24. Bölüm

6.1K 716 259
                                    

Kraliçe Mesmea saraya yaklaştığında içeride gürültü koptu. Merdivenlerden seri adımlarla iniyordum. Hemen yanımda Carter duruyordu, Arthur'u bir adım arkasından dimdik takip ediyordu. Ben ise prense ve şövalyelere yetişmek istiyor gibi sadece merdivenlere bakarak ilerliyordum.

Arthur dediğini yapmıştı, sözünü tutmuştu ve beni de karşılamaya indiriyordu. Tekrar aynı ifadesi yüzündeydi, sanki hiçbir şey hissetmiyormuş ve her an herkesi yakabilecekmiş gibi duruyordu lakin beş dakika önce odasında bana gülümsemiş, aşağı inmeden önce saçlarıma dokunmuştu.

"Kral Ephraim!" Merdivenlerin aşağısına, koca heykelin önüne geçerken tam zıddımızdan bağırıldı. Arthur sağ taraftaki merdivenlerden inerken sol kısımdan Ephraim bütün ihtişamıyla yürüyordu. Pelerini ve üzerindeki kıyafetleriyle muhteşem görünüyordu. Ona baktığımda hasta olduğunu ya da geceleri uyuyamadığını asla düşünemezdim. Belli etmiyordu, her zaman güçlü durmaya çalışıyor ve namını yürütüyordu.

Arthur babasını gördüğünde başını eğdi, Ephraim ise heykelin önüne geçerken elini kaldırarak oğlunu bekledi. Arthur yanına gittiğinde Ephraim onun omzunu sıktı, tebessüm etti.

Arthur, kralla birlikte at arabalarının girişini heykelin önünden izlerken bir anlığına durup bana baktı. Uzakta duruyordum, önümde bir sürü kişi bekliyordu fakat bu kadar kişinin arasından bile bana baktığını görebiliyordum.

Ephraim Arthur'a doğru döndü. Oğluna bir şeyler söyledi fakat Arthur duymadı. Kral, cevap alamadığı için Arthur'un gözlerini takip etti ve o sırada benimle göz göze geldi. Hemen başımı aşağı eğdim, bakmıyor izlenimi verdim. Arthur benim hareketimi görünce gözlerini kırpıştırarak babasına sorusunun cevabını verdi. Ephraim, benimle hiç göz göze gelmemiş gibi davrandı, gülümsedi ama bir kere daha bana bakmayı ihmal etmedi.

Vakit geldiğinde şövalyelerle birlikte kral ve prens merdivenlere yöneldiler. Onlar aşağı indiğinde hemen harekete geçtim. Heykelin önünden geçtim, tepede durdum ve göz ucuyla gelenleri takip ettim.

Orman tarafından bir sürü araba aynı anda çıktı. Sarayın girişine gelene kadar atlar durmadı. Gelenler görüldüğünde bir koşuşturma başladı, yanımda duran herkesin gerildiğini hissettim. Arabalar sıra olacak şekilde sarayın ana kapısının önünde dizildi. Ortada duran, bir sürü atın çektiği ve göz alan at arabasının kapısı açıldı.

Kraliçe Mesmea daha kimse yanına gelemeden hızla arabadan atladı. Gözlerimi ondan alamadım. Üzerindeki ince zırhı, belinde kendisine özel olarak dövülmüş kılıcı ve tepeden topladığı taçlarının tam ortasına iliştirdiği minicik tacıyla oldukça sıradan ama korkutucu görünüyordu.

Ephraim, onu gördüğü an gülümsedi fakat Mesmea çok daha önce davrandı. "Ephraim!" Sesi her yeri doldurdu. Mesmea, Ephraim'in elini öyle bir sıktı ki Ephraim eğilmek zorunda kaldı. Kraliçenin sert tutuşu Arthur'u da gülümsetti.

Onlar gülümsemeler eşliğinde ilk karşılaşmayı gerçekleştirirken gözlerim hemen arabalara doğru kaydı. Herkes aşağı iniyor, bir sürü hediye indiriyordu. Bu kadar kalabalığın içinde gözlerim sadece kız kardeşimi arıyordu ama onu görmek neredeyse imkansızdı.

"Onur verdiniz Kraliçe Mesmea." Arthur'un sesini uzaktan duyduğumda kardeşimi aramayı bıraktım.

"Beni Modgrak'tan çıkarabilen tek sharlar sizlersiniz." dedi kraliçe gülümseyerek. Cana yakın, sert ve beklenmedik davranışları vardı. Hiçbir çekincesi yok gibi duruyordu. İki elini de beline koyup arkasındaki kargaşaya baktı. "Ufak bir hediye daha." dedi indirilen sandığı göstererek. Kemik kıranla doldurulmuş bir sandık olduğundan emindim, kraliçenin gülüşünden anlaşılıyordu. "Uzun bir yolculuk oldu ama gelmek için iyi bir sebebim vardı."

CassandraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin