen🥺

💠

Louis kendisini bildi bileli sarılmayı sevmezdi. Birisinin ona dokunması, özel alanının yok sayılması, kalbine bu kadar yaklaşılması, bedeninin saniyeler sonra gidecek birisi tarafından ısıtılması...

Tüm aptallıkları ve riskleri aldırtanın, güç verenin sadece sıkı bir kucaklaşma olabilmesi ona garip geliyor. Anlam veremiyor. Zayn ona ilk sarıldığında kendisini dibi bulutlarla örtülü, belirsiz, korkunç derecede dik uçurumun tekinde kenara sinmiş titrerken sağlam bir taşa sırtını vermiş gibi hissetmişti. Taş güç veriyordu. Ama onu aşağı itedebilirdi Louis güvenmiyordu. Aptal bir taştan güç aldığına inanmıyordu. Bir sarılmadan güç aldığına inanmıyordu, o kadar da vahim değildi ya durumu!

Etrafındaki iki tane kolla kendisini güçlü hissetmesi fazlasıyla güçsüz hissettiriyordu.

Ama Harry'nin ellerini iki yana açıp ona sıkıca sarılması üşüyen bedenini öyle güzel ısıtıyordu ki güçsüz hissetmek umrunda değil.

Sıcacık, rahat ve güvende. Burası, çok güçlü çok kutsal. Kendi gücüne ihtiyacı bile yok. Bir yıldız varken yanında, ne işe yarar ki Louis? Sadece onun kendisini de aydınlatmasını istiyor. Delice, sınırsız, kontrolsüz bir istek. Tıpkı aptal kelebeklerin yükselip güneşe ulaşamadıkları için her ışığa doyumsuzca sarması gibi Louis de bir yıldıza ilk defa bu kadar yakın olduğu için ona sarıyor.

Kocaman, tüllerle çevrili geniş yatakta sıkı sıkı sarılıyorlar. Ve siz görünmez bir gücün onları birbirine ittiğini rahatlıkla düşünebilirsiniz. Mavi gözlü olan kollarını bir araya getirip kıvırcığın göğsüne yaslamış başını da onun boyun girintisine sokmuşken ikisinin bacaklarını karma karışık bir hale getirmişti. Mantıken etrafındaki kollardan da bulunduğu içli dışlı temastan da rahatsız olması gerekiyordu ama evet olamıyordu. Saçlarına vuran sıcak nefes, hiçbir engel olmaksızın bağlanmış çıplak bedenleri ve alnına çarpan dudaklar, şu yaslandığı bedenden yayılan mükemmel sıcaklık, koku...sorgulamaya bile tenezzül etmeyecekti yalnızca dualar okuyacak.

Sarılmayı sevmiyordu. Onunla yaptığı bu şeye başka bir isim bulmaları gerekiyor. Kendisine dokunmasını sevmiyordu kimsenin, onun ellerinden kendisine geçen her neyse başka bir şey olmalıydı. Ayrı bir dilde olmalıydı onun kendisine söyledikleri. Dudaklarının altındaki beyaz teni herkesinkinden farklıysa ve her şeyiyle o bambaşkaysa Harry farklı bir varlık olmalıydı.

Başını eğip burnunu onun boynuna değdirdi kokusunu içine çekerken. Tüm güzelliklerin efendisi oydu, Louis için Harry tek güzeldi. Çiçekler onun için yaratılmıştı ve renkler ve tatlılar ve diğer tüm hoş şeyler.

Kaşlarını çattı uykusunda. Bütün enerjisini harcamıştı, uyanmaya bile hali yoktu. Hayatının en zor aynı zamanda en güzel gecesi falandı herhalde dün gece. Zor olduğunu inkar etmeyecek. Birisi ona dokunduğunda kullandığı güç her şeyini tüketmeye yeterdi ama o yine de bedenini ısıtan dokunuşları sevmişti, pişman değil.

Önünde birleştirdiği ellerini göğüsleri arasında sıkıştıracak kadar yakındıysa da kendisini biraz daha ona kaymak isterken buldu. Boğazında şiddetli bir ağrı vardı, nefes alamıyor gibi hissediyordu ama bunu onun kokusunu içine çekerek giderebiliyordu, daha yakın olurlarsa her şey daha yolunda olurdu.

Bu günahtı, güzel şeyleri çok sevmek günahtı. Dengesizce bağlanmak da günahtı. Bunlar onun iyiliği içindi. Aklı ve ruhu için iyi olan bunlardan kaçmasıydı ama...Louis'nin sağlığı diye bir şey başından beri hiç olmadığından ona zarar vermezdi ki güzel şeyler.

Tea and Coffee /Larry Stylinson Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin