"Evet Sunwoo anlatacak mısın? Yoksa kendi kendini yemeye devam mı edeceksin?" Seungmin geldiğinden beri bir türlü ağzını açmayan dostuna söylemişti bunları. Sunwoo elindeki kahve bardağını ortadaki sehpaya bıraktı ve kendi kendine cesaret vermek için derin bir nefes aldı. "Her pazar günü kütüphaneye gidiyorum biliyorsun..." Seungmin kafasını sallayıp onayladı ve lafını esirgemedi. "Doğum günümden bile erken ayrılmıştın sırf kütüphaneye gitmek için, evet biliyorum." Sunwoo o günü hatırladı. Biraz kabalık etmişti elbette ama pişman da değildi. "Her neyse işte ben kütüphaneye birini görmeye gidiyorum aslında." Seungmin'in tek kaşı kalktı. "Aşık olduğun kişi?" Sunwoo onaylayınca tekrar konuştu. "Bu kadar zaman aşık olduğun biri vardı ve onun için her pazar kütüphaneye bile gidiyordun ama söylemedin mi yani?" Sunwoo ona masumca bakınca içindeki sinir gitsede kırgınlığı hala biraz duruyordu Seungmin'in ancak trip atma işini sonraya bıraktı. Dostunun bir derdi vardı. "Her neyse sorun ne peki? Mutlu olman gerekmez mi?"
Elbette mutlu olmalıydı değil mi? Birine aşıktı. Mutlu falan değildi Sunwoo, şuan karmaşık hissediyordu aslında. Belki de büyütüyordu kafasında ama hayır sevdiği biri olmasa da bir teşekkür beklerdi Sunwoo. Eh, bunu bu kadar takmasının sebebi de insanın en çok sevdiği tarafından kırılabilecek olmasıydı zaten. Sonuçta ufak da olsa bir teşekkür beklediği kişi öylesine biri değildi.
Rahatlamak için içindeki her şeyi döktü dostuna. Seungmin de onu büyük bir anlayışla dinledi. Sevdiği kişinin erkek olmasını bile sorun etmemişti. O çok guzel kalpliydi.
"Sunwoo, inan bana pek bi akıl yürütemiyorum ama sen yinede hemen ilk hayal kırıklığında pes etme bence. Sonuçta ona aşıksın ve bu hala bir umut var demek değil mi?" Haklı gibiydi ya da başka mantıklı bir düşünceleri olmadığı için mantıklı gelmişti.
"Neyse madem buradasın böyle somurtarak oturmana izin vermiyorum kalk bakalım bugün benimlesin." Seungmin'in ani ruh değişimiyle kendisi de gülümsemekten kendini alamamıştı. "Ne yapacağız ki?" Seungmin düşünmeye başladı ve çok geçmeden de ayaklandı. "Anneni ara bugün bende kalıyorsun. Güzel bir kafeye gidip vakit geçiriyoruz. Hem benimde sana anlatmak istediklerim var." Sunwoo kafa sallayıp onunla birlikte ayaklandı. Seungmin odasına gidip giyinirken Sunwoo da balkona çıkıp annesini arayıp haber verdi. İlk başta babası yüzünden izin vermese de sonrasında idare edeceğini söyleyip onaylamıştı kadın.
Seungmin'in evine çok da uzak olmayan şirin görünümlü kafeye gelmişlerdi. İlk kez geldikleri bu yerde öylesine bir seyler sipariş etmiş ve sohbete başlamışlardı. Aslında bu yıla kadar bir arkadaş grubuna sahiplerdi ancak şuan sadece ikisi kalmıştı. "Diğerleriyle hiç konuştun mu?" Sunwoo onaylamazca kafa salladı. "Seninle bile o kadar konuşamıyorum." dedi. Seungmin masadakilerden ağzına bir tane atıp sohbeti devam ettirdi. "Renjun, biriyle ciddi düşünüyormuș. Ailelerini bile tanıştırmıșlar çocukla." Sunwoo sorarcasına bakınca kıkırdadı Seungmin. "Bir erkekmiş adı Yangyang." Sunwoo şaşkınlığını bir kenara bırakıp arkadaşı adına mutlu olmayı seçmişti. "Vay canına. Umarım mutlu olurlar... Ah bu arada ara tatil geliyor ve bunun ne demek olduğunu biliyorsun." İkisininde aklına ayni şeyin gelmesi ile kafeyi kahkahalarının doldurmasına izin verdiler. Arkadaş grubu toplanabilecekti.
Sonrasında saatler hızlı geçmişti. Biraz kendilerinden, biraz arkadaşlarından parça parça anılarla güzel zaman geçirmişlerdi. Ayrıca Seungmin fark etmese de Sunwoo dostundan gözünü alamayan garsonu görmüş konuşmalarının arasında ona samimi bir gülüş vermişti.
Uyumalarına çok olsa da ikisi de Seungmin'e ait pijamaları giymişlerdi. Sunwoo sırtını yatak başlığına yaslamıș Seungmin de kolunu onun beline sarıp karnına yatmıştı. "Seungmin." "Hm?" Seungmin kafasını kaldırıp dirseklerinin üzerinde yüz üstü bir pozisyona geçti. "Kafede biri senden gözünü alamıyordu. Artık nasıl etkilendiyse senden." Seungmin onun alayla konuşması üzerine koluna bir tane vurmuş ve sitemle konuşmuştu. "Nasıl etkilendiyse diyor ya manyağa bak etkilenilmeyecek biri miyim ben? Hem kimmiş bakalım bu?" Sunwoo acıyan koluna elini koydu, küçük bir köpek bile olsa eli ağırdı Seungmin'in. "Ne öyle düşmana vurur gibi vuruyorsun be! Hem banane söylemiyorum o zaman fark etseydin. Adam sana bakıyordu zaten nasıl fark etmedin anlamıyorum." Seungmin tekrar vurdu. "Yah merakta bırakmasına beni!" "Ya bak hala..." Seungmin koluna öpücük bırakınca susmuştu. "Offf, garsonlardan biriydi. Tekrar gidersen görürsün."
İkili gece geç saatlere kadar film izlemiş ve sohbet etmişti. En sonunda da yatakta uyuyakalmışlardı. Sunwoo uyumadan önce böyle bir dosta sahip olduğu için şükretmiș sonra da kalbini kırsa da ona sahip olan güzelini düşünerek uykuya dalmıştı.
_____________________________
sunwoo ve seungmin dostluğu bana sirin geldi
birde bu bölüm nasıl uzadi bende bilmiyorum ama bu ikisini yazmak hoşuma gitti
kontrol etmeden atıyorum
umarım okurken sevmişsinizdir
mei kaçar ~
ŞİMDİ OKUDUĞUN
uzun tanışmalar olmayan vedalar - [sunnew] ✔
FanfictionUtangaç genç, onu hep izlerdi. Hep yalnızdı güzeli elinde bir kitap olurdu genelde kulağında ise kulaklıklar, otururdu kendi halinde. Onun her pazar bu kütüphaneye gelme sebebiydi güzel yabancısı.