11

167 24 16
                                    

"Bak bu bir alışkanlık falan değil tamam mı?"

"Hmhm, öyledir evet."

Cherry gözlerini devirip cama döndü. Şanslarına ikisinin de dersleri sabah saatlerindeydi. Yangyang erken saatte arabayla gelmiş, Cherry'i de alıp fakülteye doğru yola koyulmuştu.

Cherry alttan alttan ona bu olayın sadece bir günlük olacağını, her gün birlikte gitmeyeceklerini söylemeye çalışıyordu. Yangyang onun bu hallerine fazlasıyla alışıktı artık. Ne zaman yakınlaşacak olsalar kendini geri çekiyordu. Bunu da zamanla çözebilmeyi diliyordu ama şimdi açabileceği bir konu değildi.

Kısa zamanda vardıklarında arabayı yakın bir yere park ettiler. İkisi de farklı bölümlerde okuduklarından binaları da farklıydı. İndikleri yerde nasıl dönecekleriyle ilgili konuştuktan sonra ayrılmışlardı. Yangyang dersinin daha başlamayacağını bildiği için yavaş adımlarla ilerlerken yanına gelen arkadaşıyla sohbete dalmıştı. Cherry ise onun aksine hızlı adımlarla ilerliyordu.

•••

"Bekliyorum, arabanın yanındayım diyorum."

"Tamam ya, ne kızıyorsun?" Yangyang duyduğu cevapla gülümserken arabaya yaslanmıştı. Tek eliyle telefonu tutarken tek eli siyah kot montunun cebindeydi. Arkadaşlarının yanına gidecekleri için yine birlikte gitmek zorundalardı. Açıkçası Yangyang'ın işine geliyordu.

"Kızmıyorum." İstemsizce daha yumuşak çıkan sesine kendisi de şaşırmıştı. Bir anda rolleri değişmiş gibilerdi.

"Yang," Adını kısaltarak söyledikten sonra durup biraz beklemişti. Yangyang'da devam etmesini bekliyordu.

"Biz arabayı nereye park etmiştik?" Sakin ses tonuyla sorduğunda Yangyang istemsizce gülmüştü. Tek elini hafifçe alnına vurup başını iki yana sallarken neden yarım saattir beklediğini de anlamıştı.

"Neredesin sen?" Yaslandığı arabadan ilerleyip etrafına bakarken yanına gelen arkadaşıyla duraksamıştı.

"Gördüm! Buldum geliyorum." Cherry onu görmesiyle telefonu kapatıp adımlarını hızlandırmıştı. Yangyang ise hem karşısındaki kıza hem Cherry'e cevap vermekte zorlandığı için telefonu kulağından indirmemişti bile.

Cherry telefonu kapatmadığını görünce kendi kendine gülmüş hafif koşar adımlarla yanına varmıştı. Yangyang bir telefona bir ona bakıp sonunda telefonunu cebine attığında Cherry'de oraya gelmesiyle görüş açısına giren kıza bakıyordu.

Bir haftadır Yangyang'la konuşma başlatmaya çalışan kız sonunda başarmışken o ikisini böyle görünce elbette üzülmüştü. Fırsat kollayıp durmuştu ama sabah da beraber geldiklerini görmüştü. Hafiften hüznün verdiği bir sinirle elini cebine attı.

"Yangyang," Dikkatini üstüne çekince Cherry'de doğal olarak ona dönmüştü. Cebinden bileklik, tam olarak Yangyang'ın bilekliğini, çıkarıp ona uzatmıştı. Yüzünde hafif bir gülümseme vardı.

"Geçen düşürmüşsün yine, vermeyi unutmuşum. Hiç dikkat etmiyorsun." Yangyang yüzünden gayet okunan bir şaşkınlıkla yavaşça bilekliği aldı. Kızın bu kadar rahat konuşmasına mı, bilekliğini nerede, nasıl bulduğuna mı yoksa ne zaman düşürdüğüne mi şaşıracağını bilmiyordu.

Cherry'nin aklı ise "yine" de kalmıştı. Yine derken Cherry'nin evinde düşürdüğünü biliyordu ve onu mu kast etmişti, yoksa Yangyang bilekliğini her yerde, herkesin yanında düşürüp duruyordu ve onun bilmediği bir olay mıydı anlamamıştı.

Hafifçe kaşları çatılı bir şekilde düşünürken Yangyang'da ne zaman düşürdüğünü hatırlamaya çalışıyordu. Cherry beklemek istemeyip arkasına döndü. Onlar konuşurken arabada bekleyebilirdi.

"Ben arabadayım." İlerleyip istemsizce yolcu koltuğuna geçip kapıyı kapattı. Çantasını arka koltuğa koyup yüzüklerini düzeltti. Düzeltmekten ziyade yüzükleri ve parmaklarıyla oynayıp düşünüyordu.

Yangyang'ı sevmiyordu, hayır. Henüz bu kadar kuvvetli bir his değildi. Hoşlandığını söyleyemezdi, içten içe inkar ediyordu ki bu da doğru olduğunu gösterirdi. Belki de sadece varlığına alışmıştı. Yine de ona "sadece arkadaş" diyemezdi.

Biraz önce duyduğu konuşma biraz moralini bozmuştu. Sadece bir bileklik olmasına rağmen o bileklik sayesinde dışarı çıkmışlar bir sürü şey yaşamışlardı. Belki de başkalarıyla da böyle zaman geçiriyordu, özel bir şey değildi.

Düşünmekten yorulup parmaklarıyla uğraşmayı kesti. Yangyang'da tam o sırada arabanın önünden dolaşıp arabaya binmişti. Hiçbir şey söylemeden elini uzatıp Cherry'nin anahtarı vermesini bekledi. Cherry bir şey söylemesini beklediği için birkaç saniye öylece suratına bakmıştı.

Yangyang dönüp ona baktığında ise cebinden anahtarı çıkarıp avucuna koydu. Nedensizce morali biraz daha bozulmuştu. Küçücük şeylerden büyük anlamlar çıkarıp kendini üzmede üstüne yoktu zaten.

Buluşacakları yere doğru giderken Yangyang ortamdaki gerginliği fark etmişti. Emin olamasa da az önceki bileklik mevzusundan kaynaklandığını hissediyordu. Bunu kafaya taktığını düşünerek kendini umutlandırmak istemiyordu çünkü tam olarak Cherry'le aynı hisleri paylaşıyordu.

Kırmızı ışıkta durduklarında ona döndü. Cherry'de kendine baktığını anlayıp ona döndüğünde birkaç saniye boş boş baktılar birbirlerine. Cherry başını hafifçe döndürüp kaşını kaldırarak sorguladığında Yangyang'da ne soracağını düşünüyordu.

"Yanıma geldiğinde gayet mutluydun, ne oldu?" Cümlelerini tamamen toparladığında konuyu en iyi böyle açabileceğini düşünmüştü.

"Bir şey olmadı, yorgunum sadece."

"Hadi ordan. Neyse şey diyecektim, az önceki bileklik meselesi,"

"Hmm, taktiklerinden biri herhalde. Bilekliğini düşürüp bir daha görüşme fırsatı falan yakalıyorsun. Zekice, ne diyebilirim?"

Önüne bakarak söylendiğinde kendisi de böyle bir sitemi beklemiyordu. Birkaç saniye söylediklerinin etkisiyle donup kaldıktan sonra çaktırmadan cama dönmüştü.

Yangyang böyle bir şey beklemediği için tek eli direksiyonda Cherry'e bakakalmıştı.

"Ne, hayır-"

"Işık." Kendisini açıklayamadan önüne dönüp ilerlemek zorunda kalmıştı. Gerginlikten dudağını dişlerken bulundukları caddeden sola döndü. Cherry'nin böyle düşünmesini istemiyordu. Böyle biri olduğunu düşünürse onunla bir şansı kalmazdı muhtemelen.

Gidecekleri yere vardıklarında arabadan inmelerine rağmen hala konuşmuyorlardı. Yangyang bu şekilde eğlenemeyeceğini bildiği için içeri girmeden bir şeyler yapmalıydı.

Tam kapıdan girerken hızlanıp Cherry'nin bileğinden tutmuştu. İçeridekilerin onları görüp görmemesini umursamadan elini cebine attı ve az önce geri aldığı bilekliği çıkardı.

Cherry'nin bileğine takarken o sadece sessizce izliyordu.

"Senin olsun, zaten daha çok yakışıyor. Böylece öyle bir şey olmadığını kanıtlamışımdır umarım." Cherry hafiften gülümsemesine engel olamazken hiçbir şey söylemedi. Yangyang ise içeri girmeden son kez konuşup onu da omzundan iterek içeri girmişti.

"Ayrıca ona ya da başkasına değil, sana veriyorum bunu. Bence bir farkı olmalı."

looking for you [liu yangyang]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin