mutfakta oturup bir şeyler yiyor, her bir kaşığında tabağa asla bakmadan ağzını buldurmaya çalışıyor ve tam karşısındaki pencereden ismini bilmediği, her gün sigarasını aynı saatte tüttürmek için çıkan çocuğu bekliyordu.
kolundaki saate baktığında saatin 11(akşam)'i geçtiğini gördü. 'bugün çıkmayacak' diye geçirdi içinden. belirli saatlerde balkona çıkıyor ve sigarasını yakıp oturuyordu öylece. normalde bu kadar gecikmiyordu. gecikmesi, onu izleyen gencin umutsuzluğa kapılmasına neden olmuştu.
yediği abur cuburun paketini kapattı ve tabağı da alarak masadan kalktı. salona ilerleyecekti ki son kez pencereyi kontrol etti, tam o sırada kıvırcık çocuk balkonda göründü. 'çıktı' diyerek sevindi kendi kendine. perdeyi araladı ve masaya tekrar oturdu. daha önce de olduğu gibi tatlı bir heyecan vücudunu sardı. onu her gördüğünde eli ayağına dolanıyordu.
karşı binanın zemin katında oturan çocuk demir sandalyesini çekti, oturdu ve her zaman olduğu gibi sigarasını yaktı. her bir detayını izliyor ve ezbere biliyordu.
sigarasını küllüğe yaslayıp kalktı, balkonun ışığını yaktı ve az önce masanın üzerine koyduğu siyah defterini açıp arasından tükenmez kalemini çıkardı.
kalemi bir erkeğe göre narin olan parmaklarının arasına sıkıştırdı. sigarasını dudakları arasına alıp içine çekti ve kalemini çizgili sayfayla buluşturdu.
ara sıra etrafına bakıp ilham alıyor gibiydi. onu izleyen genç ise kıvırcığın her ilham arayışında oturduğu sandalyede saklanmaya çalışıyordu. onu görürse durum pek hoş görünmezdi.
etrafı tarayan gözleri tekrar sayfayla buluşmuş, kalemini tekrar çizgili sayfaya değdirmişti. yazarken yaptığı her bir mimiği, haraketi aklına kazır gibi inceledi.
yaklaşık yarım saatin sonunda sigarasını kül tablasına bastırıp söndürdü kıvırcık saçlı olan. siyah çizgili defterine bir kaç kelime daha yazdı ve ışığı kapatıp içeri girdi.
kıvırcık saçlı oğlan her gün balkona çıkıp sigarasının dumanını bilinmezliğe üflemiş, hürkan ise her gün çıktığı saatlerini ezberleyip onu izlemişti.
bu yüzden balkondan içeri girdiğinde başlarda ki gibi üzülmüyordu. nasıl olsa yarın aynı saatlerde tekrar çıkacağını biliyordu.
masadan kalkacaktı ki saçlarında hissettiği el ile irkildi. "geç oldu, yat artık." diyerek fısıldadı annesi. hürkan aceleyle yerinden kalkarak başka bir şeyle ilgileniyor gibi görünmeye çalıştı. "uykum gelmiyor." diye mızmızlandı. annesi güldü ve hürkanın saçlarını karıştırdı.
imalı bir bakış attı ve sinsice gülümsedi annesi, "evet, uykun gelmiyor." dedi. elini hürkanın saçından çekti. hürkan saçlarını düzeltmekle uğraşıp rahatsız olduğunu belirten bir bakış attı annesine. "uykum gelmiyor." annesi iki omzunu yukarı kaldırıp indirdikten sonra mutfaktan çıktı.
hürkan, çok üstüne gitmeden annesine çaktırmış olduğunu düşünerek utandı kendi kendine. aslında öğrenmesinde bir sorun yoktu. sadece kıvırcık saçlı çocuk fazla gizemliydi ve bu onda merak uyandırıyordu. bu sebeple izliyordu onu. yoksa başka nasıl bir sebebi olabilirdi ki?
kafasını tamamen boşaltmaya ve annesini dinleyip yatmaya karar verdi. odasına adımlarken mutfağın ve koridorun ışığını kapattı.
burada süresi kısıtlıydı. eğer geri dönerlerse bir daha kıvırcık saçlı çocuğu göremeyebilirdi. belki onlar da burada yazlıkçıydı? kafası birden çok soruyla doldu.
bir an önce bunları unutup uyumak istedi. yatağına girdi ve gözlerini yumdu.
-------------- » «» « --------------
ne sendeyim artık
ne de kendimde,
araftır bu.
Aklım yaşa diyor,
kalbim ise durma öl,
taraftır bu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝗰𝗶𝗴𝗮𝗿𝗲𝘁 ༆𝗽𝗼𝗿𝗴𝗼𝗹𝗮
Fanfictiongittiği yazlık evinin karşısında, oldukça yakışıklı bir çocuk oturuyordu. her gece aynı saatlerde balkona çıkıyor, sigarasıyla birlikte siyah defterine bir şeyler yazıyordu. hürkan ise onun balkona çıktığı saatleri yakalayıp, mutfak penceresinden on...