2 hafta sonra
"Lütfen, oturun."
Doktorun ısrarıyla dakikalardır ayakta dikildiğini fark etti ve işaret ettiği koltuğa yerleşti. Parmakları yine birbirini bulmuştu. Stresten ezilen tırnaklarından sonra sıra dudaklarındaydı. Kanatana kadar ezmeye başladı tenini. Duyacaklarından korktuğu için strese girmişti. Son birkaç haftası tamamen stresten ibaretken yeni bir şeyle daha başa çıkamamaktan korkuyordu.
"Kan değerlerinizde bir sorun yok. Kendinizi nasıl hissediyorsunuz?"
Doktorun sorduğu sorudan sonra nasıl olduğunu düşündü. Cebinde tek yön bir bilet vardı. Diğer cebinde ise boşanma kağıdı. Nasıl olabilirdi? Berbatın daha ötesini sorguladı. Tam olarak oradaydı. "Biraz midem bulanıyor." Dedi, elleri midesinin çevresini yoklamak için karnına gitmişti. Saatlerdir kararan gözlerini uzunca bir süre yumdu ve açtı. Doktorun bütün bunları gözlemlediğini fark etmişti. "Birkaç gündür kendimi iyi hissetmiyorum. Sürekli gözlerim kararıyor. Daha önce rahatsızlık duymadığım kokulardan iğrenmeye başladım." Kendini daha net ifade edebilmek için çabaladı. Doktorun ne anlatmak istediğini anladığını sanıyordu. Sormak istediği şey o kadar kolay bir şey değildi.
"Anlıyorum. Yalnız mı geldiniz? Eşiniz yok mu?" Doktor kapıya göz atarken sorduktan sonra arkasına yaslandı. Konuyu açmak için hastasının yanında birilerinin olmasına ihtiyaç duymuştu. Neredeyse yatırmasını gerektirecek kadar güçsüz görünüyordu.
"Anlamadım, evli olduğumu nereden biliyorsunuz ve konunun eşimle ilgisi ne?" Sertçe yutkundu. Doktorun yüzündeki ifadeyi tanıyordu. Ne diyeceğini anlamıştı. Bu yüz ifadesini daha önce Amerika'dayken görmüştü. Bir kardeşi olacağını öğrenmeden birkaç dakika öncesinde.
"Anneniz çok yakın arkadaşım olur, sizden bahsetmişti. Oğlunun evlendiğini söylediğini hatırlıyorum." Doktor teyit etmek için sorduğunda kısa bir onay işareti aldı. Derin bir nefes aldı ve parmaklarının arasındaki kalemle oynamaya başladı. Yalnız geldiğini anlamıştı. "Her neyse, siz de bir doktorsunuz, bu yüzden konuyu daha rahat açabilirim. Bütün bu belirtilerin sebebini tahmin etmiş olmalısınız." Önünde duran test sonucunu gösteren kağıdı hafifçe öne sürdü. Eline almadan önce tereddüt ettiğini fark etti. "Kutlarım, hamilesiniz."
Baekhyun parmaklarının arasında titreyen kağıtta yazanları okumak için gücünü toplayamadı. Kağıda dökülen gözyaşını fark etti ve katlayıp hızla cebine attı. Bunu biliyordu. Sadece bilmekten, öğrenmekten kaçmıştı. Haftalardır içinde ona güç veren bir şeylerin olduğunu hissetmişti. Bugün buraya tüm gücünü toplayıp hamile olduğunu duymaya gelmişti. Şaşırmadı ama bunu doğrudan duymak, netleştirmek çok farklı bir duyguydu. Bu duyguyla savaşmalı mı, yoksa yok mu saymalı, bilmiyordu.
Ellerini tekrar karnına sardı. Bebeğiyle tanıştığını hissetti, ona merhaba dediğini duydu. Her şey için çok gecikmiş olsa bile ondan vazgeçmeyi düşünmedi, düşünemezdi. Yıllar önce tek başına terk ettiği bu şehri yarın iki kişi olarak, yeniden terk edecekti. Şimdi tüm bu halsizliklerinin sebebi buydu. Tatlı bir bulantı vardı içinde. Midesinin başa çıkmaya çalıştığı minik şey, Baekhyun'a güç veriyordu.
***
Bugün
Akşam eve gittiğimizde Baekhyun'u annesiyle biraz yalnız bırakmış, yukarıya çıkıp dinlenmek için uzanmıştım. Bugün olanları uzun uzun düşündüm. Baekhyun'un benden saklamaya devam ettiği sırlar yüzünden olasılıklar üzerinden gidip duruyordum. Bu yol fazla yorucuydu. Onu anlamak için elimden geleni yapıyor olsam da yoruluyordum. Er ya da geç öğreneceğim doğrulardan beni uzak tutmak için çok çabalıyordu. Bir suç işlediğinden ve onu affedemeyeceğimden değildi, canımı acıtmaktan korkuyordu. En azından, şimdilik bunu tespit edebilecek kadar tanımıştım mimiklerini.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
acıtmışım canını sevdikçe || chanbaek [mpreg]
FanficBen gençken iki erkek tanıyordum, çok yakın arkadaşlardı. Ama hep daha fazlası olmayı istediler. Birbirlerini seviyorlardı ama hiç fark edemediler. Karşındakinin ne söyleyeceğinden çok korkuyorlardı. Daha sonra onlar, farklı eyaletlere taşındılar. *...