22. Bölüm

6.3K 744 240
                                    

Ertesi gün Arthur'u ve diğerlerini ancak bahçeye çıktığımda gördüm. Kılıç tokuşturuyorlar, hantallıktan kurtuluyorlar, bir yandan konuşuyorlardı. Ben yanlarından geçerken ve Ezra'nın istediklerini almak için köye giderken hepsi durup bana bakmıştı. Onun dışında dördüyle de muhatap olmamıştım.

Akşam olana kadar odamda yalnız kalmayı seçtim, Ezra'nın yanına uğramadım. Hava iyice karardığında ve sokaktaki insanların yarısı evlerine çekildiğinde kendimi dışarı attım. Nereye gideceğimi bilmeyerek dışarı çıkmıştım ama kendimi Baraka'nın kapısında buldum.

İlk defa Ezra olmadan buraya geldim.

İçeri girdiğimde temiz hava yok oldu, ter kokusu burnuma doldu. Ayakta duran iri adamların arasından geçtim ve kendimi taburelerin üzerine attım. Bağıra çağıra konuşan herkes bana çok uzak geliyordu. Yorulmuştum, bıkmıştım ve molaya ihtiyacım vardı fakat Xilmari'yi yine terk edemiyordum.

Önüme bardak bırakıldı, hemen ardından omzumda ince parmaklar hissettim. Başımı kaldırdığımda Elanil'in gülümseyen suratını gördüm. "Bu saatte, burada, yalnız..." Gözlerini kıstı. "Başın dertte mi Ava?"

"Hayır, değil." İçkiye uzandım. "Teşekkür ederim Elanil."

Omuz silkti. "Bugün benden. Bir şey istersen seslenmen yeterli."

Elanil gittiğinde çekinmeden içkiden koca yudumlar aldım. İçki içme sebebinin yüzümün görünmesi, kimliğimin ortaya çıkışı olmasını diledim fakat bambaşka durumlar yüzünden aklımı kaybedecek kadar içmek istiyordum. Cassandra olduğumu öğrendiklerinde her şeyin farklı olmasını hayal etmiştim ama gerçekler beni bulmuştu.

Diğer bir sebebimse eski Cassandra'yı ortaya çıkaramıyor, Arthur'a ben ne dersem o olacak tavrını takınamıyor oluşumdu. Ne istediğim gibi davranabiliyordum ne de hayal ettiklerim gerçekleşiyordu.

Düşünürken elimdekini sürekli kaldırıyor, su içer gibi içiyordum. Bardak boşalana kadar ağzımdan çekmedim. Midem ağzıma gelince zorla yutkundum ve sertçe masaya bıraktım.

O sırada arkamda bir başkasını hissettim.

"Oturabilir miyim?"

Burada olmasını beklemediğim bir sesti. Daha ben cevap vermeden arkamdan çekildi, karşıma değil, yanıma oturdu.

Carter'a göz kırpmadan baktım, oturuşunu takip ettim.

Bana hiçbir şey demeden arkasını dönüp Elanil'e işaret yaptı. Boş bardağım yenisiyle tazelendi. Carter büyük bardağı iki avucunun arasına alıp "Ben de buraya ne zaman geleceğini merak ediyordum." dedi.

"Oturmak istediğinden emin misin?" dedim kötü bir tebessümle.

Benim gibi gülümsedi. "Neden, oturmamalı mıyım?" Biraz eğildi. "Yoksa korkmam mı gerekiyor?" Alaylı sözleri beni gülümsetemedi.

Bilerek karşıma geçmemiş, yanıma oturmuştu. Sesini duyurmamaya özen gösteriyordu, konuşmak için geldiği çok açıktı. "Hakkımda sen de birkaç şey biliyorsun Carter. Seni yanlış anlamam, burada bana denk geldiğin için yanıma oturmak zorundaymışsın gibi hissetme."

"Bu şekilde hissetseydim yanına gelmezdim." İçkisinden bir yudum alırken çevresine bakındı ve etrafımızın boş olduğunu gördü. Sandalyesini biraz daha bana yaklaştırdı. "Aylardır seninle burada oturuyorum. Akşamlarımız birlikte geçiyor Ava." Adımı gözlerini büyüterek söyledi.

"Kim olduğumu bilmeden önceydi."

"Pek bir şey değişmemiş." Omzu omzuma değecek kadar eğildi. "Seni hiçbir zaman zorla dışarı çıkarmadım, beni genellikle sen buluyordun ve çıkmayı teklif ediyordun. Gülüyordun, benim duyduğum kutsal büyücüden farklı davranıyordun. Anlamaya çalışıyordum... hangisi gerçek Cassandra'ydı?" Adımı kullanırken çekinmedi. "Ben cevabı biliyorum ama senden duymak istiyorum."

CassandraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin