beş: sevgi ve ilgi bazen ilacı olmayan hastalığa tek çareydi.

123 39 7
                                    

"Yapma." Hiçbir duygu barındırmayan sesim ve boş bakan bakışlarıma karşılık olarak aldığım çatık kaşlarla sustum. Elinde olmadan zorundaymış gibi koruduğu sert havası beni susturmak için yetiyor ve artıyordu da. Ancak acı çeken ruhum devam ediyor konuşmaya. Kendi kendine olduğu ama tüm ruhların duyduğu bu konuşmalar alıyor zihnimin bir köşesindeki yerlerini, tüm zihnimi kaplayacak kadar üzüyorlar sanki, çünkü onlardan başka bir şey kalmıyor zihnime düşünmek ve duymak için. Karşımda oturan, nazik ve kibar olan genç soylu, eşim; merakla bakıyor bana, ancak anlamıyor hiçbir şey. "Ne yapmayayım?" diye soruyor. Farkında değil bu soruyu ona sormadığımın.

"Neden benim gibi hasta birisiyle evlendin?" Diye bir soru yöneltmiş bulundum ona. Ağzımdan çıkan birkaç terbiyesiz kelime dakikalar sonra anca ulaşıyordu kulaklarıma. Bana olan bakışları aniden değişirken, eli hızlıca kalbine gitmişti. Bu hareketi onun kalp krizi geçirdiğini düşünmeme neden olduğu için korkarak kalktım yerimden. Kalbim anında dakikada sayamayacağım kadar hızlı atmaya başlarken, saniyeler içinde elini geri çekmesi ile rahtlama gelmişti ruhuma. Beni bekletmek istemiyormuş gibi "Seni iyileştirebileceğimi düşündüm." dedi. Şaşkınlığın alıp götürdüğü aklımı geri getirmesi için yalvarmak istedim. Beni sevmesini beklemiyordum ancak dedikleri akıl alacak türden değildi. Her ne kadar aile isteğiyle evlendirilmiş olsak bile soylu bir delikanlı olduğu için itiraz etme hakkı vardı benimle evlenmeye. Oysa o beni iyileştirmek için hayatının sonuna kadar benimle yaşamayı kabul etmişti. Kalbinin naifliği hayatımı benden alacak türdendi. Yaşam ilk kez bu kadar güzel gelmişti.

"Beni nasıl iyileştirebileceğini düşündün?" Dedim bu sefer dersimi almayı dahi düşünmeden. Merak ettiğim onlarca soru arasından nasıl bunları seçebilmiştim ben de bilmiyordum ancak dudaklarım beni dinlemiyor diziyordu kelimeleri cümlelere. Ruhumun ilk kez alevlenmeyi bit kenara atması ile cesaretim kendini gün yüzüne çıkarmış susmuyordu adeta. İlk kez konuşmak geliyordu içimden. Ruhumun susmayan fısıltıları beni delirtmek ve canımı acıtmak yerine huzura bıraktı. Adını dahi ağzıma alamadığım genç soylu sorumu yanıtsız bırakmadı.

"Sevgi ve ilgi ile." Duyduklarım, sanki koruyucu meleğim tarafından beni yatıştırmak ve mutlu etmek için söylenen birkaç sözden ibaret gibiydi. Bu dört sözcüğe verebileceğim hiçbir karşılığım yoktu. Elimden gelebilen tek şey dudaklarıma kondurduğum masum tebessümdü. Fakat her şeye rağmen o buna da karşılık verdi. Hafif pembeleşmeye başlayan dudaklarında yeniden bir hayat tebessümü belirdi. Acı hayatımın bazı anlarında mutlu olacağımı bilmesem ölüp giderdim çoktan. Şimdi, o sert bakışlı, ulaşılmaz, disiplinli, soylu genç gitmişti. Yerine ise gözlerindeki parlak yıldızları yaşam sunan, tebessümü ise her şeyden hayat dolu, küçük, mini minnacık bir çocuk vardı karşımda adeta. Belki de ilk ve son kez böyle görüyordum onu.

"Biliyor musun," diye fısıldadım. "Bu, işe yarıyor."

"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
genç soylunun portresi.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin