Giriş

495 18 9
                                    

Öncelikle, maalesef ki bu bir bölüm değil; sadece hikayeye giriş kısmı.

Haziran'da başlayacağımı söylemiştim, ki öyle de yapacağım, ama senaryo aklımın her bir köşesini işgal etmişken testlere bile odaklanamadığımı fark ettim. Belki bu giriş kısmını yayınlarsam içim rahatlar ve şu anda bile bakışmakta olduğum testlere odaklanabilirim.

Yan kitap açacağım ve Haziran'a kadar oraya, gelecekte olan bölümlerden birkaç parça ekleyeceğim. Profilimden kitabı kütüphanenize eklersiniz.

Sizi giriş bölümüyle baş başa bırakıyor, kendi kağıt yığınlarım arasına tekrar geri dönüyorum. Görüşmek üzere!

Medya; Adrienne'in kıyafetleri

•••

Adrienne, yattığı yatakta sağ tarafa döndü ve bölünen uykusunun kaldığı yerden devam etmesine çalıştı.

Hiçbir şey umrunda değildi.

Saatin kaç olduğu, hangi günde olduğu ya da hangi ayda oldukları... Bunların hiçbir önemi yoktu ve zaten onları bile bilmiyordu. Zaman kavramını tamamıyla kaybetmiş gibi hissediyordu.

Bildiği tek şey; bugünün otuz yedinci gün olduğuydu.

Koskaca otuz yedi gün.

Ne olmuştu bu otuz yedi günde?

Adrienne için hiçbir şey olmamıştı açıkçası; günün on saati uyuyor, en az beş saati ağlıyor ve geri kalan zamanlarda hayata kaldığı yerden nasıl devam edebileceğini düşünerek geçiriyordu.

Sol tarafına döndü ve sıkıntılı bir nefes verdi. Bölünen uykusuna kaldığı yerden devam etmesi için verdiği savaşı kazanamamış, bununla birlikte gözlerindeki ağrı tekrardan onu bulmuştu. Pes ederek yavaşça gözlerini araladı; karşısında duran saat günü yarıladığını gösteriyordu: saat öğlen üçü biraz geçiyordu.

Oldukça sakin bir şekilde yatağında doğrularak oturur pozisyona geçti. Aklı yavaş yavaş yerine geliyordu. Düşünceler zihnine akın etmeye başladıklarında elini yüzüne götürdü. Düşünmemeliyim.

"Adrienne, çekil! Eve gir ve beni bekle!"

Düşünmemeliydi...

"Bebeğim, arabaya gir ve beni bekle, tamam mı? Hemen geleceğim."

Boğazına dizilen yumruyu yutmaya ve ağlamamaya çalıştı. Yüzünü yıkamak için zorda olsa yatağından ayrılarak banyoya girdi. Belki uzun bir süre duşta kalıp su soğuyana kadar orada kalmalıydı. Ancak bu fikrinden vazgeçti ve soğuk suyla yüzünü yıkayıp aynadaki görüntüsüne baktı; şişmiş göz altı torbaları, kırmızılaşmış gözler, soluklaşmış ten rengi...

Bu o muydu?

Altı seneden sonra belki de ilk defa böyle gözüküyordu. Yani... şu otuz yedi gündür böyle gözüküyordu.

Annesini kaybettikten sonraki üç yüz günün ardından Oliver onu hayata döndürmeyi başarmıştı.

Ve şimdi onu hayata döndürecek kimsesi kalmamıştı.

Onu evladı saymayan mafya bir babası ve onun köpeği haline gelmiş gereksiz abisi dışında tabii. O ikisi sadece gereksizdi.

Babası Orion Martin, Kanada'nın en büyük ve en saygın mafyasıydı; neredeyse herkes onu babası gibi görürdü. Orion belki bütün Kanada'nın babası olmuştu ama Adrienne'in babası olmak istememişti.

Adrienne bozulan saçlarını tekrar yapmak için lastik tokasını çıkarttı ve daha sonra saçını toplamaktan vazgeçip tokasını bileğine taktı.

MafyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin