#24. Bölüm -yeni kurgumu okumanızı öneriyorum-
"Taehyung iki dakikanı bana ayırır mısın? Gerçekten konuşmam gerekiyor seninle." diyerek yeniden önümü kesti. Onunla konuşmak istemediğimi daha nasıl belli edebilirdim?
"Seninle konuşacak hiçbir şeyim yok Yoongi. Rahat bırak beni." deyip cevap vermesini beklemeden yanından geçip yürümeye başladım kampüste.
Yaklaşık on dakikadır onun tarafından taciz ediliyordum ve bu beni gerçekten çok rahatsız etmişti. Kafeterya'ya giderken ismimi seslenerek önümü kesmişti bir anda. Bir şey demeyip sustuğum halde peşimi bırakmamıştı.
"Neden benimle konuşmak istemiyorsun? Geçmişte yaşanan olaylar yüzünden ise eski zamanları değiştiremem." kolumda ki baskı ile gözlerimi kapatarak sakin olmaya çalıştım.
"Değiştir diyen yok zaten, seni sevmiyorum gerçekten Yoongi. Bana olan duyguların gerçekse yapabileceğim bir şey yok. Unutmalısın beni." gözlerimi tekrar açıp kolumu kendime çektim.
Birisinin benden hoşlanmasına ya da sevmesine bir şey demezdim, sonuçta kalpti bu kimi seveceği belli olmazdı fakat o kişi lisede bana ve arkadaşlarıma cehennem hayatı yaşatan Yoongiyse her şey değişirdi.
Jimin ile aramızda ki olan şeyleri bilip sevmesi de ayrı rahatsız ediyordu beni. Daha fazla bir şey demeden tekrar yürümeye başladım, bu defa bir şey dememişti.
Birkaç dakika yürüyüp hyungun oturduğu masaya yaklaşarak bir sandalye çekip oturdum. Çantamı da çaprazımda ki boş sandalyeye astım.
"Neredeydin sen, bir saattir seni bekliyorum burada. Götüm dondu amına koyayım." deyip önünde ki kahveden bir yudum aldı Jin.
Bu dediğine göz devirerek, "Sorma ya, Yoongi yolumu kesti. Oyalayıp durdu beni, sinirlerim bozuldu." dedim söylenerek. O sırada da karşıdan gelen Jimin ile göz göze gelmiştim. Beni gördüğü gibi gülümseyerek göz kırptı.
Elimi kaldırarak el salladım bende, bu ufak hareketleri içimin titremesine sebep oluyordu. Bende ki etkisini bilmeden yaptığı eylemler beni delirtmeye yetiyordu.
Masaya geldiği zaman karşıma oturup başını masaya koydu. "Siktiğimin hocası, bir dünya konu verdi."
Bir elimi saçına götürerek okşamaya başladım, yumuşak siyah saçlarına istemeden gidiyordu elim. Bu saçını okşama olayına o da alıştığı için ses etmeyerek izin veriyordu. İç çekerek boşta kalan elimi tuttu.
"Kim sana mimarlık seç dedi gerizekalı. Ağlarsın böyle, ben zamanında dedim sana ebeni sikerler diye ama beni dinleyen kim ki?" dedi umursamaz bir tavırla Jin.
"Oğlum seviyorum bölümü. Sadece fazla boğuyor insanı." Saçında duran elimi tutarak saçlarına bastırdı. Elimi tekrar hareket ettirerek okşamaya başladım. Onu da iyice alıştırmıştım.
"Onu bunu bıraktı sevgilin elden gidiyor." diyerek söze girdi. "Yoongi eşkiyası bunun önünü kesmiş." Kaş göz hareketi yaparak susmasını söylemeye çalışıyordum benden bir şey büyük olan fakat çenesi düşük olan arkadaşıma.
Beni görmemezlikten gelmişti. Jimin bu dediklerine karşılık kafasını yana çevirerek bana baktı. "Ne dedi sana?"
Birkaç saniye ne konuştuğumuzu düşündüm. Daha çok o konuşmuştu bende dinlemeyerek ondan nasıl kurtulurum diye düşünmüştüm.
"Pek bir şey konuşmadık, dinlemedim diyeceklerini. Direkt buraya geldim." dedim. Yalan yoktu, dediklerinin hiçbirini hatırlamıyordum. Bu dediğime bir şey demeyerek hımladı.
Elimi tutan elini biraz ileriye sürtüp kolumu okşamaya başladı. Dudaklarımı ısırıp ona baktım, ne yaptığından bihaber gözlerini yüzümde gezdirdi.
"Bu akşam müsait misin sizin eve geleceğim." başımı sallayıp onu onayladım. Annem iki haftalık yanıma gelmişti, beraber kalıyorduk. Jimin ile de bu süre içerisinde öpüşmekten fazla ilerisine gidememiştik.
Öncesinde de bir şey yapmıyorduk fakat şu son zamanlarda her yaptığı hareketten çok etkileniyordu bedenim. Ergenlik zamanlarıma geri dönmüştüm sanki.
"Annem teyzemde kalacak bu gece, gelebilirsin."
"Prezervatif kullanmayı unutmayın." deyip oturduğu sandalyede hafif kıpırdandı Jin. Bu dediğine yamuk ağız sırıttım. Bu gece kimse bize karışamazdı.
"Ne oldu kıpır kıpırsın." diyerek başını masadan kaldırdı Jimin. Saçında ki elimde dizine düşmüştü. Nefesimi birkaç saniye tutup geri verdim. Kendime gelmeliydi en kısa zamanda.
"Yok bir şey." diyerek bitmiş kahvesini çöpe attı. Arkamızda bir yere bakıp duruyordu. Baktığı yere döndüğümde üç masa ilerisinde ki Namjoon'u gördüm. Neden kıpır kıpır olduğu belli olmuştu.
"Hâlâ konuşmuyor musunuz?" dedim ona dönerken. Başını hayır anlamında sallayıp bakışlarını başka bir yere çevirdi. "Konuşmak istemiyorum onunla." diyerek kestirip attı.
Tam olarak bilmediğim bir sebepten dolayı tartışmışlardı ve üç gündür birbirlerinin suratına bakıp duruyorlardı fakat ikisi de bir adım atmıyordu. Bende üstelememiştim anlatmadığı için, istediği zaman anlatırdı.
Kolumda ki saate bakarak çaprazda bıraktığım çantamı alıp ayağa kalktım. Son bir saatlik dersimin saati gelmişti. "Derse mi?" diye sordu Jimin.
Başımı onu onaylayarak sallayıp hızlıca yanağına bir öpücük kondurdum. Geri çekilip "Akşam bendesin." diyerek baş parmağımı dudağına sürttüm. Dudağında ki parmağıma dilini sürttüğü zaman elektrik çarpmış gibi geri çekildim.
İçim olacakları düşünmekten bir hoş oluyordu, sonunda sevdiğim adam ile bir adım daha atacaktım.
#diğer bölüm smut ağaa sonra final yapabilirim birkaç bölüme.
Tamamladıktan sonra kurguyu düzenlerim, boş bölümler var onlara daha iyi şeyler yazarım
7.1k
ŞİMDİ OKUDUĞUN
thank you next, vmin
Teen Fictionsizin aranızı yapmak zorunda mıyım ben amına koyayım? vmin yugykook 11 11 2020