Bölüm 1: "Geçmişin Senin Gücün"

236 13 0
                                    

Bölüm parçası; Digital Daggers - The Devil Within

Medya; Adrienne'in kıyafetleri

-

Günün ilerleyen saatlerinde kendimi yatağıma atmış ve uyumuştum, beni uyandıran şey Rudy'nin odasından gelen keman sesleriydi. Keman çalmasını bilmiyor ama dinlemeyi çok seviyordu ve o kalın kafalı genelde beni uyandırmak için sesi sonuna kadar açardı. Bundan nefret ettiğimi kendi adı gibi biliyordu, bundan emindim.

Başımı yastığa biraz daha gömdüm ve müziği duymamaya çalışarak ikinci yastığı da kafama bastırıp kendimce bir yalıtım sistemi kurdum. Ve sanki Rudy bunu görmüş gibi sesi biraz daha açtı.

"O keman umarım kafanda parçalanır seni salak!" Duyacağı şekilde bağırabildiğim kadar tiz bir şekilde bağırdığım sırada beyaz ahşap kapım iki kere ard arda tıklatıldı.

"Üstünü giyin, birazdan yemek yiyeceğiz budala."

"Kapat şu müziği!"

"Horlamanı anca kesiyor. Beş dakikan var," dedi otoriter sesiyle. "Babam birazdan gelir."

Bugün nedense Rudy babamla birlikte gelmek yerine ondan önce gelmiş ve beni sinirli abi ses tonuyla uyarmıştı. Bu akşam o masada ne konuşulacaksa kesinlikle hafife alınmayacak bir şeydi.

Kapımın önündeki ayak sesleri koridorun ortasındaki merdivene doğru gidildiğini belli edercesine azaldığında sinirli bir nefes verdim.

Yalnızlığımın otuz sekizinci gününde, ben Adrienne Martin, saçma bir yemek yiyecek ve babamın yanında tüm saygı unsurlarını sergileyecek, ondan nefret etmediğimi göstermeye çalışacaktım.

Yavaş yavaş ölsem belki daha az acı çekebilirdim.

Turuncu ve siyah renkli desenli yorganımı üstümden fırlatıp büzüşerek yere düşmesini izledim. Akşam uykusunun ağzımda bıraktığı iğrenç tadı ve huzursuzlukla birlikte gelen siniri yok etmeye çalıştım. Filler başımda dans ediyor gibiydiler. Onları kovmak istercesine başımı silkeleyip esneyerek yataktan kalktım.

Belki de kalkamadım.

Görüşüme gerçekten çöken karanlık perde bir anlıkta olsa nefesimi kestiğinde her zaman olduğu gibi anılar aklımda canlanmaya başladı.

"Oliver, hayır! Bana bak, buna izin vermeyeceğim tamam mı? Sen ya-" Rudy'nin beni sertçe yerden kaldırıp kendine bastırdığını ve kulağıma bir şeyler fısıldadığını hayal de olsa hatırlıyordum ama ne diyordu, onu bilmiyorum. Yüzlerine aşina olduğum birkaç adamın Oliver'ı yerden kaldırıp fazla iri olmayan bedenini arabaya taşıdıklarını ve tekrardan boğazımdan çıkan çığlıkla ağaçlarda saklanan kuşların bağırarak bir başka yere uçuşlarını kesinlikle unutamıyordum.

Telefonuma gelen mesaj sesiyle karanlık hayalden uyandım.

Dört rakamlı şifreyi bakma gereksinimi bile duymadan tuşladıktan sonra mesajı açtım. "Aşağıya in," yüzümü buruşturup telefonu tulumun cebine, derinliklere gönderdim ve beyaz ayakkabılarımı acele etmeden tekrardan giydim.

Banyoya gidip yüzüme soğuk su çarptıktan sonra odamdan çıktım ve salonun ortasına çıkan merdivenden ağır ağır inmeye başladım. Ayak sesim ahşap merdivende yankı yapıp tüm eve yayılıyordu. Son basamağa geldiğimde Rudy önümden geçip abartılı derecede büyük olan yemek masasına yöneldi ve sandalyesine kuruldu. Üstünde siyah sade tişört, beyaz ceket ve koyu lacivert pantolonu vardı. Buradan büyük bir şirketin toplantısını yönetecek patron gibi duruyordu. Bileğindeki siyah geniş saatse onu bir kat daha havalı göstermeye yetiyordu.

MafyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin