nineteen

334 47 20
                                    

from writer

hayatınızın yeniden renklerle buluştuğu o rönesans anını bilirsiniz, değil mi? shin ryujin ömrü boyunca o anı tadamamıştı, gerçek aşkın ne olduğunu bile on dokuz yıldır kavrayamamış; katı ebeveynleri ve okul çevresinin görüşü olarak erkeklere yöneleceği sözleriyle büyümesine rağmen kalbini bir kıza kaptırmıştı.

bugünde o gündü, hayatının değişeceğine inandığı o gün. alt tarafı bir numara için takıldığı kıza iki haftada şiirlere sığmaz duygular beslemeye başlamıştı, hislerini ona açmak için en ideal zamanın doğum günü olduğunu düşünüyordu.

12 mart günü, saat dokuz buçukken shin ryujin dünyaya geldi. doğduğu günden bu güne ailesi her zaman ona "aşk bir yoldur, çıkmazı olmayan bir yol." derdi. fakat o, bir gün hayatını ebediyen değişecek birini bekliyordu. kariyeri ve ailesi için değil, sevdiği için çabalamak istiyordu.

sahil kenarına gidip yeni yeni açan güneşin ve cıvıldayan kuşların sesiyle oturduğu bankta ayaklarını sallamaya başladı. saatini bir kez daha kontrol etti, o an bu andı. hislerini sevdiği kıza açacağı an işte. topuz yaptığı saçlarını düzeltti, giydiği elbisesinden boyalı tırnaklarına kadar kusursuz olmaya çalışmıştı. uchinaga'ya layık olmakta denebilirdi kısacası.

"ryujin?"

arkasından gelen ses ile kafasını çevirdi, aeri kızarmış bir suratla ryujin'e aptalca gülümsüyordu. onun bu halini gören ryu'da kendine hakım olamayarak dişlerini gösteren bir biçimde gülümsemişti. sonradan bu gülümsemeyi düşürmek zorunda kalsa da, bankta oturduğu yerden az daha sağa kaydı ve ona gelmesini işaret etti.

"m-merhaba," bu utangaçlığı ilk defa deneyimliyordu, boğazını temizleyerek aeri'nin yanına oturuşunu izledi. aralarında hala bir çanta sığabilecek boşluk olsa da ryujin'in kabi maraton koşusundan çıkmışcasına çarpıp duruyordu. "saçların cidden çok güzel olmuş ryu." diyerek ellerini karşısında oturan kumral kafalı kızın saçlarına daldırdı. ryujin dona kalmış, vücudu yanıyordu resmen.

"aeri." dedi ciddi bir ses tonuyla. aeri bu sesten ürkmüştü, bu oyunu bitirmeleri için son bir gün kalmıştı zaten. ryujin, bizim görüşümüzle ona aylardır platonik aşk beslediği kız onu bir oyuncak pahasına kullanıp şimdi de bu sahte ilişkiyi bitirmek isteyecek diye korkuyordu.

sahi, hangi oyun böyle güzel sürmüştü?

olacaklarının farkına varınca yavaşça gözleri dolmaya başlamıştı, korkuyla ryujin'in gözlerinin içine baktı. ryujin, dudaklarını yalayıp söze girdi; "bak, inan bana bunları söylemek beni çok geriyor ama-"

"gideceğim zaten ryujin, gerçekten son gün böyle söylemene gerek yoktu! benden asla hoşlanmayacağını biliyordum, tam bir aptalım. seni darladığım için üzgünüm, umarım hep mutlu olursun..." aeri çantasını banktan alıp hızlı adımlarla sahilin kaldırmından ilerlemeye başlayınca ryujin şaşkınlıkla arkasından koşmaya başlamıştı. ismini bağırıyordu, ama aeri dönerse ryujin'in kendisini ağlarken göreceği gerçeğiyle yüzleşmek istemiyordu.

"uchinaga aeri, gidiyorsan ben de geliyorum!"

son sözünü yüksek sesle bağırınca etraftaki simitçiler dahil herkes 'napıyor bu deli' bakışıyla ryujin'i süzmüştü. o ise bu bakışların hiçbirini umursamadan gözleri yaşarmış aeri'nin duruşunu fırsat bulup yanına doğru ilerledi.

"gitme." aeri şaşkınlıkla elleri üzerinde duran ryujin'in ojeli ellerine baktı. ne o elleri geri tutuyordu, ne de ittiriyordu.

"eğer gideceksen, beraber gidelim. döneceksen de benim sevgilim olarak dön. böyle konuşmayı hayatımda hiç yapmadım seni seviyorum aeri."

tüm cümleleri bir nefeste söylemişti ryujin. karşısındaki kızın tepkisinden ödü koparken, aeri ise onun tuttuğu ellerini çekti, bu bile ryujin'in korkudan titremesine sebep olmuştu.

"dalga geçme benimle." dedi kırılmış bir ses edasıyla. olanların şoku sanki ona üst üste geliyormuş gibi dudakları titriyordu, ryujin ise ciddiyetini koruyarak aeri'nin bir elini alıp tam da göğsüne yerleştirdi. "bu sesi duyuyor musun?" diye sordu sessizce, etraflarında kuş ve dalga sesinden başka hiçbir ses yoktu. sadece ryujin'in hırçınca nefes alıp verişleri.

"kalbimin atış sesi, duyuyor musun?"

aeri utangaçlığından yanakları kızarmış haldeydi, dudağını ısırmıştı. "kalbim böyle hızlı attığı halde nasıl yalan söyleyebilirim?" sesi korkuyla kaplanmış, kızının ondan uzaklaşacağı düşüncesi içini yiyordu.

"ryujin, sen ciddi misin?" tedirgin bir sesle sormuştu bunu, aylardır sevdiği kızın ona bir anda açılması ona imkansız ve tuhaf gelmişti. ryujin ise gülümseyerek başını sallamıştı, bu gülümseme aeri'nin karnındaki kelebekleri uçurmuştu.

"hiç bu kadar ciddi olmamıştım, ve bunu ilk defa birisine soracağım..."

"bu sefer bir oyun icabına değil, kendi isteğinle benim sevgilim olur musun?"

love is the way | ryuselleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin