9

205 26 17
                                    


"Open the door kardeşim."

"Başlatma kardeşine he.."

Yangyang deli gibi kapıyı çalarak eve girdiğinden beri tek sohbetleri bu olmuştu. Cherry sesle yerinden sıçramış, üstüne bir de saçma sapan konuşunca sinirlenmişti. Bu çocukla tanıştığından beri her şeye sinirlenir olmuştu zaten.

"Al, al bilekliğin." dedi masanın üzerinden alıp ona uzatarak. Sabırsızlıkla almasını beklerken Yangyang karşısında sadece oturuyordu. Bilekliği avucuna alarak gidip karşısına oturdu. Ne beklediğini anlamak için ona bakarken o da Cherry'e bakıyordu. Garip birkaç saniyeden sonra gözlerini devirdi.

"İyi, kazandın." Yangyang hafifçe gülüp oturuşunu düzeltti. Dirseklerini dizlerine yaslayıp ellerini birleştirmişti.

"Ee söyle bakalım, ne istiyorsun?" Cherry hafifçe başını yana yatırıp düşündü. Bir dilek hakkının olduğunu bile unutmuştu. Yangyang onu izlerken o da iki gündür hiç üzerine düşünmediği dileği hakkında düşünüyordu. Hafifçe kaşlarını çatmış, gözlerini sabit bir yere odaklamıştı.

Yangyang gereğinden fazla baktığını hissettiğinde gözlerini yine de çekmedi. Bilerek yapmadığı belli olan, gerçekten dağılmış olan topuzu, saçına ters düşecek şekilde özenilmiş kıyafetleriyle çok zıt görünüyordu. Kişiliği resmen dışına yansıyordu. Saçlarının güzel göründüğünü, daha doğrusu direkt güzel göründüğünü inkar edemeyecekti.

"Hadi dışarı çıkalım ya."

"Ne?"

"Hadi gel, buluruz yapacak bir şey. Zaten maddi bir şey isteyecek değilim ya."

Ayağa kalkıp çantasına yöneldiğinde Yangyang'ın bilekliğini de uzattı. O alıp bileğine takarken Cherry çoktan evden çıkmıştı. Ona yetişip montunu giyerken bu saatte nereye gideceklerini hesaplamaya çalışıyodu.

Sokak lambalarının yanmaya başladığı loş sokaklardan geçerken, Cherry nereye gideceklerini değil, neden onunla olduğunu düşünüyordu. Farklı bir şey vardı çünkü. Sanki böyle davranan, içi dışına yansıyan birinden kötülük gelmezmiş gibiydi. Nedensizce bir güveni vardı Yangyang'a.

Herkesle bu kadar kolay yakınlaşamazdı, kontrol hep onda olmalıydı. Böyle aniden gerçekleşince ve o anlayamadan hayatına girince hiçbir şey yapamamıştı. Anladığında ise geri çıkarmak istememişti hayatından. Eğleniyordu işte. Bazı şeyleri salması lazımdı artık.

"Basketbol oyna benimle." Derin bir nefes alıp Yangyang'a döndü. Çok basit bir şey istemişti, yapabileceğini düşünüyordu.

"Olur da, topumuz yok." Cherry istemsizce gülümsedi.

"İşin eğlencesi orada zaten." Yangyang birkaç saniye ona baktıktan sonra aynı sırıtış onun yüzüne de yayılmıştı.

Hızlanıp caddede ki büyük parka vardılar. Akşam olmasına rağmen kalabalıktı. Yürüyüş yapan insanlar, parkta sallanan çocuklar ve aileleri, basketbol ve voleybol sahalarında bulunan gençlerle doluydu etraf.

Etrafı çevrili sahanın kapısına ulaşıp içeri girdiler. Solda yerde oturmuş birkaç kız, önlerinde tek pota basketbol oynayan gençleri izliyordu. Yaklaşık olarak onların yaşlarında olmalıydılar. İki kişi birden aralarına girince dikkat çekmişlerdi. Yerde oturan kızlar gözlerini karşılarındakilerden çekip onlara baksa da geri önlerine dönmüşlerdi.

"Topumuz yok, gel seni kullanalım falan diyeceksen-"

"Ne?" dedikten sonra sesli bir şekilde güldü Cherry. Çocuğun mizahı da iyiydi. Başını iki yana salladı gülerken.

"Demeyecektim ama ne yapacağız bilmiyorum." Birkaç saniye öyle bekledikleri sıra Yangyang olası bir çözüm düşünüyordu. Hem Cherry'le biraz daha zaman geçirmek, hem de isteğini yerine getirmek istiyordu.

"Gel buldum."

Karşılarında oynayan dört çocuğa doğru ilerledi. Tepkileri ne olurdu bilmiyordu ama şu an için ellerinde başka bir şey yok gibi gözüküyordu. Onun gelmesiyle dikkatleri dağılan çocuklarda ona dönmüşlerdi.

"Selam, bir şey sorucam ama umarım hemen reddetmezsiniz."

"Dinliyoruz." Aralarında en uzun boylu olanı cevap verdiğinde Yangyang'da aklındakini söyledi.

"Diyorum ki, zaten siz de tek pota oynayacak kadar az kişisiniz, bizim de topumuz yok. Yapmadık mı bir maç?"

Çocuklar birbirine bakarlarken birkaç saniye gözleriyle anlaşmaya çalışmışlardı. O sırada Cherry'de Yangyang'ın tam yanına gelmiş diğerlerinin cevabını bekliyordu. İstemezlerse de buraya kadar gelmişken etrafı dolaşırlardı en fazla.

"İyi tamam, anlaştık."

Çocuk elindeki topu Yangyang'a attığında o da topu yakalayarak kolunun altına alıp Cherry'e göz kırptı. Cherry gülerken kenarda oturan kızlarda kalkmış, diğerleriyle takımları ayarlamaya başlamışlardı.

Her şeyi ayarlayıp oyuna başladıklarında birbirlerini tanımadıkları için başta kimin hangi takımda olduğunu ezberlemesi zor olmuştu. Uzun bir süre gayet eğlenceli ve çekişmeli gitse de atılan pası kaçırmamak için topu tutmaya çalışan Cherry o kadar şanslı olamamıştı.

Parmağına dik bir şekilde gelen topla oyunu bir anlığına unutarak topun uzaklaşmasına izin vermiş ve anında elini tutmuştu.

Olayı herkesin görmesiyle diğer takım da mola vererek su içmeye giderken Yangyang anında Cherry'nin yanına gitti. Belki kendileri de çok uzun süredir tanışmıyorlardı ama bu kadar çok yabancının içinde kendini ona çok yakın hissetmişti.

"Yalnız çok acıtır bu. Oynatabiliyor musun? Buz falan bulalım mı hemen?"

O sorularını sıralarken bunu isteyen kendisi olduğu için Cherry ortamı bozmak istememişti. Acısının da anlık olduğunu fark edince onu geçiştirip, devam etmek için diğerlerine bağırdı. Endişelenmesi normal olsa da hoşuna gitmişti biraz.

Kısa bir süre daha devam ettikten sonra onların içinde olduğu takım kazanınca hatıra amaçlı takımla fotoğraf çekmişlerdi. Sahadaki herkesle çok iyi anlaştıkları için kısa bir sosyal medya hesabı faslından sonra eve dönmek için ayrılmışlardı.

Cherry telefondan fotoğraflarına bakarken parmağının acısını görmezden gelmeye çalışıyordu aynı zamanda. Anlık olduğunu düşünmüştü ama bu kadar sızlamasına ve bir santim bile oynatamadığına bakılırsa kesinlikle anlık değildi.

Kendi kendine parmağını incelerken Yangyang kolunu aniden omzuna atmış ve kendiyle beraber onu da geri döndürmüştü. Cherry ona boş boş bakarken o tamamen önüne bakıyordu.

"Hastaneye gidiyoruz, böyle olmaz."

Cherry önüne dönüp kabullendi sadece. Elinin acısını görmezden gelemiyordu zaten. Yine de Yangyang'ın anlamaması için oldukça uğraşmıştı.

Söylememesine rağmen anlayıp onu düşünmesi de hoşuna giderken bugün hoşuna giden çok fazla şey olduğunun farkında değildi. Yangyang'ın kolunu hala indirmediğinin bilincinde olmadığı gibi.

looking for you [liu yangyang]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin