(16)

2K 159 731
                                    

Heyecan yaptım hemen yazayım dedim ama dört gün sürdü ve ettim kitabın içine bb.

Yorum unutmayınnn ✊

💠

İki hafta sonra

"İngiltere'de yaşamıyorsan neden İngiliz Edebiyatı okuyorsun ki?"

Genç, poaçayla aşk yaşayan mavi gözlü arkadaşının sorusuna karşı kaşlarını oyuncu bir edayla çattı ve üzerinde küçük papatyaların yüzdüğü çay fincanını dudaklarına götürerek sessiz bir yudum aldı. Güneşte açılan durgun kahverengi gözleri, gözleriyle artık aynı renge çalan düzenli kumral saçları ve şu hafif uzattığı sakallarıyla sakince koltukta oturuyor evdeki "Biz anormaliz" havasını bozuyordu.

"Aslında, bu yaşıma kadar Fransa'da yaptığım tek şey edebiyatla uğraşmaktı zaten ve üniversitesine gitmeme gerek yoktu. Ben de düşündüm, Fransız Edebiyatından sonra en çok hangisi ilgimi çekiyor diye. İngiliz Edebiyatıymış. "

Vay be, dememek imkansızdı ama Niall da Harry de aptalca tepkilerini kendilerine saklayıp hızlıca orta sehpadaki pahalı servis tabağından birer poaça alıp çenelerini onunla kapattılar.

Adam Fransa'da yaşamıştı yahu, paçasına yapışıp "Hadi bize Fransızca bir şeyler söyle!?" demek istiyorlardı. Ama Zayn onları uyarmış "Liam'ın yanında kendinizi ya da beni küçük düşürecek bir mimik dahi oynatırsanız bitersiniz!" demişti. Bu yüzden oklava yutmuş gibilerdi ya zaten.

İşin asıl kötü yanı Zayn, Liam'ın yanından ciddi anlamda ayrılmıyor ve kendileri ne zaman Zayn ile karşılaşsalar o da orada oluyordu. Yanlış anlaşılma olmasın, sorun Liam değil,  Zayn'in cidden korkunç olabilen bakışlarıydı. Bu gün bile altı üstü akşam yemeğini geç yapıyor diye bir zamanların sarışınına saldırmıştı!

Şimdi ise kesinlikle çay saati falan değildi ama onlar biraz atıştırmak istemişlerdi. Güzel bir ikindi vaktiydi. Kızıl güneş salonun penceresinden içeri sızıyor mobilyaları renklendiriyordu. Onlarsa bir yandan çay içiyor bir yandan sohpet ediyordu. Harry soluk mor renkli geniş bir kumaş pantolon, atletinin üzerine de önünü kapatma gereği hissetmediği bol ve çiçekli bir gömlek giymişti. Şu sıcak havada Zayn gibi ceket ve siyah kotla gezecek hali yoktu ya?

"Çay isteyen?"

Zayn bardağını sessizce Harry'nin önüne bıraktı bu sırada birbirlerine bakıp gülümsemişlerdi. Keyifleri yerinde gibiydi.

Ancak Louis'nin ortama dahil olduğu anlar böyle olmazdı. O zamanlar belirgin bir soğuk savaş vardı.

Çünkü Zayn hala kızgındı ve Harry de fazlasıyla uzun zamandır Louis'nin yanına yaklaşmak istemiyordu. Louis ise bırakın olayın üstüne gitmeyi onlarla zorunda olmadığı anlar hariç hiç konuşmuyordu. Odasından da çıkmıyordu, tek yaptığı ders çalışmak ya da duvara bakmaktı.

Zaten ne yaptığı fark etmezdi, şu sıralar onun her hareketi Zayn'in deli olmasına yetiyordu, ve istisnasız ne zaman göz göze gelseler kaşlarını çatıyor gözleriyle ona sayısız hakaret ediyordu. Hiçbir karşılık almaması umrunda değildi, boş mavi gözler onun en son çekineceği şeydi.

Sadece aralarındaki karşılıksız çekişmeli bakışlar hariç sıfıra inen ilişkileri moralini bozuyordu. Zayn böyle olsun istemiyordu, yalnızca her ne dönüyorsa arkadaşı ona anlatsın istiyordu. Tanrı şahidi olsun onu bu kadar kötü hisstirren her neyse Zayn halledecekti.  Sadece "Tamam sen kazandın anlatıyorum." demesini bekliyordu.

İşin doğrusu boşuna bekliyordu farkındaydı ama gidip özür dileyecek hali de yoktu. Ve Harry de aynı onun gibi düşünüyordu. Boşuna bekliyordu ama özür de dilemezdi çünkü neden özür dilesindi?

Tea and Coffee /Larry Stylinson Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin