13

168 20 14
                                    

"Ya hayır! Ne havuzu ya, ne havuzu?"

Cherry getirdiği alçak, kare topuklu ayakkabılarıyla Yangyang'ın peşinden koştururken bir yandan da söyleniyordu. Koridordaki insanlara garip bir görüntü oluşturarak ilerlerlerken Yangyang onu umursamadan ilerlemeye devam ediyordu.

"Ya kızım, ne misafirliği? Tatildeyiz farkında mısın? Hem kadının nezaketen sorduğuna eminim." Yangyang onu bekleyip kolunu omzuna atarak yürümeye devam ettiğinde Cherry yavaştan sinirlenmeye başladığını hissediyordu.

Hep beraber çevreyi tanımak adına bir geziye çıktıklarında, çok tatlı, yardımsever bir teyzeye rastlamışlardı. Hepsinin yeni tanıştığı yaşlı kadın yarım saat kadar onlarla sohbet etmiş, kaybettikleri otelin yolunu tekrar bulmalarını sağlamış ve çevreyi gezdirmişti. Onlardan ayrılmadan önce bir gün evine, yemeğe gelmeleri için ısrar etmişti ve hiçbiri ona hayır diyemezdi.

"Ya saçmalama. Şuna bak o kadar hazırlandım hem." Cherry kolunu çekmesini sağlamış ellerini iki yana açarak kendi üstüne bakmıştı. Açık mavi, üst kısmında bağcığı olan elbisesini ve ince bantlı, çok kısa bir topuğu olan açık uçlu topuklu ayakkabılarını giymişti. Ayakkabıları krem rengi olduğu için ona uygun olması açısından ipince beyaz bir kolye takmış, saçlarını açık bırakmıştı.

"Evet, bende onu diyecektim. Çok güzel olmuşsun." Cherry omuzlarını düşürüp başını yana eğerek bayık gözlerle baktı ona.

"Bak hadi, çok yoruldum gerçekten. Herkes ayrı yerde zaten. Seni de zor buldum, hadi lütfen yorma beni. Gidelim."

Yangyang'ı bileğinden tutup peşinden sürükleyerek dışarı çıkarmayı başardığında sadece Hara'nın onları beklediğini görmüştü. Normalde bu kadar güzel elbiselerini günlük hayatlarında giyemedikleri ve alışık olmadıkları için tatil havasıyla beraber hepsi özenmişti. Hara'da beyaz ve oldukça tatlı bir elbise giymiş, ince beyaz bir bandana takmıştı.

"Ah, gözlerim kamaştı. Girl, ışık saçıyorsun." Cherry Yangyang'ı bırakıp Hara'nın yanına gitmiş ve elinden tutup onu bir kere döndürerek gülmüştü. Otele geldiklerinden beri birden araları iyi olmuştu. Aslında araları başından beri iyiydi ve tartışmaları hep tatlı atışmalardı. İkisi de iyi biliyordu.

Donghyuck ve Luna'da hazırlanmış bir şekilde yanlarına geldiğinde hepsi iki gün önce rastladıkları küçük villaya yürümeye başladılar. Yol çok uzun değildi ama karışıktı. Bir şekilde vardıklarında yaşlı olmasına rağmen oldukça genç görünen kadın onları kapıda karşıladı.

Onlar için bahçede güzel bir masa hazırlamış, güzel yemekler yapmıştı. Yangyang'ın yanına Cherry, Luna'nın yanında Donghyuck oturmuştu. Hara ve ev sahibi olan kadın masanın başlarına oturmuşlardı. Bahçenin denizi ve günbatımını gören oldukça güzel bir manzarası vardı ve hafifçe yüksektelerdi.

Uzun süre orada kalmış yemekten sonra kadının masayı toplamasına ve bulaşıkları yıkamasına yardım etmişlerdi. Güzelce geçirdikleri sürenin ardından ev sahibine veda etmişler ve ayrılmışlardı. Onlar için de değişiklik olmuştu.

Güneşin tamamen batmasına çok az kalmışken ara sokaktan otele dönüyorlardı. Birkaç sokak aşağıdan işlek caddelerin sesi geliyor, ellerinde plaj çantaları olan insanlar evlerine ya da otellerine dönüyorlardı.

Luna ve Donghyuck kol kola girmiş, yanlarındaki Hara'yla sohbet ediyordu. Yangyang onlara hafif bir gülümsemeyle bakarken tam düşündüğü gibi bu tatil daha ilk günlerinde olmasına rağmen onları yakınlaştırmıştı. Bunun en büyük kanıtı Luna'nın yanına gitmeyip yanında ona bir şeyler anlatan Cherry'di.

"Kadının evini gördün mü? Gerçekten, tek başına bu kadar güzel bir yerde ve o evde yaşıyor. Yeni idolüm kendisi."

"Gelsene, sessiz ol." Yangyang birden Cherry'nin elinden tutup onu farklı bir sokağa çektiğinde Cherry hızlı toparlamış ve ses çıkarmamıştı.

Hafifçe yokuş aşağı giden ve sonu denize çıkan nadir sokaklardan birine girmişlerdi. Biraz dar bir sokak olsa da uzun katlı olmayan renkli binalar sayesinde ferahtı. Diğerlerinden ayrılmış olsalar bile Yangyang Cherry'nin elini bırakmamıştı.

Sahil kenarına kadar sessizce yürüdükten sonra kumların üzerinde oturan kalabalığın aksine onların arkasındaki oturma yerlerine geçip oturdular. Bir süre sessizce ikisi de denizi izlerken güneş de tamamen batmış, yerini karanlığa bırakmıştı.

"Neden geldik buraya?"

"Yalnız kalmak istedim." Yangyang başını ona döndürüp cevapladıktan sonra birkaç saniye bekleyip tekrar konuştu. "Seninle yalnız kalmak istedim."

Cherry gülümsediğini gizlemeden önüne dönmüş, ellerini oturdukları yere dayayarak bakışlarını ayaklarına çevirmişti. Hoşuna giden bir şeyler vardı, Yangyang gibi.

"Hara'yla iyi anlaşabileceğini hiç düşünmezdim. Şaşırttın." Cherry ona dönmüş, sonra da omuz silkip cevaplamıştı.

"Kafa kız. Takmıyor hiçbir şeyi, hayatını yaşıyor. Benim tam tersim neredeyse."

Bu konuşmanın üzerine sohbetleri sarmış, uzun süre konuşmuşlardı. Etraflarından bir sürü insan geçmiş, arkalarındaki kafe kim bilir kaçıncı kez şarkıyı değiştirmişti. Cherry çantasını çıkarmış, aralarına koymuştu. Bedeni de tamamen ona dönüktü.

"Gerçekten cevap veremediysen bir şey demiyorum artık." Gülerek onun anlattığı şeye cevap verdiğinde başını eğdi. Burada olmayı çok sevmişti. Daha tatilinin ilk günlerinde böyle güzel vakit geçiriyorsa tamamını düşünemiyordu.

Gülümsemesi yüzünden silinmeden başını kaldırdı. Farkında olmadan çok yaklaşmışlardı konuşurken. Yangyang zaten onu izliyordu bu yüzden yakınlıkları onu şaşırtmadı. Cherry'de bilerek geri çekilmemişti. Yüzündeki gülümseme muzip bir hal alsa bile o şekilde gözlerine bakmaya devam etti.

Artık aralarında resmi bir şey olmasını isteyen Yangyang, Cherry'nin saçını kulağının arkasına koyarken telefondan gelen yüksek mesaj sesi ikisinin de odağını bozmuştu. Cherry tereddüt etmeden geri çekilip telefonunu eline aldı. Hızlıca mesajı okuyup ayağa kalktığında Yangyang'da ondan farklı değildi.

"Kızlar buradaymış. Donghyuck'da otelde seni bekliyormuş. Ben gideyim, biraz takılır döneriz." Gözlerini kaçırarak konuştuktan sonra bir şey demesini beklememiş ve hızla arkasını dönüp yürümeye başlamıştı.

Kızlara anlatıp anlatmama konusunda kararsızdı ama onların anlayacağından adı gibi emindi. Saçlarını düzeltip adımlarını hızlandırdı. Anlatacak çok şey var gibi duruyordu.

looking for you [liu yangyang]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin