18. BÖLÜM
Yaşayan ölüyü kıskanır mı?
-
Dışarıda yağan kar da gözlerimi gezdirdim. Hava ne ara bu kadar soğumuştu ya da kış ne zaman gelmişti anlayamamıştım bile. Londra sonrası İstanbul bana o kadar yorucu gelmişti ki... Saçma sapan bir ortamın ortasında bulmuştum kendimi. Ortaokuldan kalan tek yadigarım diye Aslı'ya sığınmıştım, yadigarımın sırları altında ezilmiştim. Hala bilmediğim birçok sırrı vardı.
En yakın arkadaşım dediğim Asya'yla aramız bozulmuştu. Kendi hırslarına yenik düşüp, içindeki şeytana uyduğu için benden uzaklaşmıştı ve benden nefret ediyordu. Benim ondan nefret etmem gerekirken o benden nefret ediyordu.
Aşık olduğum adam hala eski sevgilisine aşıktı. Ölen sevgilisi... Ölmeseydi hala birlikte olacakları ve onu gözünden dahi sakınacağı o kadar belliydi ki... Ve beni onu sevdiği gibi sevemeyeceği o kadar belliydi ki... En yakın arkadaşı olan Melisa bile bana ötekini yüzünü göstermiş hikayelerinde yerimin olmadığını söylemişti. Başlarda ona çok kızmıştım ama o kadar haklıydı ki... Sevgilim hala Yaren'e aşıktı ve beni hikayelerinin dışında tutmak için elinden geleni yapıyordu. Titreyen ellerimi birbirine bastırdım. Ellerim titrediği için kahvemi masamın üzerine bırakmak zorunda kalmıştım. Onu uzanıp alacak halim bile yoktu.
Atakan'a çok kırgındım. Melisa'yı haklı çıkarttığı için çok kırgındım ve kırgınlığım birkaç saat içerisinde bedenimi kemirmişti. Hayat enerjim yok gibiydi, çok yorgundum. Arayıp Aslı'yı nasıl olduğunu dahi soramamıştım. O daha kötüydü ve belki de bana ihtiyacı vardı. Ben ise öylece durmuş yağan karı seyrediyordum. Gerçi baktığımla gördüğüm bir miydi emin değildim.
"Lavinya!" Arkamdan gelen sesle irkildiğim için elim yanlışlıkla masanın kenarında duran kaynar kahveme çarpmıştı ve saniyeler içinde elime dökülmüştü. Acıyla çığlık attığımda annemin endişeli bakışlarının elimi bulması ve hızla yanıma gelmesi bir oldu. "Ah be kızım, niye dikkat etmiyorsun!" Dalmışım anne!
"Gel suya tutalım. Krem sürelim sonra. Ay Lavinya ya." Annem beni hızla odadan çıkarttığında elimi hızla lavabonun altına yerleştirip suyun altında soktu. Acıyla yüzümü buruşturduğumda sesimi çıkartmadım. Kahveyi yeni yaptığım için muhtemelen soğumamıştı ve beni yakmak için saniyeler saymıştı. 'Kafayı yedin iyice Lavinya.' Muhtemelen.
Annem ilkyardım çantasını açıp içinden bir krem çıkartarak elime nazikçe sürmeye başladı. O sürdükçe elimden daha çok ateş çıkıyordu. 'Yüreğindeki ateşin yanında elin bir hiç' O kadar doğruydu ki. Yüreğim acı çekiyordu resmen. Hiçbir zaman Yaren olamayacağım için acı çekiyordu. Ona benzediğim için kendimden nefret ediyordum. Annem sessizce elimi sarmaya başladığında da sesimi çıkartmadım. Elimden gerçekten alev çıkıyordu.
"Daha çok yanmaya başlaması normal mi?" diye sordum anneme. Başını onaylayarak salladı. "Krem sürdüğümüz için. Birazdan geçer bir tanem." Bir şey demedim. Kendi bilirdi. İşini bitirdikten sonra eşyaları toplayarak ilkyardım dolabına geri koydu. "Kızım sen iyi misin?" Kızıl saçlarımı bir eliyle okşadı. Kötü mü gözüküyordum acaba? "Yorgunum sadece."
"Emin misin?" Başımı usulca salladım. Belki anlatmalıydım değil mi? Sonuçta annemdi. Anlatmaya kalksam neresinden başlayacaktım peki? Nereden başlayacağımı düşünmek bile yormuştu beni. En iyisi başlamamaktı. "Sen ne zaman döndün?" En son mesaj atıp yurt dışına gitmişti. "Bu sabah geldim. Harika bir anlaşma peşindeyim. Moda evi büyüyor." Gülümsedim. Annem için moda evi çok önemliydi. Harika bir tasarımcıydı zaten. Aksini kimse inkar edemezdi. "Çok sevindim anne. Yabancı bir firma falan mı?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞAH
Teen Fiction"Sen ne saçmalıyorsun? Şu her şeyin üstesinden gelirim, herkes beni dinler havalarından çık artık!" diye yüzüne püskürdüğümde alayla kalktı kaşları. Bir şey diyecekti. Bu bakış onu belli ediyordu. Son sözünü söyleyip gideceğini belirten bakıştı bu...