"Bayan Lewis, gelebilir miyim?"
Ofisimin açık kapısında dikilen Jeff'e başımı salladıktan sonra bakışlarımı tekrar bilgisayarıma çevirmiştim. Emma'nın vejeteryanlık kararı beni de kafenin menüsünü değiştirmeye itmişti. Bu yüzden son zamanlarda yeni menünün dizaynına ve yemeklerin ismine fazlasıyla mesai harcıyordum.
"Sabahın erken saatlerinden beri buradasınız ve hiçbir şey yemediniz." diyen Jeff hamburger ve patates kızartması tabağını masamın kenarına bıraktıktan sonra birkaç adım geri çekilmişti.
"Aynı sevdiğiniz gibi hazırlattım, hardal dışında hiçbir sos yok, turşusu bol ve domatesi az.""Teşekkür ederim Jeff." dedim yumuşak ses tonumla. Hamburger ve kızartmanın kokusu başımı döndürmüştü, acıktığımı bu saate kadar anlayamamıştım bile.
Yöneticim ofisimden çıkmadan önce "Jeff, bakar mısın tatlım?" diyerek durdurdum onu. Genç çalışanımın bana dönmesiyle birlikte ona masamın önündeki koltuklardan birini işaret ettim.
"Biliyorsun kafeyi işletmek ve yönetmek adına sana güveniyorum. Ve yine biliyorsun ki amacım aynı zamanda seni bu pozisyonda daha da geliştirmek ve eğitmek."
"Evet, Bayan Lewis." diyerek beni onaylayan Jeff'e gülümsedikten sonra ağzıma patates kızartmalarından birini atarak bekkedim.
"Daha önce hiçbir iş görüşmesine işveren olarak katılmadın ve bence katılmanın zamanı geldi. Yeni bir aşçı arıyorum. Vegan yemeklerinden anlayan birisi olması şart, menüyü düzenliyoruz. İş görüşmelerini senin yapmanı istiyorum. Alacağın kişiyi deneme süresine tâbi tutabilirsin, karar sana kalmış. Çalışma saatleri ve maaş bilgilerini sana iletirim."
Jeff yüzünde beliren geniş gülümsemeyle başın salladığında "Sana güveniyorum genç adam!" diyerek hamburgerimi elime aldım.
"Şimdi işine dönebilirsin."Jeff'in ofisimden çıkmasıyla birlikte hamburgerimden büyük bir ısırık aldım. Nasıl olmuştu da yemek yemeyi unutmuştum aklım almıyordu. Kendimi işe verdiğimde karnımın gurultusunu dahi duymayan bir kadın olabileceğimi hiç düşünmezdim.
Yeni menü tasarımı için anlaştığım şirketten gelen mailleri açıp bir yandan da yemeğimi yemeye devam ederken derin bir nefes aldım. Gelen üç tasarım da birbirinden güzeldi ve ben karar vermekte zorlanıyordum.
Tasarımları kızlarımla olan konuşma grubuna yollayıp seçim yapmalarını söylediğim sırada ofisimin kapısının çalınmasıyla "Gel." diye seslendim.
"Bayan Lewis, arka kapıda size gelmiş bir paket var. İmzanız gerekiyor efendim."
Yavaşça başımı sallayıp ellerimi sildikten sonra ayağa kalktım. Ne paketi gelmiş olabileceğine dair en ufak bir fikrim bile yoktu. Hediye alan bir kadın değildim ve internetten sipariş de vermemiştim.
Kafenin küçük arka bahçesine açılan kapısını açtığımda karşımda gördüğüm manzarayla durakladım.
Gelmişti.
Eric Lewis, siyahlar içindeki adam, babam gelmişti. Onu özlemiştim. Gözlerim dolmak üzereydi, tek istediğim şey sarılmaktı ama hareket edemiyordum bile.
Babamın bana yaklaşıp beni kollarının arasına almasıyla birlikte derin bir nefes aldım. Ciğerlerime bu güven veren koku dolmayalı neredeyse beş ay oluyordu.
"Sshh..." diye fısıldadı kulağıma doğru. Saçlarımda dolaşan eli ağlama isteğimi bastırmamı engelliyordu.
"Ağlamak yok, ayçiçeğim."Saçlarıma bıraktığı öpücükleri hissetmemle birlikte birkaç kez burnumu çektim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
favourite worst nightmare | turner
Fanfiction"The Favourite Worst Nightmare'e hoş geldiniz, siparişinizi alabilir miyim?" "Ben 505 istiyorum. Umarım tadı, sözleri gibi kalp kırıcı değildir. Başlangıç tarihi: 6 Mart 2021