Fingirdeşmeyi Kesin, Dedikodu Var

311 34 160
                                    

Sadece İyi Görünenler

Ten:
Neredesiniz?

Kun:
Evde.

Kunhang:
Evde. 

Dejun:
Evimde

Yani Kunhang'ımın yanında.

Kunhang:
Dejun-ah!

Dejun:
Kesin yanakları al al oldu yine

Mutfaktan gelsede öpsem yanaklarını!

Kunhang:
Beni utandırmayı kes!

Ten:
Fingirdeşmeyi kesin, dedikodu var!

Kun:
Kimin dedikodusunu yapıyoruz yine?

Ten:
YangHei kardeşlerin.

Dejun:
Onlar kim?

Ten:
Yok mu canım şu Yukhei ve Yangyang

Kun:
İş adamı olan Minghao ve Jun'un oğulları mı?

Ten:
Evvet!

Dejun:
Peki olay ne?

Ten:
Birinin evinde toplanalım hemen de öyle anlatayım.

Böyle eğlenceli olmuyor.

Kunhang: 
Gejun bizde zaten hyunglarım, sizde gelin madem.

Ten:
Tamam o zaman ben hazırlanıp çıkıyorum 7-8 dakikaya.

Kun:
Yine beni de alırsın geçerken.

Ten:
Tamamdır.

Dejun:
Eliniz boş gelmeyin!

Kunhang:
Lütfen*

Dejun:
Eliniz boş gelmeyin lütfen*

* * * * * * 

"Kunhang! Ne yapıyorsun kırk saattir mutfakta? Çıkamadın bir türlü!"

"Geldim, geldim! İkimize yiyecek çerez tarzı şeyler hazırlıyordum. Kun ve Ten hyungu da çağırınca onlar için de bir şeyler hazırladım." 

Odalar arasından bağırarak konuşmamıza bir son vererek Dejun'un yanına gittim. Tam yanına oturacakken buna engel olup beni kucağına çekmişti. Kollarını belime doladığında bende ellerimi ensesinin arkasında buluşturarak sarıldım.

"Benim Kunhang'ım çok mu hamaratmış bakalım?"

Beni bebeklemeye bayılıyordu kesinlikle. 

"İki abur cubur paketi açtım diye hamarat mı oluyorum hemen?"

"Başka zamanlarda bana yaptığın yemekleri bilmiyorum sanki!"

"Aman, sende Dejun yani!"

Yüzüne karşı sevimli sevimli gülerken birden beni kendine doğru çekip öpmesiyle gözlerimi kocaman açtım.

"Bakma öyle şaşkın şaşkın. Kendime hakim olamayıp yine öpeceğim şimdi yoksa. Hem niye bu kadar şaşırdın ki? Sevgilim değil misin, öpemez miyim?"

"Tabii ki öpebilirsin canım." deyip bu sefer de ben onu öptüm. Bu işler hep karşılıklıydı yahu! 

Hiç kalkmak istemesemde zilin sesini duyunca mecburen rahat olan yerimden dudak büzerek kalktım.

"Büzme o dudaklarını, ısıracağım en sonunda göreceksin gününü!" Dejun'un hayıflanmasına karşı ona dilimi çıkartıp kapıyı açtım.

"Hoşgeldiniz!"

"Hoşbulduk!"

Hep birlikte içeri geçtiğimizde bir an önce hal hatır sorma faslını halledip dedikodu kısmına gelmiştik. Mutfaktan hazırladığım abur cuburları Kun hyungun yardımıyla oturma odasına taşıdıktan sonra ortam hazırdı.

"Ee Ten hyung olay ne?"

"Hani bu iş adamları Minghao ve Jun vardı ya!"

"Evet!"

Ten hyung heyecanlı heyecanlı olanları anlatırken bizde onun heyecanına ayak uydurmuş bir şekilde onu dinliyorduk.

"İşte onlar bir, iki gün önce bir trafik kazasında vefat etmişler. Oğulları da bizim okula geliyordu, hiç fark ettiniz mi veya duydunuz mu bilmem. Her neyse bu çocukların babaları vefat edince akrabaları falan bakmak istememişler sanırım Yukhei ve Yangyang'a. Bütün okul bunu konuşuyordu bugün."

"Aynı okulda değil miyiz biz? Neden biz bilmiyoruz ki?"

"Bütün gün hiçbiriniz sınıflarınızdan çıkmadığı için olabilir mi acaba?"

Ten hyungun anlattıklarıyla içim cız etmişti. Nasıl insanların içi el veriyordu onları bırakmaya? Hiç mi vicdanları sızlamıyordu? Nasıl içleri rahat ediyordu?

"Kunhang'ım ne oldu? Dalıp gittin öyle. Ne geldi aklına?"

"Hayır Dejun'um, yok bir şey. Sadece Ten hyungun anlattıklarına üzüldüm."

Dejun "Düşünceli, duygusal, merhametli sevgilim benim." deyip yanağımı öptükten sonra yüzümde tekrar bir tebessüm oluşmuştu. Zaten Xiao Dejun yanımda olduktan sonra o tebessüm hiç silinmiyordu ki.

Schnappi - KunYangHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin