(18)

1.6K 141 480
                                    

GELEBİLDİM!

Öyle zor bir ay geçirdim ki anlatamam üzgünüm ne kadar istesem de yazamadım. Zaten siz de fark edeceksiniz berbat oldu. Berbat diye de en önemli yerleri öbür bölüme attım.

Şimdi de hata falan kontrol etmiyorum rahatsız olan paranteze yanlışı yazsın düzelteyim.

YORUM UNUTMAYIN (> _ <)

💠

Jhenna'nın özel doktor teklifine başını iki yana sallayarak tepki verirken parmak uçlarıyla dokunduğu mor renkli kupadan sıcak buharlar süzülüyor, sonra bunlar esintiyle birlikte odada savrulup gidiyordu.

Her yanı o çok sevdiği kahve kokusuyla çevrelenmişti ve eğer bu sıradan bir gece olsaydı Louis kesinlikle huzurlu bir şekilde kupasıyla bakışırdı.

Ancak değildi ve o gözlerinin önüne düşen saç tutamlarını bile geriye itmiyor, öylece pencereden dışarı bakıyordu.

Aslında kapıya, doğrudan kapıya bakıyordu.

"Eğer bu bitmeyecekse -"

"bu" dediği tamamen yaşadığı koşullardı, hastalığından bahsetmiyordu bile ama Jhenna ne demek istediğini sadece yüzüne bakarak anlayabilmişti.

Birden tüm ifadesi kararmıştı, sokak lambasının tozlu ışığı altındaki kapalı bahçe kapısına bakan gözleri ise pes edecek gibi olmuştu, bu yanlıştı! İnsan sadece bir iki kelimeyi zikrederken bu kadar efor harcamamalıydı. Yine de hala kapıya bakıyordu, üzerindeki pantolonun bile ne kadar rahatsız ettiğini unutmuştu.

"- belki de en iyisi ölüp gitmektir."

Ne dediğini duymuyordu, fazlasıyla bilinç altına bırakmıştı her şeyi. Kız ise şaşkınlıkla gözlerini açtı. Zaten bunca zamandır kendisinden hastalığını saklaması fazlasıyla moralini bozmuştu bir de kalkmış karşısında "ölsem iyi olur" mu diyordu?

Oysa dışarıdan intihar meyillisi gibi görünen arkadaşına göre veremden ölmese bile bir şekilde bu korkunç ailenin içinde yok olup gidecekti zaten. Dört yılın sonunda hayat ne kadar değişecekti ki Louis için? Annesinden yakınıyordu ama bu ailenin içinde olmanın sonu zaten belliydi.

Harry gibi insanları gördükçe çoktan öldüğünü hissetmekten kaçamıyordu. Bunu sevmemişti, olmak zorunda olduğu kişi ve onun gibi diğer insanlarlayken bile bu kadar iğrenç hissetmiyordu. Nasıl hissedebilirdi? Karşısında aşka bile yenilmeyen bir insan vardı, ne isterse yapıyordu değil mi?

Hayal etmesi bile uçuktu. Alt dudağını ısırdı sertçe bir an düşünmüştü de ,ya olsaydı? onun da kanatları olsaydı mesela ,nereye giderdi ilk?

"Ölüm o kadar güzel bir çözüm olsaydı insanlar yaşamak için savaşır mıydı?"

Göz göze geldiler. Kafası ciddi anlamda kıvırcık olan kız ay ışığı yansıyan parlak yüzüyle zorla da olsa ona gülümsüyordu, diğeri mi? O açıkça somurtuyor. (yine)

En üst kattaki büyük pencerelerin önüne iki minder atmış karanlıkta sessiz sessiz konuşurken ikisinin de elinde birer kahve kupası vardı. Louis beklediğiniz üzere fazlasıyla moralsizdi. Baygın bakışlarla sık sık pencereden dışarı kapıya bakıyor sonra da zorlukla gözlerini kaçırıyordu. Saatlerdir aynı yerde hastalığı ile ilgili konuşuyorlarsa da kesinlikle onun aklı malum konuda değildi.

Jhenna da bunu fark etmişti. Louis'nin öncelikleri pek konuştukları konuyla alakadar değildi. Her ne kadar konu...hayatı olsa da.

Kupasına çevirdi bakışlarını. Ona kalsa bu sıcak havada kahve pek akıl işi değildi. Ancak mesele bu ya Louis'nin sevdiği şeyleri yapması için o şeyin akıllıca olması hiç gerekmezdi. Hep böyle olmuştu, bir şeyi seviyorsa onu her türlü yapardı. Oysa en minik riskte on adım geri çekildiğini de biliyordu. İşte, işte şimdilerde olan da buydu zaten. Artık çekilecek bir yer yoktu. Yolun sonundaydı. Yapacak tek bir şey vardı.

Tea and Coffee /Larry Stylinson Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin