9. Bölüm

216 87 7
                                    

Tarih 12 Ocak Salı. Zaman su gibi akıp gidiyordu. Boşandıktan sonra herkesi geride bırakıp yeni hayat kuralı tam 2 ay oldu... Bir anda berbatlaşan sürece bakılınca her şeyin bir anda da yoluna girmesi beni biraz endişelendiriyordu. Hayatım güzelse neden kötü şeyler yaşadım, hayatım kötüyse neden güzel şeyler yaşadım?

Düşüncelerin kafamda dönüp dolaşması artık rutinleşmişti. Bir anda bağırıp çağırmıyor veya sinir krizleri geçirmiyordum. Alışmak böyle sanırım. O yok alıştım, yeni ev alıştım, düşünceler alıştım...

Rujumu sürüp son kez kendimi kontrol ettim. Siyah gömlek elbisem, bordo rujum, at kuyruğu saçım... Eh fena değildim sanırım. Yola koyulabilirdim artık. Cam, kapı, gaz, priz vb. Kontrollerimi yaptıktan sonra montumu giyinip çıktım. Taksi durağına kadar yürüdüm. Arabamı özlüyorum keşke arabamla gelseydim. Taksiye binip restorana doğru yola koyulduk.

Taksicinin sapık olması dışında her şey normaldi sanırım. Derdin ne be insan! Ah şu erkekler oysa ki onlar adam olsa kadınlar böylesine zor durumlarda kalmaz...
Ahmak herif geceliğin kaç lira deyip telefon numaramı isteyince şartellerim attı. Çantamın tokalı kısmını kafasına geçirip taksiden indim. Kafası kanıyordu ama sonuna kadar haketti! Böyle pisliklerin cezası 3-5 ay hapis değil idam olmalı!

Restorana yakın bir yerde inmek zorunda kalınca yürüdüm(!)
Serdar bey, Müzik hocamız okula geldiğimde ilk onunla samimi olduk. Çok iyi bir insan ve iyi bir arkadaş. Yemek için sözleştik tabi yaşadığım olaya bakılırsa gecenin başlangıcı pek de hoş olmadı.

İşte orada, cam kenarında. Restorana girip yanına doğru ilerledim. Dalgın görünüyordu.
- Cam kenarı güzel seçim...
İrkildi beni görünce gülümsedi.
-Bengü hocam hoşgeldiniz...
Bengü benim ikinci ismim. Ayza Bengü Gürkök... İkinci ismimi çok kullanmam ama Serdar bey öğrenince Bengü demeyi tercih etti.
-Hoşbuldum Serdar hocam. Gülümsedim.
Ayağa kalkıp sandalyemi çekti. Çok centilmen.
-Düşünceli gibisiniz hocam?
-Okul dışında Serdar diyebilirsiniz Bengü hocam. Ve evet biraz ailevi meseleler düşündürücü olabiliyor.
-Haklısınız. Ve sizde bana Bengü diyebilirsiniz.
Gülümsedi. Ama bu öylesine bir gülümseme değil çok içtendi.
-Peki Bengü. Ee ne yemek istersin?
-Ben sanırım iskender yiyeceğim. İnşallah vardır.
-Güzel seçim. Ve sanırım bende iskender yiyeceğim.
Aynı anda "uzun zamandır yemiyorum." dedik ve gülüşmeye başladık. Çok iyi bir arkadaştı Serdar. İçten ve halden anlayan biri.

-İçecek ne alırsın?
-Alkolsüz her şey olabilir ama galiba acılı şalgam isteyeceğim.
-Bengü, ağzının tadını bildiğine yemin edebilirim.
Eliyle garsona işaret etti. İki İskender ve iki acılı şalgam suyu istedi. Yemekler gelene kadar pek konuşmadık. Sanırım sıkıntısı büyüktü. 15-20 dakika sonra yemekler geldi. Hem yedik hem de sohbet ettik.

Sedar;
-İşte ablama kafamdaki sivilceyi işaret ederek bu ne? Diye sordum. Aman Allah'ım Serdar beynin taşmış! Dedi. 3 gün ağlamıştım beynim taştı n'apıcam diye.
Anıra anıra gülüyordum.
-Halimi gören annem en sonunda ne oldu? Diye sordu. Ablamın dediklerini anlatınca ablamı terlikle bir güzel haşlamıştı.
-Yaa, ablana kötü olmuş ama haketmiş sanki.
İkimizde kahkaha atıyorduk. Gözümden yaş gelmişti. Her şey çok güzeldi. Birbirimize anılarımızı anlatıp gülüşüyorduk.

Öyle ki saat çoktan 8 olmuştu bile.
-Aa saat 8 olmuş kalkalım mı?
-Olur sahile gitmeye ne dersin?
-Bu soğukta mı? Donarız.
-Haklısın. Gece erken bitiyor o halde.
-Waffle ısmarlayabilirim?
-Anlaştık.
Kendi hesaplarımızı ödeyip kalktık. Arabaya binip Waffle'cı Akın'a gittik. Küçük bir mekandı. Ama Waffle'ları çok güzeldi.

-Neden evlenmiyorsun? Dedim ağzıma Waffle atarken.
-İşte bu kadın... Evet bu kadınla aynı yastığa baş koymalıyım. Diyebilecek birine rastlamadım o yüzden.
Kıkırdadım. Mimikleri ve harekleriyle adeta oyunculuk ruhu var. Rol yapmayı çok güzel beceriyor. Saat 10'a gelirken beni eve bıraktı.
-Teşekkür ederim. Çok güzel bir geceydi. Hatta uzun zamandır yaşadığım en güzel geceydi.
Gülümsedi.
-Ne demek her zaman. Canın sıkılınca bir telefon kadar uzağındayım. İhtiyacın olduğu zaman çekinme istediğin zaman ara.
Gülümseyip arabadan indip el sallayıp apartmana girdim. Sessizce merdivenleri tırmanıp çantamda anahtarımı aradım. Nerde bu lanet şey. Küçücük çanta nasıl kaybolabiliyor!?

Asiye;
-Geceniz nasıldı bakalım?
Korkuyla yerimden sıçradım.
-Ah Asiye abla. Ödümü kopardın!
Kıkırdadı.
-Korkma korkma. Bu saate kadar birlikte olduğunuza göre güzel bir gece olmalıydı ha?
Omuz attı. Güldüm.
-Kahve?
Başımla evi işaret ettim.
-Ay yok gız galpten götürücen herhal benii?
-Allah korusun ablam. Rabbim uzun ömürler versin. Gel o zaman bitki çayı içelim?
-He bak o olur guzum.
İçeri girdik.
-Ablam sen geç otur ben bir giyinip de geleyim.
-Abov cıbıldak mısın gız sen? Yoksa...
-Tövbe ablam ne diyorsun. Elbiseyi çıkarıp rahat bir şeyler giyeceğim onu diyorum.
-İyi iyi hadi git. Yüzüne de su çal gızardın.
O kıkırdıyor ben kızarıyordum. Kızaracak ne varsa.

Odama gidip, Kapımı kapatıp yaslandım. Ellerimle yanaklarımı yokladım. Gerçekten kızarmışım, yanıyorlar. Şortumu ve sweatimi giyip yüzümü yıkadım. Kendine gel Ayza!

Mutfağa gidip su koydum. Kupalara birer tane bitki çayı attım. Suyu üzerlerine döküp kupaları aldım ve Asiye ablanın yanına gittim. Bismillah yarabbim sen koru. Kupayı Asiye ablaya verdim.

-Eline sağlık guzum.
-Afiyet olsun ablam.
Bir kaç dakika sessizce çaylarımızı yudumladık.
-Anam! Yeter gız sus sus sus! Anlatsana!
Asiye ablanın ani çıkışları bir gün beni öldürecekti.
-Ay ablam ödümü kopardın. Sakin. Anlatacak bir şey yok. Yemek ve Waffle yedik geldik işte.
-Ayza'm detaylar guzum detaylar...
Bütün geceyi baştan sona anlattım çünkü anlatmadan salmayacaktı canım ablam(!) imalı imalı bakışları ve öpüştüyüz müü? Sana dokundu mu? Diye sorularını da atlattıktan sonra tatmin olacak ki evine gitti.
Cinayet işlesem bu kadar sorgulanmazdım muhtemelen.

Kupaları mutfağa bırakıp odama gittim. Kendimi yatağa atıp Acaba olabilir mi diye düşündüm.
Serdar iyi biri saygılı, anlayışlı, sevecen, ee yani yakışıklı da ama ben bunu ister miyim? O ister mi?
Ne saçmalıyosun Ayza! Akıllanmadın mı hala ilişki düşünüyorsun!
Evet saçmalamayı kesip uyumalıyım. Göz bandımı takıp kendimi uykunun kollarına attım.
                            ❀❀❀
Israrla çalan telefona aldırış etmeden uyumaya çalışıyordum fakat ısrarla çaldığı için uyuyamıyordum. Kimin aradığına bakmadan açtım.

-Uyuyorum sonra ara(!)
Gülme sesi geldi.
-Günaydın Bengü uykunu böldüm ama bugün hava çok güzel sahile gidelim mi?

Gözlerim aslana avı olarak yakalanan geyik gibi kocaman açıldı ve yataktan fırladım.

-Aaa şey... Eheh...
Kendine gel Ayza ne diyorsun!?
-Bengü..? İyi misin?
-şey iyiyim uyanamadım bir an. Ve olur gidelim.
-süper o zaman. Yeni uyandığına göre kahvaltıyı sahilde yapalım ne dersin?
-He şey o-olur olur. Ben bir şeyler ayarlarım şimdi.
-Tamam kahveler de benden. 40 dakikaya gelirim uygun mu?
-Gelir misin?
-Seni almaya?
-Haa şey tamam olur. Görüşürüz.
-görüşürüz.
Ayza kızım mal mısın? Neydi bu hal şimdi? Kekelemeler mal gibi anlamamalar falan? Kendine gel ve hazırlan!

Lavaboya gidip soğuk suyla elimi yüzümü yıkadım. Kendime gelmeliydim. Rahat ve havaya uygun bir siyah t-shirt ve kot pantolon giydim. Üşüme ihtimalime karşı da hırka aldım.
Mutfağa gidip kaplara kahvaltılıklar koydum. Dün yaptığım kekden de saklama kaybına koydum. Geriye piknik sepetine yerleştirmek kaldı. İyi de piknik sepetim yok ki. Asuman ablada var mıdır acaba?
Asuman abladan piknik sepetine karşılık sorularını yanıtladım. Ah bu kadın meraklı ve sevimli...
Hazırladıklarımı sepete doldurdum ve Serdar 'ı beklemeye koyuldum...
                            

Kum Tanesi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin