"Biri beni dürtebilir mi?" diye sordum aynadaki yansımama bakarken. Kalbim deli gibi atıyordu, nasıl sakinleşeceğimi bilmiyordum ve etrafımdakiler bana gülmekle meşguldü.
"Ben yaparım." diyen Emma gelinliğimin açıkta bıraktığı kolumu sertçe dürttüğünde arkamda duran Katie kızımın koluna hafifçe vurmuştu onu durdurmak için.
"Ne var ya?" dedi Emma.
"Kendisi istedi, benim suçum ne?"Derin bir nefes alarak bakışlarımı aynadan ayırdım ve dikkatimi şakayla karışık söylenen kızıma çevirdim. Dikkatimi kendimden farklı bir noktaya çevirmek biraz da olsa sakinleşmemi sağlamıştı.
Emma, her zamanki gibi kendisi olmayı tercih etmiş ve nedimelerim için seçtiğimiz renk olan su yeşili bir takım elbise giymişti. Takım elbisesinin içine de siyah bir büstiyer giymişti ki bu haliyle fazlasıyla güzeldi.
Katie'nin üzerinde ise uzun, su yeşili sade ama fazlasıyla şık bir elbise vardı.
Anna'yı henüz kıyafetiyle görmemiştim, o bir süre etrafta babamla birlikte hazırlıkları kontrol etmişti. Babam da, aynı Katie, Anna ve Alex gibi mükemmel bir düğün isteyenler listesindeydi ve bu yüzden yaptığı telaşlar fazlasıyla tatlı gelmişti bana hazırlık boyunca.
"Hayır, Alex!" diye bağıran Anna'yı duyduğumda kaşlarımı çatarak Katie'ye baktım. Katie kapıya ilerleyeceği sırada Anna kapıyı sadece kendisinin geçebileceği kadar dar bir şekilde açmış ve içeriyi göstermemeye özen göstererek içeri girmişti.
"Seremoniye kadar gelini göremezsin, kimse sana nasıl evlenilir öğretmedi mi? Tanrı aşkına!"
Gülerek kapıyı kapatan kızıma baktım. Çok güzeldi. Sırtını açıkta bırakan diz üstü elbisesi bedenine tam oturmuştu, saçları en az kendisi kadar doğal bir şekilde omuzlarından dökülüyordu.
İki kardeşin yan yana geldiğinde birbirinden bu kadar farklı ve birbirinden güzel olması herkesi kıskandıracak gibiydi.
Bakışlarımı tekrar aynadaki yansımama çevirdim. Saçlarım neredeyse çeneme geliyordu, gelinlik seçimimi gösterişten uzak, düz beyaz bir elbiseden yana kullanmıştım ve kısa saçlarımın üzerinde minik papatyalardan oluşan bir taç vardı.
Kalbim deli gibi atıyordu.
Evleniyordum, kalbimin zaten deli gibi atması gerekiyordu.
Gelin odasının kapısı tıklatıldığında Anna "Seni içeri almayacağım Alex!" diye bağırdı. Emma ve Katie ise kıkırdamıştı kızımın bu isyanına.
Sonra kapı hafifçe aralandı ve aralıktan babam başını uzatarak gülümsedi.
"Peki ben gelebilir miyim?" diye sordu usulca. Sorusuna cevap vermeden içeri girmiş ve kapıyı hemen ardından kapatmıştı.
Bakışlarını bana çevirmeden önce yanımda su yeşili kıyafetleriyle dikilen nedimelerime baktı.
"Sevgili nedimeler," dedi belini hafifçe büküp onları centilmence selamlarken.
"Sizi seremoni alanına alabilir miyiz? Gelin hanım da birazdan orada olacak."Katie ve kızlar gülümseyerek gelin odasından çıktığında beni korkutacak kadar hızlı atan kalbimi duymazdan gelerek babama döndüm.
Babam yavaşça aramızdaki mesafeyi kapatıp ellerimi tuttu, iki elime de birer öpücük bıraktıktan sonra gözlerimin içine bakmıştı.
Bu hali beni duygulandırıyordu.
"Çok güzelsin Ayçiçeğim." dedi huzurlu bir ses tonuyla. Uzanıp yanağıma minik bir öpücük bırakmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
favourite worst nightmare | turner
Fanfiction"The Favourite Worst Nightmare'e hoş geldiniz, siparişinizi alabilir miyim?" "Ben 505 istiyorum. Umarım tadı, sözleri gibi kalp kırıcı değildir. Başlangıç tarihi: 6 Mart 2021