12

3.1K 331 174
                                    

Hiç yüzünü görmediğim biri her gün zihnimi meşgul ediyor, rüyalarıma konuk oluyordu. Durmaksızın mesajlarımızı okuyordum.

Ona ne ara bu kadar bağlanmıştım, bilmiyordum.

Gitmesinin üzerinden yaklaşık bir ay geçmişti ve bu bir ayda ondan hiçbir haber alamamıştım. Aklımda sayısız senaryo dönerken iyi olmak pek de mümkün değildi. Arkadaşlarım iyi olmam için çabalasalarda hep durgundum, dalıp gidiyordum.

Sadece bir kez sesini duymuştum, onunla ilgili fiziksel olarak bildiğim şeyler çok azdı. Onun bana olan sevgisine, bağlılığına ve cümlelerine kendimi kaptırmıştım.

Ben, Hwang Hyunjin. Hayatımda ilk kez birini bu derece merak ediyor, özlüyordum. Aşk duygusunu sadece kitaplarda tadan biri olarak bunları yaşamak düzenimi alt üst etmişti.

Gelecek miydi, bilmiyordum. Sadece umutsuzca onun geleceği günü bekliyordum.

Duyduğum alarmı çabucak kapattım ve yatakta doğruldum. Tüm gece boyunca gözüme bir gıdım uyku girmemişti, son zamanlarda uyku düzenim çok bozulmuştu. Uyumayı çok sevsem de tuhaf bir şekilde uyuyamıyordum. Ya da düşünmekten beynim duramıyor, uykuya dalamıyordu. 2.seçenek çok olasıydı.

Yatağımdan kalkıp lavaboya gittim, işimi hallettikten sonra aynanın karşısına geçip kendime baktım. Resmen çökmüştüm, bu halimi görse beni sevmeye devam edeceğinden bile şüpheliydim.

Siyah, uzamaya başlamış saçlarımı ellerimle düzeltip mor göz altlarıma dokundum.

Kafamı iki yana sallayıp lavabodan çıktım ve camı açıp yeni aydınlanmaya başlayan şehri izledim. Hava soğuktu, şubat ayındaydık. Sert rüzgar yüzüme vurup beni adeta hayata döndürüyor, yaşadığımı hatırlatıyordu. Tenimi okşayan soğuk esintiye karşılık gözlerimi kapattım ve anı hissettim. Doğan güneşle beraber umutlarımı yeşertmeye, ruhumu canlandırmaya çalıştım.

Derin bir iç çekip yutkundum, düşünceler beni yiyip bitiriyordu ve buna engel olamıyordum.

Daha fazla oyalanmayıp içeri geçtim ve hazırlanmaya başladım. Annem ve babam nöbetten yeni geldikleri için sessiz olmaya özen gösterdim, yorgunlardı. Mutfakta göz gezdirdim ve geri odama döndüm, aç değildim.

Yatağıma oturup bildirimlere bakıp daha fazla geç kalmamak için çantamı ve eşyalarımı alıp çıktım. Kulaklıklarımı takıp yavaş adımlarla okula yürümeye başladım.

Yakın olan okula varıp sınıfa girdim ve sahte bir gülümsemeyle çocukların sohbetine katıldım. Onlarla zaman geçirmek cidden kafamı dağıtıyordu ama gün battığında, kendim ile yalnız kaldığımda gerçekler ortaya çıkıyordu.

Ders Edebiyat'tı, zaten Edebiyat'ı sevmezdim ama şu an sevdiğim bir ders olsa da odaklanabileceğimi düşünmüyordum.

Kafamı cama yasladım ve dışarıyı seyretmeye başladım, cam kenarında oturmak mükemmel bir şeydi.

---------

Dersler bitmiyordu, 7 saatlik okul adeta 30 saat gibi hissettiriyordu. Dakikaları sayıyordum eve gidebilmek için.

Çıkış zilinin çalmasına birkaç dakika kalmıştı. Sayılı zaman hızla geçtiğinde hafif bir tebessümle çantamı topladım.

"Kanka bir şeyler yapalım mı beraber kafa dağıtırsın." Jisung heyecanla sorunca kaşlarımı kaldırıp kafa sallamıştım, feci derecede uykum vardı. Bir yerde yığılmamak için tanrıya yalvarıyordum.

Hepsi somurtunca onlara hiç uyuyamadığımı ve eve gidip uyumak istediğimi söyledim, anlayışla kafa salladılar ve eve doğru yürümeye başladım.

Apartman kapısına geldim ve ağır kapıyı çekip açtım, içeri gireceğim sırada tanıdık ses kulaklarımı doldurdu.

"Seni çok özledim, güzelim."

--------

Huncinin arkasi dönük

Bu kitaptaki en uzun bölüm sanırım-

Arkdşlr matematikten 61 almışım helvam fıstıklı olsun, annem beni kesecek 💔😪

Don't call me -hyunchan- (√)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin