Sabahın nüksettiği ve gözümü acıtmaya başlayan ışık yavaş yavaş uyanmama sebep olurken, koca bir baş ağrısı ve yatak hışırtısı sesleri dışında hiçbir şey hissedemiyordum.
Birden dün gecenin anılarını kesik kesik hatırlamaya başladığımda hızlıca gözlerimi araladım.
Ben ne yapmıştım?
Gözlerimi açmamla kocaman açılmış ela gözlerin beni karşılaması bir oldu. Tabii ya, gelen hışırtı seslerinin sebebi Barış'ın uyanmasıydı. Çünkü ben Barış'la yatmıştım.
Bu gerçek zihnime şimşek gibi çakıp zihnimi allak bullak edince benim de gözlerim istemsizce açıldı En son aynı yatakta, aynı anda, Barış benim kucağımdayken bir güne başlamayalı ne kadar süre geçmişti? Ve ben dün gece yaptığımın bir hata olduğunun bilincindeyken neden zerre pişmanlık duymuyorum?
Çünkü ben bu anın hasretini çekmişim, özlemişim, istemişim... diyerek kendi düşüncelerimi kabullenebildim. Bu uzun zamandır yapamadığım bir şeydi, nitekim çokça tekrarladığım üzere ben bu konu hakkındaki bütün düşüncelerimi uzun zaman önce sıfırladığımı düşünmüştüm. Onları biriktirdiğimi ise hiç fark etmemişim.
Ama Barış öyle düşünmüyor olacak ki kendine ilk gelen o oldu ve geldiği gibi de kucağımdan kalkıp yatakta oturur pozisyona geçti. Bu sahne bana aşırı tanıdık geliyordu.
Geliyordu çünkü bu durumu daha önce yaşamıştık zaten. İlk birlikte olduğumuzda da bizzat bu görüntü karşılanmıştı beni: Titreyen gözler, titreyen vücut, dehşete kapılmış bakışlar ve buram buram pişmanlık kokan o yüz ifadesi.
İlk seksimiz ile son seksimizin aynı kapıya çıkması da işin trajikomik kısmıydı. Farklı olarak o zaman bu ifadeyi gördüğümde ona şefkatle yaklaşmıştım çünkü neden o halde olduğunu biliyordum. Sonuçta bunca zaman yaşadığımızın iğrenç olduğu, günah olduğu, yasak olduğu ve ebedi cezaya çarptırılacağı gerçeğiyle büyümüştü ve belki de bazılarına göre basit olabilecek bir an, sevdiği kişiyle -en azından o zamanlar- yapmış olmasına rağmen onu korkutmuştu.
Ama sonra bunu aşmıştık, onu iyi hissettirmek için elimden geleni yapmıştım. Peki ya şimdi ne değişti? Bu kadar tepki vermesine gerek var mıydı cidden? İkimiz de sarhoşken olan bir şeyden pişmansa bile bu kadar tepki vermesi ilk seferkinin aksine, beni oldukça sinirlendirmişti.
Barış'ın da sinirlenmesini bekledim. Ben ne zaman sinirlenmeye başlasam o da anlardı ve ben sinirlendiğim için o da sinirlendirdi. Ama yüzündeki ifade hiç değişmedi.
"Esat..." dedi titreyen yumuşak sesiyle. Neden böyle davranıyor bu çocuk? Sorularımı bir kenara bırakarak ben de aynı onun gibi olduğum yerden doğrulup oturur pozisyona geçtim. Yüzündeki pişmanlık dışındaki hüzün duygusunu görmemle sinirim yavaş yavaş azaldı. Ne olduğunu cidden anlamamamın yanı sıra ilk defa da Barış'ın verdiği ve de vereceği tepkileri kestiremiyordum.
Bakışlarını benim üzerimden çekip zıngır zıngır titreyen elini arka tarafına yani kalçasını götürüp o kısmı yokladı.
"İçimde bir şey var..." dedi kısık bir sesle, sesi soru sorar gibi değil de daha çok anı kavramaya çalışıyor gibi çıkıyordu ama ben cümlesine cevap olarak, "Evet," dedim onunkinden daha yüksek bir sesle. "Benim döllerim var." Anlaşılan gerçek ona da bir anda çarpmış olacak ki olduğu yerde kaskatı kesildi. Bakışları hâlâ aşağı doğruyken, "Neden peki?" diye sordu. Aslında konudan bağımsız bir soruydu ama ben ne demek istediğini anlamıştım. Ama anlamamazlıktan geldim.
"Ne, neden peki?" dedim. Bana soğuk bir bakış attıktan sonra cevap vermeyerek soluna döndü ve bacaklarını yataktan sarkıttı. Hızlıca yerdeki baksırını bulup seri bir hamleyle giymeye çalıştı ama eli titrediği için biraz zorlandı. Giydikten sonra tekrardan bana döndü.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALBİN GÖZYAŞLARI (GAY)
Romance[TAMAMLANDI] İki büyük iş adamı... Aynı zamanda iki eski sevgili... "Kalbimin içini görebilseydin anlayacaktın aslında, ne çok ağladımı, seni ne çok sevdiğimi..."