Xiaodery özel UwU
Dejun'un attığı mesajları ve aramalarını göz ardı ederek telefonunu cebine attı Kunhang. İki sene sonra ilk defa gelmişti buraya ve buradan çıkınca büyük ihtimalle affedecekti sevgilisini. Her ne kadar çok kırılmış olsa bile Dejun pişmandı ve bunu yeteri kadar göstermişti Kunhang'a ama şu an bunları düşünmenin zamanı değildi. Şu an Kunhang için yüzleşme vaktiydi.
Mezarlığa gelmişti.
Daha spesifik olmak gerekirse ablasının mezarına. Herkesi üzen bu ölümü ilk defa kabullenmiş ve cenazesine bile katılmadığı ablasına gelmişti.
Ama asla içeri adımını atamıyordu. Hiç abartısız tam iki buçuk saattir mezarlığın kapısında dikiliyordu. Ayakları geri geri gitse de çok özlemişti ablasını. En sonunda bin bir zorlukla derin bir nefes aldı ve bir elinde ona yazdığı mektup bir elinde ise çiçekleriyle girdi içeri. Zorlu adımı atmıştı atmasına ama bilmiyordu ki ne tarafa gideceğini. Bir türlü kabullenip gelememişti ki buraya. Etrafa saf saf bakınırken en sonunda sokaklar arasında dolaşmaya başlamıştı. Biraz dolaştıktan sonra buldu ablasının sonsuz uykuya yattığı yeri.
Yavaşça eğildi, oturdu mezar taşına. Elleri yavaş yavaş toprağın üstünde gezinmeye, gözyaşları usul usul akmaya başlamıştı. İlk önce bir "Özür dilerim abla." nidası döküldü dudaklarından. Sonra tekrar "Özür dilerim." dedi. Daha sonra sayıklamaya başladı. Sadece özür diliyor, başka hiçbir şey çıkmıyordu ağzından. Kendisi de biliyordu bunun böyle olacağını. Mektubu boşuna yazmamıştı sonuçta, değil mi? Şimdi sıra ona gelmişti işte. İlk önce mezarın bir ucunda bulunan kuşların su içmesi için yapılan yere su doldurmuş daha sonrada mektubu yanına koyup uçmaması için üzerine bir taş yerleştirmişti.
"Lütfen..." dedi yukarı bakıp "Lütfen bu mektubu alıp göğe uçurun, ablama ulaştırın." diye dilekte bulunmayı da unutmadı.
Oradan ayrılmadan önce son bir kez daha elini toprak üzerinde gezdirmiş ve kirliymiş, temizmiş umurunda olmadan mezar taşına bir öpücük bırakmıştı. Hala gözyaşları dinmemişken gitmek için arkasını döndüğünde ise kendisini bu zamana kadar izleyen ama asla ruhunun bile duymadığı sevgilisiyle karşılaşmıştı.
"Dejun." diye seslenebilmişti sadece.
"Güzelim."
Çok özlemişti sevdiği kişinin sesini duymayı. Hala kırgındı ama gönül hemen vazgeçemiyordu işte. Zaten vazgeçmek kolay bir şey olsa herkes hayatsızca yaşamaya devam ederdi ya orası ayrı bir mesele.
Dejun, Kunhang'ın burada olacağını Ten'den öğrenmişti. Aslında karışıktı orası biraz. Kun ilk başta Kunhang ile konuşmuş ve bu ziyareti yapması gerektiğinden bahsetmişti. Ardından bu konuşmayı Ten'e anlatmış, Ten'de Dejun'a söylemişti. Son durum buydu işte.
İkisinin ağzından da tek bir kelime çıkmıyordu. Sadece birbirlerine bakıyorlardı o kadar. En sonunda Dejun dayanamamış ve kollarını iki yana açarak sevdiğini yanına çağırmış ve Kunhang da sanki bu anı bekliyormuş gibi hiç düşünmeden kolları arasına girmişti.
Bir süre sarmaş dolaş halde yolun kenarında oturmuşlardı. Ne Kunhang ağlamayı bırakıyor ne de Dejun onun akan her bir gözyaşını silmekten vazgeçiyordu.
"Dejun bir daha canımı yakma. Lütfen bir daha yapma bunu bana. Bir kez daha kaldıramam yoksa ben, lütfen sevgilim."
"Asla güzelim, asla! Bir daha dinlemeden aslını sormadan yargılamak yok! Özür dilerim bebeğim, biliyorum ne kadar özür dilesem az ama özür dilerim."
Bu sıralar cidden neden böyle olduğunu bilmediğim bir şekilde yazamıyorum ve yazdıklarımda çok kısa, beni hiç memnun etmeyen şeyler oluyor. Asla yazdıklarım içime sinmiyor ama sizi de bölümsüz bırakmak istemiyorum. Bu yüzden en içime sinen şekle getirip öyle yayımlıyorum. Bu durumu bir şekilde telafi edeceğim ama söz veriyor ve hepinize kocaman sarılıyorum dostlarım UwU
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Schnappi - KunYang
FanfictionBen schnappi adında küçük bir timsahım... Liu Yangyang + Qian Kun