(11)

2.1K 203 858
                                    


GEÇ OLDU ÇÜNKÜ AÇIM

Yazm yanlşlarına da pek şey yapmayın yani ..tamam mıı????????

💠

Çay -kahve- faslı bittiğinde tepsi bir köşeye itilmiş beş genç kendilerini yere atarak yıldızları izlemeye başlamıştı

Yani üçü sessizce yıldızlara bakıyor Harry yıldızlardan daha çok dikkatini çeken Louis'e bakıyordu. Hemen yanındaydı ve tahmin edersiniz gittikçe de yakınlaşıyordu mavişine. O büyülü aurası etrafına yaklaşanı içine çekiyordu resmen ve Harry çoktan o aurada kaybolmaya başlamıştı.

O kadar dalmıştı ki sönük maviler geçenin bu koyu karanlığına, Harry'nin aval aval ona baktığını anlamamıştı bile.

O tamamen uzaklaşmıştı, ruhu gözlerinden göğe yükselmiş hayalleri kadar uzak olan yıldızlarla dans ediyordu. Ve Harry onun bu dansına sanki bir kapı deliğinden bakar gibiydi. Yetersiz ama hayranlık uyandırıcı bir manzara işte.

Şu yıldızlar...ne de küçücük görünüyorlardı dışarIdan. Oysa devasa birer ateş topuydu çoğu. Etrafına yaklaşanı yakıyordu.

Ve Louis, Harry için onlardan birisi olduğunu bilmiyor ısrarla onlara sahip olamayı düşlüyordu. Hayallere ve arzulara da sahip olmak istiyordu sadece. Ama o uzaktan ona cılız bir ışıkla göz kırpışlarını izliyordu. Buna dayanamıyordu. Bir hayali bile olamazken birisinin hayali olmak da neydi? Bunu kimse bilmiyor işte.

Çünkü hepimiz aynı şeye bakarız bazen, ama asla aynı şeyleri görmeyiz.

Louis'nin hayalleri gördüğü yıldızlar, Zayn için parçalanmış ve artık sadece yolunu kapatan koca bir özgürlüktü. Ellerine batan parlak küçük özgürlükler... Niall ise yıldızlarda umudu görüyordu, küçüklerdi ama binlerce olduğunda bu koskoca bir karanlığı bölebilen bir ışık saçıyordu. Ve Harry şuan onlara bakamıyor bile. Ona göre yıldızlar kalpteki aşk gibi karanlığa ışık tutuyordu ve artık Louis vardı bu yüzden onlara ihtiyacı kalmamıştı. Onun yıldızı Louis olmuştu.

Bir de Liam vardı, üniversitenin büyük apartman dairelerinden birinde geniş balkondan o da yıldızlara bakıyordu. Açık olmak gerekirse kesinlikle yıldızlar ona bir şey hatırlatmıyordu. Liam nesnelerin ona gerçekleri hatırlatmasına izin vermezdi. Daha çok gerçekleri nesnelere sıkıştırır hatta taşırırdı.

Mesela şuan. Yıldızlar ona bir şeyi andırmıyordu. Ama bu gün gördüğü o çocuk ona yıldızları andırıyordu. Gülüşü tıpkı bir yıldızın sönüp sönüp yanışı gibi gökyüzünü parçalıyordu. Sesi ise kayan bir yıldız gibi insanı dileklere boğuyordu. Onun için yıldızlarla dolu bir buket yapmak istedi Liam.

Hayır ayran gönüllü değildi ama ilk görüşte aşka inanıyordu. Zaten edebiyatçı olarak aşkın her türlü haline inanıyor ama hayır o çocuk aşkın kendisiydi. Aşka aşık olmak delilikti. Aşka sahip olmak istemek bencilceydi.

"Kes şunu."

Louis ona bakan Harry'nin yeşillerini fark ettiği gibi yattığı yerden kalkmıştı. Tanrı aşkına izlenmekten nefret ediyordu neden kimse onu anlamıyor?!!

Anlamıyorlardı evet, üstelik Zayn ve Niall onu ayrıyken sallamıyor bile, bu çocuğun huysuzluğu onlara sökmezdi sonuçta. Roller değişmişti, onları deli etmesi gereken Louis'ydi bu ahmaklar değil! Louis kafayı yiyecekti bunların yanında.

"Neyi?"

Aptal ayağına yatıyordu resmen, bir insan bu kadar mal olamazdı.
Harry'nin şapşal ifadesine bakıp göz devirmeye bile yeltenmeden ayağa kalkıp eve doğru yürümeye başladı.

Tea and Coffee /Larry Stylinson Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin