8. Bölüm - Değişim

146 13 3
                                    

Sanırım bugünden sonra Tori Riddle'la arkadaş olabiliriz.

                                     — • —
Sabah uyandığımda Tori yatağında yoktu, acaba geri gelmemiş miydi? Cüppemi üzerime geçirdim ve büyük salona inmek için yol almıştım, her zamankine göre biraz daha uzun uyumuşum yatakhaneden ayrıldığımda, etraf boştu,  sanırım herkes kahvaltısını yapıyordu.

Büyük Salona ulaştığımda masadakilerin kokusu beni yerlerden kesti adeta! Ayrıca o an ne kadar acıktığımı anca farketmiş oldum. Bizimkilerin yanına gelinde masayı taradım Tori yoktu. Slytherin masasına gözlerimi diktim Pansy, Blaise, Malfoy... ama Riddle'dan iz yoktu.

"Neye bakıyorsun?" Sesiyle önüme döndüm ve tabağıma kahvaltılık aldım. Cevap vermeye gerek yoktu.

İlk dersimiz Hufflepuff'la Karanlık Sanatlara Karşı Savuna'ydı. Eskiden derse severek katılıyor olsam da bu durum değişmeye başladı, Umbridge'in negatif aurası herkesi ele geçiriyordu, derse gelecek olursam buna ders denmezdi bana kalırsa, kitabı okumaktan başka bir şey yapmıyoruz ve Harry'nin demiş olduğu gibi dışarıda olanlara karşı kendimizi savunmalıyız. Hermione'nin anlattığına göre o gün Umbridge Harry'e çok sinirlenmişti. Harry, Hermione'nin dediğine göre çok sinirli, şaşkın ve kırgındı. Kendimizi İsmi anılmaması gereken kişiye karşı nasıl korumalıyız diye Umbridge'e sormuştu, Kurbağa suratsa gülümseyip dışarıda bir şey yok demişti, Harry, anında Tori'ye dönmüştü. Elindeki elle tutulabilir tek kanıtı Tori'ydi. Olan biten her şeyi gözle görmüş olan tek onlardı çünkü. Ama Umbridge nasıl inanmak istemiyorsa artık Tori ve İsmi anılmaması gereken kişiyle aralarında bir akrabalık ilişkisi olduğuna inanmıyor, hatta inkar ediyordu.

Uygulamalı bir derste uygulama yapmak, pratik yapmak dışında her şeyi yapıyoruz diyebilirim, Kitabı açık uyuyandan tutun, karalamalar yapanından da, boş boş etrafı izleyenden de... bense düşünüyordum, şu son sıralar çok fazla düşünüyordum.

Dersten derse, saatler saatleri kovalarken günün sonunda kendimi Ortak Salon'daki kırmızı kadife koltuklardan birine attım. Ne kadar yorulduğumu o an anlamıştım, zihnen yorulmuştum aslında. Bir süre boyunca sadece yanan şöminedeki ateşi izledim, arkamdan bir el omzuma dokundu, refleksle omzumdaki elin sahibine dönmüştüm. Dean Thomas'tı.

"Korkutmak istemedim, irkildin de." Dedi nazik bir sesle, gülümsedi ve yanıma oturmak için izin ister şekilde eliyle işaret yaptı bense , başımla onayladım ve biraz öteye kaydım.

"Nasılsın?" Dedi biraz sessizlikten sonra. Dean iyi çocuktu, gerçekten, samimi ve kibardı. Çalışkandı da.

"İyi sen?" Dedim ama sesim yorgun çıkmıştı, gerçekten yoruldum, tüm bu Malfoy olayı beni yoruyor ve çıldırmama sebep oluyordu.

"Hadi ama Gin, yorgunsun, gözümden kaçmıyor değil."

"Sadece dünkü maç işte çok yordu."

Gözlerini şömineden ayırdı ve bedenini bana doğru döndü, gözleri yüzümü tarıyordu, en azından bunu hissediyordum çünkü bense hala şöminede yanan alevleri izliyordum.

"Dünkü maçı bana bahane etme, bir şeyler canını sıkıyor, ruh halinden belli eskisi gibi canlı değilsin sanki sönmüş gibisin ayrıca dış görünüşüne de yansıyor bu." Dedi ve durdu biraz, bense hızlıca ayaklandım ve aynaya benzer bir şey arıyordum, az ötede duran hafif kızıl ama daha çok kahverengi odun vitrini görünce ona yaklaştım, vitrinin dışı odundandı, eski bir yapısı vardı, tokmağı ince işlenmişti üstünde zarif oymalar vardı, aslan şeklindeydi. Başımı biraz kaldırdım ve vitrindeki camsı yüzeyde kendime baktım.

Kızılın Malfoy TonuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin