boyun ağrısıyla uyanan ömer, içinden küfürler savurup yavaşça koltukta oturur pozisyona geldi. kafasını çevirmeye çalıştı ama boynunda olan ve kat kat artan ağrısı ona engel oldu.
birkaç dakika söylendikten sonra kalkıp mutfağa doğru adımladı. telefonuna bakında etrafta, bulamadı, saat kaçtı acaba?
kafasını kaldırmak bile boynunun ağrısını arttırıyordu. bu yüzden gözlerini yerle buluşturdu ve mutfağa girdi zar zor. hiçbir ses duymuyor oluşu kuşkulandırdı onu, herhalde erken bir saatti.
dolabı açıp su almak için kafasını yine küfürler ederek kaldırdığında gördügü beden ile irkilip kafasını çevirdi. o an gözlerini yaşartacak bir acı sardı bedenin. "siktir!" acıyla inleyip refleks olarak elini boynuna götürdü. gözleri az önce gördüğü bedenle buluştu.
doğru, hürkan dün gece burada kalmıştı.
endişe dolu gözlerle bakıyordu hürkan. "hey, iyi misin?" diye sordu sesindeki panikle. "iyiyim." acısını saklamaya çalıştı. "boynum tutulmuş." hürkanın yüzündeki endişe üzüntüye dönüştü. "üzgünüm, benim yüzümden." yüzüne samimi bir gülümseme yerleştirdi ömer. "hayir, hayir. odamda kalmanı ben istedim." hürkan başını salladı belli belirsiz. biliyordu, onun yüzündendi.
"annemi gördün mü?" ömer konuyu dağıtmak istedi. "sabah annemle birlikte çıktı. arkadaşlarıyla görüşeceklermiş." dedi hürkan. "sabah kahvaltıyı hazırlayıp gitti zaten. çok erken çıkmadılar, tazedir." masayı gösterdi eliyle.
"ben eve gidip geleceğim, sen geç otur." ömer 'tamam' anlamında başını salladı. hürkan ise evden koşarak çıktı ve birkaç dakika içinde hemen döndü.
ömer kahvaltısını yaparken, hürkan, arkasına geçti ve elinde tuttuğu kas gevşetici kremden biraz aldı. soğuk ellerini ömerin tenine değdirdiğinde ise ömer belli etmesede hem ürpermiş hem de korkmuştu. hürkanın geldiğini bile fark etmemişti çünkü.
"doğal bir ilaç. iyi gelir." ömer sandalyede dikleşti. hürkan ise elindeki krem ile ömerin omuzlarına masaj yapmaya başladı. bazen tam ağrının noktasını buluyordu. bu ömerin canını yaksada iyi gelmişti.
"gerek yoktu teşekkürler." hürkan ses çıkarmadı ve ömere masaj yapmaya devam etti. yorulduğunda ise ellerini çekti ve kremi kapatıp bir kenara koydu.
"iyi geldi mi?" ömer başını çevirmeye çalıştı. eskisi kadar ağrımıyordu. "evet. teşekkür ederim." hürkan, ömerin karşısındaki sandalyeyi çekti ve oturdu. "rica ederim."
bir süre sessizce yemek yediler. hürkan hem konu açmak için hem de merak ettiği için "annemle nereden tanışıyorsunuz?" diye sordu merakla.
ömer güldü ve çatalını tabağının yanına bıraktı. "eşyalar geldiğinde, taşımak için yardım etmiştim. çok bi numarası yok." az önce neden bıraktığını bilmediği çatalını aldı ve devam etti.
kahvaltıyı bitirdikten sonra bulaşıkları hallettiler ve salona geçtiler. hürkan bir süre daha oturduktan sonra kalkmak için yeltendi.
"ben gideyim artık, o kadar rahatsızlık verdim." dedi ve koltuktan kalktı. ömer de aynı şekilde kalkıp hürkana adımladı. "ne rahatsızlığı. biraz daha dursaydın, sohbetin hoşuma gidiyor."
hürkan yanaklarının kızarmasına engel olabilmişti bu sefer "üzgünüm, daha yapmam gereken bir proje ödevim var." ömer burukça gülümsedi. "pekala." dedi ve birlikte kapıya ilerlediler.
"görüşürüz." diye fısıldadı hürkan. hiç gitmek istemiyordu. "bir dakika." hürkan ona seslenen ömere döndü. ömer hürkanı bileğinden tutup kendine çekti. hürkan sendeledi ve ömerin göğsüne düştü. "sence de borçlu değil misin?" aralarındaki mesafenin git gide azalması hürkanın kalp krizi geçirme olasılığını arttırıyor, ömerin ise kalp ritimlerinin öncekine göre biraz daha hızlı atıp bütün vücuduna dağılan duyguyu hissettmesine neden oluyordu.
hürkan gülümsemeye çalıştı. "n- ne borcu?" kekelemesine karşılık ömer kıkırdadı ve dudaklarını hürkanın dudaklarına yaklaştırdı. "seni evimde ağırladım. ayrıca her gün beni izlemen sence de taciz edici değil mi?"
hürkanın konuşmasına izin vermeyip dudaklarını, ince dudaklara değdirmişti ömer. hürkanın bacakları boşalmıştı birden. ömer bunun olacağını düşünmüş gibi hürkanı belinden tuttu.
belinde olan parmaklar ve dudaklarının değdiği dudaklar onu yüzlerce kez bayıltmaya yetecek olsada sağlam durmaya çalışıyordu.
ömerin birden böyle bir şey yapması, onu şoklardan şoklara sokmuştu. ayrıca biliyordu. hürkanın onu izlediğini biliyordu. ama önemli olan bu değildi.
ömer hürkanın üst dudağına yöneldiğinde hürkan önce duraksadı. bir süre dudaklarını haraket ettiremedi. ardından uyum sağlamaya çalıştı. ömer ellerini yavaşça hürkanın boynuna dolarken artık hakimiyet daha uzun boylu olan çocuktaydı.
tüyleri diken diken olmuştu. vücuduna yayılan his mükemmeldi. karnında uçuşan kelebek hissini anlatamazdı bile. hoştu. bulundukları durum çok hoştu.
bulutların üstündeydi ve hiç inmek istemiyordu. ha, ömer mi? pfff o çoktan aklını kaybetmişti.
bir süre öylece öpüştüler. ardından yavaşça ayrıldılar. ömer gülümsedi ve ellerini hürkanın boynundan yavaşça vücudunu okşayarak düşürdü. hürkan ise yarım bir gülümsemeyle hiçbir şey demeden evine adımladı.
ikisi de mutluydu. ömer ilk defa bu duyguları hissetmişti. karmakarışık duygular.
salak bir sırıtışla içeri geçti ve yatağına uzanıp bir süre düşündü. sonunda alamadığı uykusu yüzünden uyuya kalmıştı.
hürkan ise eve gelip hemen odasına koşturmuştu. kalbine koymuştu bir elini. deli gibi atıyordu. bir daha istiyordu aynı hissi yaşamak.
güzel hissediyordu. hiç son bulmamasın istediği bir his. gerçekten son bulmayacak mıydı? gerçekten sonsuza kadar mutlu mu kalacaklardı?
bilmiyordu. ama bunu şimdi düşünmeye gerek yoktu.
-------------- » «» « --------------
biliyor musun?
kaybediyorum seni.
sesini kaybettim,
kokunu kaybettim.hatırlayamıyorum sesini,
geçmiyor aklımın ucundan kokun.son bir kez koklasaydım seni,
belki birkaç sene daha kalırdı aklımda.insan bu kadar seviyorken, nasıl unutabiliyor sevgilim.
nasıl oluyor da hatırlayamıyorum seni.
nasıl oluyor da kaybediyorum tek tek.
her bir parçan eksiliyor.
seni özledim sevgilim... geri dön.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝗰𝗶𝗴𝗮𝗿𝗲𝘁 ༆𝗽𝗼𝗿𝗴𝗼𝗹𝗮
Fanfictiongittiği yazlık evinin karşısında, oldukça yakışıklı bir çocuk oturuyordu. her gece aynı saatlerde balkona çıkıyor, sigarasıyla birlikte siyah defterine bir şeyler yazıyordu. hürkan ise onun balkona çıktığı saatleri yakalayıp, mutfak penceresinden on...