15. Bölüm

5.7K 712 197
                                    

Deminkine kıyasla çok daha emin bir şekilde yaklaştı. Dudaklarıma dudaklarını bastırdığında tırnaklarımı omuzlarına geçirmemek için direndim. Aklımı kullanamıyordum, hiçbir şey düşünemiyordum. Saraya geldiğimden beri yaptığım en büyük hata olabilirdi fakat umurumda bile değildi.

Öpüşüne ilk saniyeler karşılık veremedim, çığlık atmak istedim fakat tek hissettiğim kendisi olduğunda ve artık bedenime söz geçiremediğimde dudaklarımı araladım. Yaptığım onu cesaretlendirdi, dudaklarıma iyice gömüldü. Tutkulu bir öpüşme başlattığımın farkına varmadım ve ne olacaksa olsun demek istedim. Bir elini saçlarıma çıkardı, dibinden kavradı ve beni daha çok bastırdı. Sırtımı duvardan ayırmıştı fakat köşeye sıkıştırmak istiyor gibi davranıp üzerime bir daha geldi. Dudaklarımı yakıp geçti, dili dilime dokundu.

Birkaç dakikalık yanlış...

İstekli bir şekilde dudaklarımı öpüyordu fakat birkaç saniye sonra elinden kayıp gidecekmişim gibi şefkatle ve yumuşacık davranıyordu. Bir anlığına geri çekildiğinde gözlerimi kapattım. Dudağımın kenarını öptü, sonra diğer kenarı... Ellerim üzerinde birazdan titreyecekti.

Kollarımı boynuna doladım, onun ve kendimin kim olduğu aklımdan çıkıyordu. "bu çok yanlış." Dudaklarımın üzerinde durdu, ağzım ağzında adını söyledim. "Arthur..."

Yüzüme düşen saçlarımı yanağımda tuttuğu eliyle çekti. "Bütün gün bana böyle seslenmeni istiyorum, ağzından kaçırmanı bekliyorum." Dudaklarını kulağıma çıkardı, "Adımı söylemek sana çok yakışıyor Ava." diye fısıldadı.

Tepki veremedim, boynuma inen dudaklarını bir anlığına unutup gözlerimi kapadım. Ben ona adıyla seslenebiliyordum fakat o, adımı asla bilmeyecekti. Bana Cassandra demeyecekti, Ava olarak hitap edecek ve beni hiç tanımayacaktı.

Dudaklarımı tekrar bulduğunda aynı şekilde karşılık verdim, kötü düşünceler hızla kayboldu. Haftalardır bana bakışını yakalıyordum, kafamı ne zaman kaldırsam onunla göz göze geliyordum. Her zaman cümlelerinin arasına imalı kelimeleri serpiştirirdi, hep belli etmişti ama karşılığı hiç olmamıştı.

Parmaklarımı ensesinden yukarı çıkardım, sapsarı saçlarına ilk defa dokundum. Dokunuşunda kaybolmak, elbisemi söküp atmasına göz yummak istedim. Dudağımı ısırdığında parmaklarımı ona bastırdım, bütün bedenini bedenimde hissediyordum.

Dokunuşunun tadına varmak istesem de mantıklı tarafımı susturamıyordum.

Cecilia'nın yanından yeni dönmüştü, prensti, Xilmari'nin yönetimine geçecekti ve imrenilecek bir kral olacaktı. O, prensti.

"Arthur," Karşılığını bir kere olsun Cassandra diyerek verebilmesini istedim. Ellerimi göğsüne koyduğum an durdu ama dudaklarımın üzerinden çekilmedi ve derin bir nefes çekip alnını alnıma dayadı. "her gün buraya geliyorum, çalışıyorum..."

"Hiçbir şey değişmeyecek." Sözleriyle birlikte başımı ona doğru kaldırdım. O değişmeyeceğine inanmayı seçiyordu ama ben değişeceğini biliyordum. Bugün beni öpebiliyorsa yarın da aynısını isteyecekti ve belki bir daha... Aylarca burada kalmam gerekebilirdi ve bunun sonu benim için ne kadar kötü olursa onun için de bir o kadar dokunaklı olurdu.

Xilmari'ye adım attığım an dikkat çekmeyeceğime dair kendime söz vermiştim. İlk olarak onun yanında çalışmam her şeyi berbat etmişti ve sonra da onu tanımak, onun beni biraz olsun tanıyabilmesi... Çoktan ilgisini çekmiştim, çekinmeden söyleyebilecek dereceye gelmişti. Hem odasında hem de babasının yanında ilgisini belli ediyordu, sadece bana bakarak.

Arthur'un iltifatlarının beni derinden etkilemesinin sebebiyse Ava'ya değil, Cassandra'ya iltifat ediyor oluşuydu. O her zaman kendimi tutamadığımda gülümsüyor, beklenmedik şeyler ağzımdan kaçtığında hoşlandığını belli ediyordu.

CassandraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin