twenty three

288 43 10
                                    

from ryujin

kafayı yemek üzereydim, okula geldiğimden beri ne aeri'yi bulabiliyordum ne de yuna'yı. sahi, okula girdiğim günden beri tek "dostum" kalıbına koyabileceğim kişi yuna'ydı. şu günlerde eskisinden daha anormal davranması ne kadar beni ürpertse de, altında yatanı merak ediyordum.

son dersin teneffüsünde alt koridora gidip aeri'nin sınıfına girmiştim, soobin  ve yeonjun'u cam kenarına yaslanmış, sırmaş dolaş halde bulmuştum anca. yediği sert yumruktan sonra yarılan dudağına buzu hep soobin tutmuştu.
"soobin, aeri'yi gördün mü?" seslenmeme karşılık 'hayır' ifadesiyle başını sallamıştı.

adeta bir yanar dağ gibi patlama geçirecektim, 17 cevapsız aramamız vardı. bu kızı bulduğum an gerçekten küplere binecektim...

okulun bahçesi, lavabolar, kütüphane, öğretmenler odası, laboratuvar, her yeri köşe bucak aramıştım. yer yarılmışta içine girmişti bu kız, karşıma çıkmamak için mi oynuyordu? neden böyle yapmak ister ki, düşünmeden edemezdim.

gökyüzündeki bulutlar kararmaya başladığında okul kapısından herkes yavaştan çıkmaya başlamıştı, hızla gürüldeyen gök ile zıplamıştım adeta.
yağmur altında kalmamak için hızla sınıfa çıkıp çantamı almak için son sürat koşmuştum, sınıf bomboş olduğundan rahatlıkla toparlanabilirdim.

her bir defteri çantama sırayla atarken tarih kitabının arasına sıkıştırılmış pembe bir kare not gözüme çarpmıştı, biraz buruşmuş olsa da benden veya sıra arkadaşım beomgyu'dan çıkması imkansızdı.

"aeri'nin nerde olduğunu merak ediyorsan, alt kattaki spor salonuna gel."

notta yazan cümleye karşılık gözlerim fal taşı gibi açılmıştı, saatlerdir okul başından beri o orada mıydı? soğuk, depo olarak kullanılan spor salonuna neden girsin? aklımda tonla soru dönerken çantamı tek omzuma atarak merdivenleri inmeye başlamıştım.

çok bir öğrenci kalmadığından, adım seslerim tüm bir binada yankılanıyordu. aşağıya indikçe karanlıklaşan koridorların en sonunda elektrikler tümüyle kesilmiş, bulunduğum koridorda tek ışık kalmamıştı.

"aeri?!" yüksek sesle bağırmış olmama rağmen kimsecikten bir ses gelmedi.
yavaş yavaş, telefonumun flaşı ile spor salonuna girdiğim esnada elim lambaya kaymadan tüm salonun ışıkları gelmişti.

karşımda gördüğüm manzara ise, kanımı donduracak derecedeydi.

"bu fotoğrafların hepsi aeri'ye ulaştı, ryujin-ah. çok geç kaldın, yine de oyunu bitirmenin verdiği şerefle yüzüme tüküreceğin günü bekleyeceğim."
—yuna

yuna, en başından beri bana yaklaşıp sahte tavırlar sergilemesinin sebebini çok geç farkında varmıştım, yuna baştan beri hayatımı zindana çeviren kişiydi.

love is the way | ryuselleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin