Öncelikle yeni okuyucu,Merhaba.Bu hikaye bir süredir hatta çok uzun bir süredir bu kurgumu düşünüyordum ilk bölümü hazırdı.Canım sıkıldıkça silip en başından yazıyordum ama son üç tekrarımda en iyi başlangıçın bu olduğa karar verdim ve umarım öyle olmuştur.Bugün içimden gelen olduğu gibi yayınlamak oldu.Kendimi ne kadar hazır hissetmesem de atmak istedim.Her an kaldırabilir veyahut çok uzun bir süre bölüm atmayabilirim.
Her neyse,umarım beğenirsiniz.
Oy veya yorum,destekleriniz için teşekkürler.
Başlama tarihinizi bırakırsanız çok mutlu olurum.
❄️
Yağmur şiddetini daha da artırırken iri taneler siyah cam da birbirleri içerisinde savaş veriyordu. Yeşil gözlerimi balta girmemiş ormana çevirdiğim de rüzgar kendini gösterdi. Çam ağaçlarının arasında dans ederken çıkardığı ses üzerim de garip bir etki yarattı. Bakışlarımı en köşedeki pencereye çevirdiğim sırada pencerenin açık olduğunu yağmur tanelerinin birbiri ardına usulca içeri sığındığını fark ettim.
Adımlarımı o yöne çevirdim ve pencereyi kapatmak için önüne geldiğim de derin bir nefes aldım. Yağmur bardaktan boşalırcasına yağıyor, kızıl toprakta bıraktığı izler sonucun da ortaya çıkan toprak kokusu, üstüne bir de çam kokusuyla harmanlanmıştı. Bu gerçekten huzur vericiydi.
Pencereyi kapattıktan sonra tekrar kahve tezgahıma geçtim. Tezgahta minik kahve çekirdekler, dökülmüş biraz şeker birkaç kaşık ve fincandan başka bir dağınıklık yoktu. Hızlı bir şekilde ortalığı toparladım. İrislerimi dükkanın içinde gezdirdim. Bu akşam yoğun bir geceydi ve biz çıkmamız gereken saati tam tamına dört saat geçmiştik. Genellikle insanlar burayı kafa dinlemek amacıyla gelirlerdi.
Ormanın tam ortasında içinden dışına kadar her yeri siyah olan mekan insanların dikkatini çekiyordu. Kapıdan girildiğinde kahve dükkanı dikdörtgen şeklini ortaya seriyordu. Kapının tam karşısında bar tezgahı, tezgahın arkasında koyu gri tuğlalardan oluşan bir duvar, tuğlaların üstünde birkaç siyah raf rafların üzerinde ise dekoratif amaçlı birkaç kahve çekirdeği ve açılmamış kahve poşetleri vardı.
Tezgah Mat siyahtı ve üzerinde birbirinden farklı fonksiyoneli olan kahve makinaları vardı. Burada çalışmaya başlayalı henüz beş ay olmuştu ve burayı çok benimsemiş, sevmiştim. Yağmurdan önce insanlar gelmiş yağmur kendini gösterdiğinde burada kalmak zorunda kalmışlardı.
İçeride kuru bir ses gürültüsü vardı. Yağmurun cam da bıraktığı tok ses mekanda birbirleriyle konuşan insanların sesini bastıramıyordu. Yelkovan ve akrep durmadan ilerlerken gökyüzün de keskin bir şimşek patladı ve mor dalgalar çatırdayarak semada yer edindi.Tam on bir saniye sonrasında da gök gürültüsü kulaklarımızı çınlatacak kadar gürledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MUHATARA
Teen FictionZaman ölümle birlikte ilmik ilmik işleniyordu. Gözlerim yanıyor karşımdaki görüntü hiçbir zaman net olmuyordu.Cerihalar etrafa dağıldı, kendimi kendi benliğimin içinde kaybettim ve kendime mesken edindiğim karanlıkta kayboldum. Zulmette süzülürken h...