twelve

459 70 21
                                    

"jaehyun, yeter." yeonjun patlamak üzere olan jaehyun'n kolundan tutmaya çalışacakken jae ani bir hareketle onu duvara ittirmişti. tüm sınıftan şok uğultuları çıkarken çıkarken soobin sınıfa adeta dalmıştı. kapıyı çarparak yeonjun'un üzerine yürüyen jaehyun'a sert bir bakış atarak son sürat üzerine bir yumrukla atlamıştı. "soobin!" yeonjun yerden kalkarak onlara doğru koşsa da, en kötü darbeyi o almıştı.

jaehyun sinirlerine hakin olamayıp soobin'e atacağı yumruğu yeonjun'a atmıştı, tam da göğüs kafesine.

"sikti- yeonjun, yardım isteyin!" aeri sesi titreyerek nefes almakta zorlanan yeonjun'un yanına diz çöktü. jaehyun ise anlam veremez bakışlarka sınıfta çığlık atanlara bakıyordu. "o reaktif akciğer hastası, seni orospu çocuğu!" diye bağırdı aeri. ilk defa o kadar korkmuştu. "soobin, çabuk bir hocayı çağır!" diyerek ellerini yeonjun'un omuzlarına koydu. yeonjun öksürüp kısık kısık nefes verirken korkuyla göz yaşlarını sildi, "fennec, senden yüzüme üflemeni istiyorum."

yeonjun kızaran yüzünü sallamaya çalışsa da sınıf etraflarına toplanmıştı. "bir iki üç diyince, üfle ve nefes al." yeonjun kafasını sallayarak tutabildiği nefesi eri'nin yüzüne üfledi ve burunundan nefes aldı. "devam et, nefes almaya çalış." ikili birbirine yardım etmeye çalışırken sınıfa dalan bayan jung korkulu gözlerle yere yatmış yeonjun'un yanına koştu. "bunu hanginiz yaptı?!" kafasını sınıfa çevirince burnu kanayan soobin ve çatık kaşlı jaehyun'u gördü.

"çocuğu alıp aşağıya indireceğiz, bırak bana uchinaga." diyerek bayan jung son sürat sedyeyi getirdi. yanında gelen revirde çalışan birkaç asistan ile sınıftan çıkarlarken koridorda diğer sınıfların da onları izlediklerini gördüler.

aeri sedyeyle götürülen yeonjun'un arkasından bakarken elini kanaya dudağına götürdü, yarılmıştı belki de. arkasına baktığında ise soobin'in omzuna elini koyduğunu hissetti. "iyi misin riri?" diye sordu titreyen nefesi ile, aeri burukça gülümsedi.

o an ikisinin de kafası koridordaki merdivenlere çevrildi, bağırarak koşan lacivert saçlı bir kız geliyordu o tarafa.
"aeri!" diye çığlık atarak yüzü kanlarla kaplanmış kıza doğru koştu. ryujin, ince ve korkudan titreyen bedenini sahte kız arkadaşının kollarına bıraktı.
nefes nefese kalmış haliyle yüzünü ondan uzun kızın boynuna kapattı.
"korkma ryu, iyiyim..." diye ellerini ondan küçük kalan kızın saçlarına geçirdi.

gözleri anıyla soobin ile buluşunca, soobin o ikiliye dudakları havaya kıvrılmış şekilde bakıyordu. aeri gözleriyle ona 'git' işareti yapıyordu. soobin, onun için yumruk yiyen; onun deyimiyle aptal yeonjun'un yanına koştu.

ryujin ise kafasını aeri'nin boynundan çekmemişti, "ben mi heyecandan terledim yoksa sen... ağlıyor musun?" diye sordu aeri şaşkınlıkla. boynunda hissettiği ıslaklığın başka bir açıklaması olamazdı. "benim bu kadar terlemem imkansız ama." dedi ardından, ryujin burun çekince de ağladığını anlamıştı.

"sana bir şey oldu sandım..." dedi kısık sesle ryujin. aeri ise hızlanan kalbini umursamadan ryujin'in ince beline kollarını dolayarak onu biraz daha kendine çekti. "ben iyiyim ryu, gerçekten iyiyim!" diye kıkırdadı.

ryujin dudaklarını aeri'nin zarar görmüş, kızarmış boynuna bastırdı. işte o an kalbi iki hızına çıkmıştı, "kalbinin sesini duyabiliyorum aeri uchinaga." diye fısıldadı beyaz tenli boynuna.

love is the way | ryuselleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin