Basketbol

1K 58 20
                                    



3. BÖLÜM

-


Alışveriş maceramın daha doğrusu Atakan'la olan maceramın üzerinden bir hafta geçmişti. Kafam karmakarış aynadaki yansımama bakmakla meşguldüm. Atakan'ı fazla kafaya takmıştım ve bu canımı sıkmaya başlamıştı bir süre sonra. O günden sonra okula gelmemiş yanıma Melisa da gelmemişti. Beni ilk gün gördüğü her yerde bana gülümseyerek bakan kız yok olmuştu. Yüzüme dahi bakmıyordu. Tam da arkadaş edinmeye başladığımı düşünmüştüm hâlbuki.


Şimdiyse okul formamı giymiştim ama canım hiç gitmek istemiyordu. Aslı eğlenceli bir kızdı ama sürekli Arda'ylaydı. Aslında yanlarına gidebilirdim ama Arda'nın bana olan davranışları ve bakışları yeterince rahatsız ediyordu. Bu yüzden de pek yanlarına gitmiyordum. Aslı üzülse de bir şey demiyordu. Ortaokuldaki gibi arada sadece benimle takılıyordu.


Asya'nın gelmesine daha uzun bir süre vardı. Asya gelseydi mutlu olurdum çünkü o dört yılda Asya benim her şeyim haline gelmişti. Birbirimizden destek almamız olsun, deli gibi eğlenmemiz olsun... O bana yeri geldiğinde abla, yeri geldiğinde anne, yeri geldiğinde dost oluyordu. Onu özlüyordum. Kim özlemezdi ki?


Çantamı isteksizce yerden aldığımda dudağımın kenarından taşan renkli parlatıcıyı parmağımın ucuyla sildim. Telefonumu şarjdan çıkartarak kulaklığımı da aldığımda kulaklığımı boynuma taktım. Kulaklık boynumda sallanırken telefonumu üzerimdeki kırmızı hırkanın cebine soktum. Kızıl saçlarımla uyum içerisinde olan hırka yakışmıştı. Odadan çıkarak hızla aşağıya indim. "Günaydın." Neşeyle masaya oturduğumda annem gülümseyerek "Günaydın kuzum." Dedi.


Ekmeğime çikolata sürerek yemeye başladığımda masadaki babamın eksikliğiyle güldüm. Sinirden gülüyordum elbette. Mutlu olduğum için falan değildi. "Ne oldu kuzum neye gülüyorsun?" annemin sorusuyla ona baktım. Ekmeğimden bir ısırık daha aldığımda önümdeki soğuk çaya baktım. Allah'ım nasıl da biliyorlardı neyi sevdiğimi. "Babamın yokluğuna." Dediğim şeyle gülümseyen suratı solarken dudakları dondu. Tek kelime edemedi.


"Baban çalışıyor kızım." Annem gülümsedi gülümsemesine ama o kadar buruktu ki bu gülümseme. Yıllardır annemi üzüyordu. Onunla ilgilenmiyor hatta umurunda bile olmuyordu. Kredi kartlarını doldurmakla eş ya da baba olunmadığını anlaması gerekiyordu artık. Hadi ben umurunda değildim. Peki ya annem? Evlilik maceralarını annemden küçükken birçok kez hiç bıkmadan dinlemiştim. Babam ve annem çok seviyormuş birbirini falan filan. Yerim öyle sevgiyi. Seven adam karısına böyle mi davranır? "Bence artık bizim paraya değil de ona ihtiyacımız olduğunu anlamalı."


Annem bir şey demedi. Kahvaltısını yapmaya devam etti. Bakışları buruk ve çaresizdi. O da özlüyordu babamı. Kocasını seviyordu elbette. Ama onun kendisine olan uzaklığı canını yakıyordu. Bunu göremeyecek kadar kör ya da salak değildim. Aşktan zerre anlamayan ben annemi görerek aşkın güzel bir şey olduğunu düşünüyordum aslında. Babamı bıkmadan seviyordu. Onun yokluğuna aldırış etmemeye çalışarak geldiği zamanlara odaklanıyordu. Çünkü hala âşıktı ona. Gözlerinden okunuyordu bu sevgisi.


Aşk güzel şeydi bana göre ama karşılık görmediğin sürece can yakıyordu. Annemin gözlerindeki ifade buydu. O eski sevdiği adamı arıyordu. Karşılık istiyordu. Burukça gülümsedim ve ekmeğimi bitirdim. Soğuk çayımı elime aldığımda geç kalacağımı anlayarak ayağa kalktım. "Görüşürüz annem. Sıkma canını. Biz bize yeteriz." Yanaklarından öperek arkasından sarıldığımda gülerek elini koluma koydu. Kollarıma öpücük kondurduğunda ona göz kırpıp evden çıktım.


ŞAHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin