ikinci baskının inkar edilmez güzelliği

785 80 61
                                    

Yatağımda hissettiğim hareketlilik ve göz bandımın aralarından giren ışıklar uykumun iyice dağılmasını sağlasa da ne gözlerimi açtım ne uyandığımı belli edecek başka bir harekette bulundum.

İki yanımdaki hareketlerin kızlarıma ait oluşunu bilmek gülme isteğimi bastırmama yardımcı olmuyordu.

İki kolun, iki yanımdan bedenime sarıldığını hissederken yanaklarıma bırakılan ufak öpücükler kıkırdamama sebep olmuştu.

"Bir şartım var." diye mırıldandım gözümdeki uyku bandını alnıma doğru iterken.
"Kahvaltıyı siz hazırlarsınız."

Anna yüzüne kendine güvenen bir gülümseme yerleştirirken "Çoktan hazırladık." diye söylendi.

Annelerini çok iyi tanıyan iki kızım olduğu için şanslı olsam da bu durumda pazarlığın gücünü elimde tutmalıydım.
"O zaman başka bir şartım var."

"Akşam temizliğe yardım da edeceğiz, söz." diyen Emma yatakta sırt üstü uzanarak bana bakmaya başladığında onun yüzünde de kardeşininkine benzer bir ifade görmüştüm.

Ben Helen Lewis'tim, pazarlık gücünü daima elimde tutardım ama şimdi kızlarım beni alt ediyor gibi gözüküyordu.

Anna sırtını yatak başlığına yaslayarak "Üstelik..." diye mırıldandığında bakışlarımı ona çevirdim.
"Sen kendini yormadan ben söyleyeyim. Emma dün çimenleri kesti, ben de çitleri budadım. Evdeki tüm çiçeklerini suladık, odalarımız toplu."

"Benim odam toplu değil." diyen Emma gülerek omuz silktiğinde bir kaşımı kaldırarak ona döndüm.
"Ama konumuz da bu değil anne. Anna'yı dinle, beni değil."

"Evet anne, akıllı olanı dinle." diyen Anna omzumu dürttüğünde bakışlarımı yine ona çevirdim.

"En azından benim odam toplu. Emma'yı bodrumu temizlemesine de ikna ettim ve temizledi. Sana söz verdiğim gibi basketbol potasını boyamak için boya siparişi verdim. Emma büyükbabamın uçak biletinde çıkan sorunu da halletti."

"Tanrım!" diye mırıldandım yaşadığım şokun etkisiyle. İki kız değil, iki canavar yetiştirmiş gibi hissediyordum, yıllardır elimde olan pazarlık gücünü kaybetmiştim.

"Elimde hiç koz kalmamış... Tek istediğiniz cumartesi gecesi partisi değil gibi gözüküyor. Dökülün bakalım ne istiyorsunuz?"

Yattığı yerden kalkan Emma sırıtarak "Yungblud konser bileti. Bugün satışa çıkacak. Bir de tabii klasik cumartesi akşamımız için fazladan enerji istiyoruz." dediğinde bakışlarımı diğer kızıma çevirdim.

"Senin başka bir isteğin var mı prenses?"

Parmaklarıyla saymaya başladığını belirterek bir yapan Anna "Bana prenses dememen." diyerek güldü ve devam etti.
"Ve bitirdiğin romanı ilk ben okumak istiyorum. Bir de Emma'nın dediği gibi Yungblud biletiyle fazladan enerji."

Emma yataktan kalktığında ben de kalkarak kenardaki sabahlığımı üzerime geçirdim.
"Yungblud bileti almayı zaten düşünüyordum, satışa çıkar çıkmaz alırsınız." dedim aynamın önündeki cüzdanımdan kredi kartımı çıkartarak kızlara doğru atarken.

"Fazladan enerji konusuna gelirsek, aşırıya kaçmamak şartıyla istediğiniz kadar jelibon ve enerji içeceği alabilirsiniz."

"Peki ya roman?" diye soran Anna dudaklarını büzerek bana baktığında evdeki çalışma odamın anahtarını alarak odadan çıktım.

Anna'nın sırıtarak beni takip ettiğini biliyordum. Yazdığım şeyleri okumak ona her zaman zevk vermişti, üç okuyucumdan biri olduğu için de fazlasıyla şanslıydım. Çocukluğumdan beri hikayeler yazan biri olmuştum ve bunu hiç bırakmamıştım. Yazdığım romanları yayınevlerine yollamazdım, insanlara yayılmasını da hiç düşünmemiştim. Sadece bir tane kitap yaptırır, kendi kütüphaneme koyardım. Babam ve kızlarım dışında kimseye de okutmazdım.

favourite worst nightmare | turnerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin