"Kalbinde birileri var..."
-
Hayatta o kadar garip şeyler oluyordu ki bazen takip ederken yoruluyordum. Aldığım o saçma haberin üzerinden tam on dakika geçmişti. Gözlerim telefonun ekranına kilitli kalmış bir şekilde öylece salıncakta oturuyordum. Ben ihanete uğramış gibiydim. Öyle ki iliklerime kadar acıyla sızlamıştım. İnanmak istememiştim çünkü. Böyle bir şey olduğuna inanmak istememiş, reddetmiştim ama o... O çok mutluydu. Dediklerinin doğruluğu sesinin tınısından belli oluyordu. İşte bu canımı yakmıştı.
Aslı, Sarp'ı çok seviyordu. Her ne kadar onu kendinden uzak tutmaya çalışsa da onu sevdiğini anlayabiliyordunuz. Her ne kadar kendisi de Sarp'ın hayatında bir çok kızın olduğunu dile getirmiş olsa da bunu kaldıramazdı. Asya'ya olan kini çok büyüktü ve bu affedebileceği bir şey değildi ve en önemlisi, ben bunu ona nasıl söyleyecektim?
Havanın soğukluğu içimi ürpertirken sonunda hareket ederek salıncaktan kalktım. İçeriye girip ısınabilirdim. Bahçenin ışığı bahçeyi aydınlatsa da havanın karanlığı ürkmem için yeterli bir sebepti. Keşke Atakan evine bırakabilirim dediğinde kabul etseydim. Şu an sıcacık yorganımda Aslı adına depresyona girebilirdim.
Sarp eğer gerçekten Asya'yı öptüyse hiçbir şey eskisi gibi olmazdı. Aslı'nın bir daha yüzüne bakmayacağına o kadar emindim ki... sahte dahi olsa yanında durmasını bile kaldıramayan Aslı öptüğü gerçeğiyle sarsılırdı. Sevgi gerçekten böyle bir şey miydi?
Hızla içeriye girdim ve kapıyı sıkıca kapattım. Kafamı dağıtmam lazımdı. Atakan ne zaman gelecekti bir fikrim yoktu ve o gelene kadar bir şeyler yapmam lazımdı. Önce gözüm salondaki çerçevelere takıldı. Birçok fotoğraf vardı.
Melisa ve Buğra'yla çekindiği bir fotoğrafa baktım önce. Melisa ve Buğra'nın ortasına oturmuş ve gülümsemişti. Çok güzel gülümsemişti. O an fark ettim gülümsediğimi. Çerçeveyi dikkatlice yerine koyduktan sonra diğer fotoğrafa baktım. Bu Sarp'la oldukça havalı bir fotoğraflarıydı. İkisi de kendi 'mekanlarında' nasılsa fotoğrafta da öyleydi. Gece çekilmiş bu fotoğraf oldukça kalabalık bir mekanda çekilmişti. Güldüm. Onlar bu kadar ciddi ve korkunç çocuklar değillerdi. Aksine eğlenceliydiler. Onların dünyasını keşfettiğinizde iyi ki diyebiliyordunuz. Her ne kadar Sarp'tan şu an nefret ediyor olsam da bu değişmez bir gerçekti. Onların dünyasına ulaşmak zordu ama ulaştıktan sonrası oldukça eğlenceliydi.
Atakan'ın ciddi bakışları ve Sarp'ın olmazsa olmaz yüzüklerine kaydı bakışlarım. İkisinin de ciddi problemleri vardı. Kafamı gülerek sağa sola salladım. Bana normali denk gelmezdi zaten. Çerçeveyi yerine koyduğumda diğer çerçeveye kaydı bakışlarım. Atakan'ın yanında bu sefer başka biri vardı. Bu çocuğu gördüğümü hiç sanmıyordum ve açıkçası bir fikrim de yoktu. Kumrala kaçan saç rengiyle oldukça karizma birine benziyordu. Arkadaşlarından biri olmalıydı.
Diğer çerçeveye gözüm kaydığında yine bir gülümseme belirdi dudaklarımda. Galiba bu çocukluk fotoğraflarıydı. Küçük simalarından anladığım kadarıyla Atakan ve Sarp'tı bunlar. Şimdiki hallerinin aksine oldukça afacan ve sempatik duruyorlardı. Yüzleri çamur içinde kalmıştı ve gülüyorlardı. Sarp'ın masmavi gözleri gülerken kısılmıştı ama öyle bir parlıyordu ki duraksamama sebep oldu. Aynı babamın göz rengi gibiydi. Masmavi. Sizi içine çeken bir mavi. Baktıkça doyamadığınız bir mavi. Ben doya doya babamın gözlerine bakamamıştım hiçbir zaman. Belki komikti ama Sarp'ın gözlerine bakmak biraz da olsa iyi gelmişti. Mavi renkli gözlere karşı hep bir nefretim vardı ama bir yandan da itiraf etmekte güçlük çektiğim sempatim vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞAH
Teen Fiction"Sen ne saçmalıyorsun? Şu her şeyin üstesinden gelirim, herkes beni dinler havalarından çık artık!" diye yüzüne püskürdüğümde alayla kalktı kaşları. Bir şey diyecekti. Bu bakış onu belli ediyordu. Son sözünü söyleyip gideceğini belirten bakıştı bu...