Dördüncü günün başında yine diğer günler olduğu gibi büyük bir enerji ve mutlulukla uyandım, şaşırtıcı bir şekilde hiç yorgun hissetmiyordum kendimi, kendimi iyi hissettiğim ilk gecede partilemiştim diğer Gryffindor öğrencileriyle, başta herkes partiyi yadırgamıştı ancak kazanmış olduğumuz Quidditch oyununu hatırlatınca onlara mantıklı gelmeye başladı tabii ki. O gece durmadan dans etmiştim, yatağıma döndüğümde hiç yorgunluk hissetmemiştim, partilemenin verdiği adrenalin diye düşünmüştüm, ertesi sabah uyanınca herkes yorgun ama azimli bir şekilde Ortak Salonu toplarken bende %100 enerjimle onlara yardım etmiştim. Hatırlıyorum da yerdeki sarı kırmızı konfetileri toplarken Dean Thomas bana "Yorgun değil misin?" Demişti ama sesinde bir endişelik sezmiştim bende olan tüm enerjimle patlayacak gibiydim histerik ani hareketlerle ona yorgun olmadığımı söylemiştim. Başta çok göze çarpmıyordu ancak bu bitmeyen enerjimle uyanışımın dördüncü gününe ulaştım. Bir gariplik vardı orası kesin ama ne bilemiyordum. İçim enerji dolmuş taşıyordu aşırı mutluydum. Öyle ki dün ki Karanlık Sanatlara Karşı Savunma dersinde bile Umbridge'i görmüş ve tiz sinir edici sesini duymuş olmama rağmen moralim birazcık olsun bile düşmedi.
Dördüncü saat olan iksir dersi için yolumu zindanlara almıştım, yanımda Ravenclaw'dan en iyi arkadaşım Luna vardı, onun gibi hoplarak yürüyordum, tavırlarım biraz onunkine benzer bir hal aldı farkındayım. Umbridge denetimlerine her daim devam ediyordu, sıra Profesör Snape'e geldiğinde kas katı kesilmişti demişti Ron. Sırıtmaktan alamıyordu kendini, büyük ihtimalle bende alamazdım. Yeşilin hakim olduğu ve karanlık boğucu yosun kokan zindanlara geldiğimizde her zamanki yerimize geçtik ve kazanımızı dolaplardan çıkarıp yerleştirmiştik.
Profesör Snape'in sürekli monoton bir suratı olsada sınıfta Ravenclaw ve Gryffindor öğrencilerini görünce yüzü daha da düştü.
Hızlı bir hareketle Profesör Snape arkasını döndü ve söze girdi. "Doksist nedir bilen var mı?" Dedi aynı monoton sesiyle.
Ravenclaw tarafından hemen hemen her el havadayken Gryffindor'dan neredeyse kimse parmak kaldırmıyordu. "Yazık." Dedi Professör siyah cüppesini düzeltti. "O hâlde ben, seçeceğim." Dedi ve Ravenclaw'ların sırasından yavaş yavaş bizim masamıza doğru yürüyordu. İçimdeki bir his bana soracağını söylüyor. Yanılıyor olmak isterdim. Adını bilmediğim sarışın oğlanın önünde durdu, oğlan söze girmek için ağzını araladı ancak Profesör Snape yürümeye devam etti, ve beklediğim gibi benim sıramın önünde durdu, gözlerime baktı. "Weasley." Dedi keskin bir tonla.
Sağ sola sallanarak, "Doksist, bir iksirdir-" derken, devamını getirecekken kahkaha atmaktan kendimi alamadım, Profesör Snape'in ani kol hareketiyle durdum,
"Gryffindor'dan 10 puan." Dedi ve yanımda oturan Ravenclaw'un bitiş çizgisini simgeleyen Luna'ya sözü verdi. Cevabı bilmiyordum dürüst olmak gerekirse, ancak olduğum bu durum beni fazlasıyla güldürmüştü.
"Doksist, Doxies perilerine karşı kullanılan bir iksirdir, onları sersemletir." Dedi Luna ve Profesör Snape bir şey demeden başkasına döndü Ravenclaw'dan kahverengi yaşıtlarına göre kısa boylu olan bir çocuğun önünde durdu. Adını Luna bana binlerce kere söylemiştir ancak ben yine unutmuştum. "Malzemeleri?" Dedi ve cevabını bekliyordu, şaşırtıcı bir şekilde Profesör Snape doğru yanıtı istiyordu, Gryffindor'a karşı bugün pek nazikti.
Ders bitimine kadar Snape sadece benden puan kırmıştı, şaşırtıcı ama öyleydi. Çünkü sürekli yerimde duramıyordum hep hareket halindeydim. Ders çıkışı yolumu kızlar banyosuna aldım, iksiri yaparken Tormentil Tentürünü elime bulaştırdım ve ellerimi yıkamak için izin istediğimdeyse Snape'ten yanıt bile alamamıştım.
Koridor tenhalaşınca koşmaya başladım, içimdeki neşe, enerji hâlâ bitmemişti atmam gerekiyordu bir şekilde. Koşuyorum saçlarım arkamdan yetişir gibi dalgalanıyor, attığım sert adımlar koridorda yankılanıyor ve sonunda kızlar banyosuna yaklaşınca adımlarımı yavaşlattım, sert adımlarım yanlılanıyor koca koridorda, vardığımda nefes nefeseydim. Aynanın karşısına geçtim saçlarım darma dağınıktı, temiz olan elimle hızlıca yüzümde yapılmış kızıl saç tellerini yüzümden çektim ve yılan kıvrımlı musluğu açtım.
"İnanmalısın Harry! Gerçekten niyetim değildi. Tom. Tom yaptırdı bana bunları."
"Sorun değil Ginny, hepsi geçti artık."
Sözleri kulağımda çınlıyordu, dün gibi hatırlıyordum, kazanımda Günceyi buluşumu, Tom Riddle'ın etkisi altında kalışımı, duvarlara tehditleri yazışımı hepsini... Aradan üç yıl geçmişti oysaki...
Kendime geldim, transtan uyanmış gibiydim ellerimi yıkadım ve köşede ellerimi çırptım. Tekrardan aynanın karşısına geçerek bileğimdeki tokayı alarak saçlarıma dağınık bir topuz yaptım. Banyodan dışarıya neşeyle çıkıyordum ki bi köşeden ağlama sesi duydum.
Mızmız Myrtle'ın sesi gibi değildi, onun sesi daha tiz ve alışagelmişti. Ancak bu kızı sadece bir kere ağlarken duydum.
Tuvaletin kapısını çaldım ancak geri dönüt alamadım, kapıyı tekrardan tıktıkladım yanıt gelmeyince elimle hafifçe ittim. Myrtle karşıma çıktı, saydama yakın vücuduyla bana sırıtıyordu. "Acınası değil mi? Bende aynen onun gibi ağlamıştım." Sonra ağlayan kızın taklidini yaptı ve devam etti: "Ve sonra öldüm."
Ağlayan kızın babası sayesinde Myrtle ölmüştü. Tori Riddle'dı. Salazar Slytherin'in yeni varisi.
Tori, tam anlamıyla dağılmıştı. Uzun görkemli saçları şimdi tel tel karışmış ve yağlıydı. Aşık olunası o güzel tehlikeli yüzü ise kırılgandı. Yüzü solmuş, gözaltları ortaya çıkmış, yanaklarında yaş izleri vardı, burnundan sümükler akıyordu üstündeki gömleği sararmıştı, kol kısmındaki sümük izlerini apaçık görebiliyordun. Dürüst olmak gerekirse bokuma benziyordu. Neden bilmiyorum ama içimde bir gülme isteği hissettim. Kahkahayı bastırdım. Benim gülmeme Myrtle'da eşlik etti. Kızlar banyosunda sadece ikimizin tiz kahkahaları yankılanıyordu.
Tuvalet kapağının üzerine çökmüş dizlerine dayamış olduğu başını kaldırdı ve bana bir bakış attı. Eğer bakışların öldürme kabiliyeti olsaydı şu an ölmüştüm. Sinirliydi.
Bu arada neden gülüyordum bilmiyorum. Zaten bir kaç gündür yersiz bir sürü şeye sırıtıp gülüyordum ama bunun kadar hiç olmamıştı. Sanırım Tori'yi ikinci kez bu kadar savunmasız kırılgan ve yıpranmış olarak gördüğümdendir.
İlk kez onu, Turnuva bitiminden sonra Harry'le tekrar göz göze geldiklerinde görmüştüm.
"Neye gülüyorsun Weasley söylesene?" Diye tısladı Tori. Açık söylemek gerekirse bana bağırmasını bekliyordum ancak tam tersiydi. Sakinliğini koruyor ama hiddetini de belli ediyordu.
Cevap vermedim. Verecek cevabımda yok, çünkü neye güldüğümü ben bile bilmiyordum tam olarak. Tori'ye baş aşağıya bakınca anladım ki omzuma ağladığı geceden kalma kıyafetleri bunlar.
"Dengesiz misin? Bana cevap ver." Dedi Tori ancak bu sefer biraz daha yüksek sesle.
"Şey ben kendi tuvaletime dönsem iyi olacak." Dedi Myrtle bana doğru ve yolunu aldı.
"BANA CEVAP VER DEDİM!" diye bağırdı ve sağ elinde sıkıca kavramış olduğu asasını salladı. Fayanların kırılma sesleri geldi sağdan.
Ben adımlarımı geri geri atıyordum ama yüzüm Tori'ye dönüktü, bir yandan da asamı arıyordum, asamı lavabonun üzerinde unuttuğumu farkedince adımlarımı oraya yönlendirdim.
Deliye dönmüştü! Sağ sola asasını sallıyor fayanslar camlar tahtalar kırılıyordu. Karşılıklı büyü düellosuna etmeye niyetim yoktu özellikle Tori Riddle'la.
"O gerçekten iyi kullanıyor güçlerini, Ginny neden böyle bir riske girdin? Seni öldürebilir!" Diyen Hermione'nin sesi kulağımda yankılandı.
Geri geri adımlarımı atarken bakışlarım Tori'nin üzerindeyken ayağım kayıverdi ve kendimi bir anda soğuk yarı ıslak fayansların üzerinde buldum.
•
Sınav haftasında yazmıştım bölümü ancak bir kaç düzenleme yapmak istediğim için sınavların bitmesini beklemiştim ve şimdi düzenledim ♡
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kızılın Malfoy Tonu
FanfictionWeasley kardeşlerinin iddialarını herkes bilir ve nasıl yapıyorlar bilmiyorum ama genellikle hep onlar kazanırlar bense, kaybeden kurbanlardan biriyim. Kaybettiğim için onların istediği tek bir şeyi yerine getirmem gerekiyor ve bu da; Malfoy. Draco...