Günler günleri kovalamıș ve sonunda pazar gününe ulaşan Sunwoo, otobüse binip evinden uzak olan kütüphaneye dogru gitmeye başlamıș.
Yolda giderken bütün bir haftayı düşünüyordu. Bayan Choi, ikinci gelişinde oğlunu getirmese de adını söylemişti oğlunun. Chanhee. Bu benzerlik sebebiyle içi kıpır kıpır olmuştu Sunwoo'nun. Sevdiceğinin adı da Chanhee'ydi, matematik öğretmeninin oğlununda.
Otobüs durduğunda bir kaç bina ilerdeki kütüphaneye girip her zaman ki masaya geçti yine Sunwoo. Çok geçmeden ilerideki masaya da pembe saçlı tanıdık beden gecip oturmuştu ancak elinde bir kitap yoktu. Doğrudan Sunwoo'ya bakıyordu. Sunwoo kendisine baktığını anlayınca bakışlarını çevirdi önce. Sonra da çantasından ona ait olan ve bir haftadır okumadığı defteri çıkardı. Ayaklandı ve kalbi ağzında atarken onun karşısına geçti. "Geçen hafta bu masada buldum, senin olmalı." Chanhee sevinçle defteri alıp kocaman gülümsedi ona. Sunwoo bir teşekkür beklemişti, Chanhee ise gülümsemesini silmeden oturduğu yerden kalkıp Sunwoo'yu ardında bıraktı. Siyah saçlı onun gidişini izledi yalnızca.
Sunwoo, öylece dururken aklına bir sürü şey dolmuştu. 'Belki de Chanhee sandığım kadar mükemmel degildir,' diye düşündü. Sevdiği kişiyle ilk konuşma şansının büyük bir hüsranla sonuçlanması ile sinir ve üzüntü karmaşası içerisinde çıktı kütüphaneden.
Nereye gittiğini bilmeden yürüyordu Sunwoo. Kütüphanede elinde ona getirdiği çilekli sütle geri dönen Chanhee'nin varlığından habersizdi elbette.
Sonunda ayakları onu en yakın arkadaşının evine getirmişti. Her şeyini paylaştığı ancak son zamanlarda konuşamadığı dostunun kapısını çaldı.
Kapıyı açılması ile bir şey demeden içeri girmiş ve ona merakla bakan dostuna dönmüştü. "Seungmin, ben birine aşık oldum." Seungmin dostunun direk konuya girmesi ile onu durdurdu. "İçecek bir seyler getireyim öyle anlat olur mu? Uzun bir hikaye olacağa benziyor." Sunwoo kafası ile onaylayıp Seungmin ile birlikte mutfağa gitti.
Zamanlama, ilişkilerde her zaman için önemliydi aslında. Sunwoo'nun kaçırdığı bir iki dakika iki kırık kalbe sebep olmuştu dakikalar içinde. Şuan ise biri içinde büyüttüğü mükemmel kişiliğin öyle olmadığını düşünüyor diğeri de mavi kelebekli defterine bir şeyler karalarken suçu kendinde arıyor ve kendi kendini yiyip bitiriyordu, çilekli sütü ise yakın zamanda verme umuduyla çantasına koymuştu. İkisinin de öğrenmesi gereken şeyler vardı, peki tanrı onlara bu hakkı tanıyıp yeterli zamanı verecek miydi? Yoksa zamanı iyi kullanana kısa bir süre de yeterli mi, diyecekti. Tanrı bilirdi...
_________________________________
olmuyor gibi gibi...
neyse
mei kaçar millet~
ŞİMDİ OKUDUĞUN
uzun tanışmalar olmayan vedalar - [sunnew] ✔
FanfictionUtangaç genç, onu hep izlerdi. Hep yalnızdı güzeli elinde bir kitap olurdu genelde kulağında ise kulaklıklar, otururdu kendi halinde. Onun her pazar bu kütüphaneye gelme sebebiydi güzel yabancısı.