"Nasıl gözüküyoruz anne?" diye sordu Anna. Üçü de lavabonun kapısında durmuş bana sorarcasına bakıyordu. Elimdeki tarağı aynanın önüne bırakıp bakışlarımı aynadan aileme çevirmek yerine onlara döndüm.
Babamın üzerinde gri, Anna'da siyah, Emma'daysa beyaz Arctic Monkeys tişörtü vardı. Üçünün baskısı da aynı olduğu için birbirlerine uyumlu gözüküyorlardı.
"Harikasınız." diye mırıldandım gülümseyerek. Lavabodan çıkarken önce Anna'nın at kuyruğu yaptığı saçlarına, sonra Emma'nun yanağına bir öpücük kondurmuştum.
"İkisi on altı ve biri elli sekiz yaşında üç ergen gibisiniz."Babamın göz devirmesine aldırmayıp yanağına sulu bir öpücük bıraktıktan sonra telefonumu alarak onları konser alanına götürmesi için bir taksi çağırdım. Onlar konserdeyken ben de kafeye gidecek ve son düzenlemeleri kontrol edecektim.
Tatlı telaşımın sebebi güzel bir kutlama yemeğine ev sahipliği ediyor oluşumdan çok ev sahipliği edeceğim kişilerin Arctic Monkeys ve onların ailesi olmasıydı sanırım.
"Size taksi çağırdım. Orada birbirinize dikkat edin tamam mı?" dedim aileme kapıya kadar eşlik ederken.
Babam birkaç mırıltı çıkartıp beni onaylarken mırıltılarının arasından "Ben senin değil, sen benim çocuğumsun, unutma." cümlesini seçebilmiştim.Bakışlarımı kızlarımdan ayırıp babama çevirirken elini tutarak "Alex'le konuştum, dönüşte sizi kafeye onlar getirecek. Zaten kuliste de onlarla olacaksınız, siz aranızda halledersiniz." diye mırıldandım ve parmak uçlarıma kalkarak babamın pürüzsüz yanağına bir öpücük bıraktım.
"Bu aralar Turner'la çok sık görüşüyormuşsunuz gibi hissediyorum Ayçiçeğim." dedi babam. Yüzündeki ince tebessümün anlamını biliyordum. Bu tebessüm Anna'nın erkek arkadaşı olduğunu öğrendiği zamanlar ona takılırken takındığı tebessümdü.
"Torunlarına sahip çık ihtiyar, komik olmayan şakalarını duymazlıktan geleceğim." dedim, onu itekleyerek. Onlar taksiye doğru ilerlediğinde ben de kapıyı kapatıp hazırlanmak için odama ilerlemiştim.
Mayıs ayının sıcak akşam üstünde bunaltıcı bir kombin giymek istemiyordum. Açık mavi klasik bir gömlek ve yüksek bel bol kesim bir kumaş pantolon giydikten sonra omuzlarıma gelen saçlarımı düzelterek aynada kendime baktım. Fena değildim. Kumral saçlarım ve kahverengi gözlerimle ayırt edici fazla bir özelliğim olmasa da ortalama güzellikte bir kadındım.
Fazla makyaj yapmamaya özen göstererek sadece allık, rimel ve hafif tonda bir rujla birlikte makyajımı tamamladıktan sonra çantamı da alarak evden çıktım.
Babam ve kızlar özel davetli olduğu için konsere erken gitmek zorunda kalmamışlardı. Alex'in bana söylediğine göre konserin başlamasına yarım saatten az vardı. Konserin yaklaşık bir buçuk saat süreceğini söylediği için benim de son kontrolleri edebilmek için fazlasıyla zamanım vardı.
Arabama binip her zamanki gibi klasik bir Cohen şarkısı açtıktan sonra direksiyonu kafeye doğru sürdüm. Her ne kadar inkar etsem de son zamanlarda üzerimde gereksiz bir yorgunluk vardı. Başım çok sık ağrıyordu, zamansız yerde burnuma yanık kokuları geliyordu ki bu özellikle geceleri olduğu için etrafı kontrol etmekten uyuyamıyordum, kendimi yeni kitabım için iki satır yazarken bile bulamıyordum.
Henüz açtığım şarkı bitmeden kafenin arka bahçesine girdiğimde arabayı kilitleyerek kafeye ilerledim.
Jeff, ben içeri girer girmez beni yüzünde geniş bir gülümsemeyle karşılamıştı.
Elindeki zarfı bana uzatırken "Bu sizin için Bayan Lewis." dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
favourite worst nightmare | turner
Fanfiction"The Favourite Worst Nightmare'e hoş geldiniz, siparişinizi alabilir miyim?" "Ben 505 istiyorum. Umarım tadı, sözleri gibi kalp kırıcı değildir. Başlangıç tarihi: 6 Mart 2021