Bölüm 2: "Ve en önemli kişi; Albertino De Luca."

118 12 0
                                    


Bölüm parçası; Digital Daggers - Where the Lonely Ones Roam

Medya; Adrienne'in kıyafetleri

-

Güneşin kızıllığı gökyüzüne yayılmaya başladığında, tüm gece uyumadığımı yeni fark etmiştim.

Gece zorla penceremin önüne çektiğim koltukta oturduğum yerde vücudumu esnetmeye çalıştım. Belim tüm gece kambur durmaktan isyan eder hale gelmişti ve ağrısını hiç çekinmeden bana iletiyordu. Gözlerim o kadar kuruydu ki eminim tüm gün yanımda yapay göz yaşıyla gezmek zorunda kalacaktım.

Birkaç saniye hareketsiz kalıp gözlerimi kapattım ve derin nefes aldım.

Otuz dokuzuncu gün...

Yavaşça gözlerimi açıp nefesimi bıraktım. Günler geçiyor, zaman hızlı olmayan bir şekilde akıyor ama ben bir türlü kurtulamıyordum.

Başımı önce sağa sonra sola, yavaşça ama sertçe yatırdığımda hâlâ karanlık olan odamda yankılanan sesi dinledim. Annem bu hareketi yapmama kesinlikle çok kızıyordu ama elimde olan bir şey değildi. Kendimi bildim bileli tüm eklemlerimi kıtlatmaya çalışırdım.

Penceremin önündeki koca ağaç bir yaprağını daha özgürlüğüne kavuştururken yaprağın havada süzülüşüne odaklandım istemeden. Yavaşça süzüldü, birkaç kez etrafında döndükten sonra tekrardan süzülmeye devam etti ve narince çimenlerin üstündeki yerini aldı.

"Üzülme dostum, arkadaşların da partiye katılacak gibi duruyor." Bakışlarım ağacın sallanan yapraklarıyla buluştuğunda havanın bugün normalden daha soğuk olacağını hissedebiliyordum.

Bir yaprak daha yavaşça süzülerek aşağıya inerken birikmeye başlayan yaşları hissedebiliyordum. Boğazım düğümlenmiş, görüşüm bulanıklaşmıştı; dudaklarımı birbirine kapatarak kendimi ağlamamaya zorladım.

Kâbus gibi geçen günlerimin ne zaman son bulacağını bilemiyordum.

Ne zaman kurtulacaktım Orion'dan, Rudy'den?

"Ah, Tanrı'm! Şuracıkta kıvrılıp ölsem kimse arkamdan ağlamayacak zaten, neden almıyorsun beni?" Gözümden düşen ilk yaşı takip eden sözlerimi cama vuran ağaç dalları noktaladı.

Ve o anda, birden bire sol omzumda hissettiğim sıcaklık kalbimin hızlanmasına neden oldu; başımı kimse olmadığını bildiğim halde hızla arkaya çevirdiğimde birisinin varlığını hissettiğime yemin edebilirdim.

"Şimdi de deliriyor muyum? Ah, ne güzel..."

Yüzümü ellerimle kapatıp gözlerimi birkaç dakika dinlendirdim ve zor da olsa ayağa kalkıp kendimi banyoya, sıcak su dolu küvetin kollarına attım.

"Oh mon Dieu, Adrienne! Réveillez-vous, ma fille!" *

Gözlerimi korkarak açtığımda etrafta yayılan çığlığım kalbimin daha da hızlı atmasına sebep olmuştu. Benim korktuğumu önemsemeyip bana uzanan kolu hareketsizce izledim. Bayan Hudson kolumu ve birkaç yerimi daha eliyle daha bastırıp telaşla bağırmaya başladı.

"Amacın hasta mı olmak senin? Resmen donmuşsun! Oh, Tanrı'm dudakların morarmaya bile başlamış!"

Elimi yüzüme kapatıp saçlarımı geriye ittim ve öyle kaldım. Bayan Hudson annem gibi olduğu ve beni bebekliğimden beri tanıdığı için utanma gibi sorunum yoktu.

"Bayan Hudson, lütfen birini bağırarak uyandırmayın..." Hızlı nefeslerimi bırakırken yattığım küvette doğruldum ve soğuyan suyun dalgalanmasına sebep oldum. Kim bilir kaç saattir burada uyuyordum. "Saat kaç?"

MafyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin