Hoş Geldiniz :)
***
Odada bulunan herkes şok içinde birbirine bakıyordu. Kahinlerden en genç olanı konuştu "Şimdi ne olacak, böyle bir durum bekliyor muyduk?". Herkesin merak ettiği ama sormaya korktuğu şeyleri dile getirmişti. Bu sorunun üzerine odadaki herkes aklındaki cevabı vermeye koyuldu yalnızca bu zamana kadar hiçbir şey dile getirmeyen mavi gözlü uzun örgülü beyaz sakallı kahin hariç. Sesler artıp insanlar birbirleriyle tartışma noktasına geldiğinde bu sessiz kahin "Susun, sakin olun." gibi uyarılar yapmasına rağmen kimse onu dinlemedi. Gürültüyle bu şekilde baş edemeyeceğini anlayan kahin elinden hiç bırakmadığı boyu kadar uzun olan asasının ağzına doğru yaklaştırıp "Rossilyasyonis" dedi ve üç kere yere vurdu. Yaptığı bu şeyden sonra odadaki herkes susmuş ve sakinleşmişti.
"Kehanetler her zaman bizlere istediğimizi vermez, bazen de ihtiyacımız olan şeyi verir."
"Ne yani ihtiyacımız olan şey iki prensesin de ölmesi mi?" bu sefer konuşan Arif oldu.
Mavi gözlü kahin Arif'in cümlesi karşılığında gülümsemekle yetindi fakat daha sonra yerde yatan prenseslerin yanına doğru gitti. Prenseslerin bedenlerini birbirlerine yaklaştırdı ve ikisinin de ellerini birbirine kenetledi. Az önce yaptığı gibi asasına doğru yaklaştı ve bu sefer "Ligari zisinai spotrino" dedi. Mavi gözlü kahin bu kelimeleri söyler söylemez dev bir rüzgar girdi odanın içine. Herkes bir yere tutunma ihtiyacı hissederken mavi gözlü yaşlı büyücü olduğu yerde aynı kelimeleri tekrarlıyordu. Rüzgar esmeye devam ederken güneş yükseldi sanki odanın içindeymişçesine bir sıcaklık hakim oldu ardından sallamaya başladı bulundukları zemin ve son olarak delicesine bir yağmur bastırdı. Hepsi birbiri peşine gerçekleşen bu doğa olaylarından ne çıkarması gerektiğini anlamayan Arif yanında duran aralarındaki en genç kahine sordu "Tüm bunlar ne anlama geliyor?" Genç kahin odanın köşesindeki masaya tutunurken yanıtladı Arif'i "Bu bir sesleniş büyüsü." Arif hala anlamamıştı bu yüzden "Kime sesleniyoruz!" diye haykırdı. Sesinin rüzgarda kaybolmaması adına biraz öncekinden daha gür bir sesle cevap verdi genç kahin bu sefer "4 elemente prensesler için sesleniş büyüsü yapıldı." Genç kahin açıklamasını yapadururken bir ışık süzmesi yayıldı odaya. Işık öylesine beyazdı ki odadaki herkesin gözlerini kamaştırdı.
Mavi gözlü kahin ışık süzmesine doğru ilerledi. "Varoluşun, yaşamın ve döngünün dört temel en değerli elementi, sizlerden yaşam istiyoruz. Yaşama sebep verecek nedenler istiyoruz. Tam elmayı gerçekleştirebilmek adına, gelecek adına, güven ve düzen adına prenseslerimizin aramıza dönmelerini istiyoruz." Yaşlı adamın sözleri bittikten bir süre sonra az önce yaşanan tüm doğa olayları sona erdi, odadaki herkes bir yerlere tutunmayı bıraktı ve az önceki yerlerini aldılar. Tüm gözler yerde cansız yatan iki kadına bakıyordu ki aradan bir dakika geçmesinin üzerine yerdeki kadınların gözleri aynı anda açıldı. Tavana bakan bu gözler kapandıkları halinden çok farklıydı. Öncesinde kehribar olan renkleri şimdi göz bebekleriyle bir bütün olmuş simsiyah duruyorlardı. Öylesine siyahtı ki bu gözler onlara uzun uzun bakanlar içlerinde boğulabilirdi. Odadakilerin yardımıyla uzandıkları yerden kaldırılan bu iki prenses birbirlerine baktılar. İkisinden de ses çıkmıyordu. Zaten ikiz olan bu kadınları ayıran tek fark saçlarının rengiydi. Elmira bembeyaz saçlara sahipken Leyla'nın saçları kahve tonlarındaydı.
"Her şeyi gördüm" dedi Elmira gözlerini kız kardeşininkilerden ayırmadan. "Bu savaş çok kanın dökülmesine sebep olacak." Leyla'da tıpkı ikizi gibi gözlerini bir an için kıpırdatmadan konuştu. "Gördüklerimin doğru olup olmadığını kanıtlamam gerek." Bakışlarını çaprazında duran Arif'e çevirdi, adımlarını ona yöneltti. Birkaç adım ileri gittiğinde artık dip dibelerdi. Gözlerini Arif'in gözlerine dikti ve bakabildiği kadar içeriye bakmaya özen gösterdi. Odaklandığına emin olduğunda ise "Sözlerim bir emirdir, genç kahine tokat atacakmışsın." Leyla'nın cümlesi biter bitmez Arif solundaki genç kahine okkalı bir tokat attı. Arif tokat attıktan sonra kendine geldi. "Ne yaptım ben? Bana ne yaptın?" şaşkına dönen Arif yaptığı eylemde anlam aramaya çalışıyordu. "Benim de gördüklerim gerçekmiş."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARE
FantasyDünya. Doğumun, yaşamın ve ölümün bir arada olduğu yer. Gerçekliğin yetiştiği ve yegane sayılan yaşamın temeli. Bu mucizevi yer ya tek değilse? Yaşam, akış ve hayat bu görünen tek düzelikte işlemiyorsa. Akış, zaman, güç, var oluş tüm bu kavramların...