1.BÖLÜM
"Çıkışına son beş dakika var." Kafamı salladım ve önümdeki aynaya döndüm. Üzerimdeki elbiseyi düzeltirken bir yandan makyajıma bakıyordum. Beş dakika boyunca orada oyalandım ve zamanı geldiğinde sıranın başına geçtim. Merdivenlerden çıktım ve yürümeye başladım. İnsanların bakışları üzerimde gezinirken patlayan flaşlar gözümü almıştı. Ortam fazla beyaz ve aydınlıktı. Düzenli bir tempoda yürüyüşümü tamamlayıp kulise geri döndüm. Kulis inanılmaz derecede kalabalıktı ve herkes oradan oraya koşuşturuyordu. Bu tarz şeylere uzun zamandır alışkındım, artık bana baş döndürücü gelmiyordu. Yanıma gelen yardımcımla programın düzeniyle alakalı bilgi aldıktan sonra defilenin bitmesini bekledim. Son yürüyüş için az bir zaman kaldığında ayaklandım ve yine o ışıkların arasından ilerlemeye başladım. Kulise geri döndüğümde defile arkası için video çekildiğini gördüm. Profesyonel bir şekilde gülümseyerek kameraya el salladım ve yerime geçip saçlarımı açmaya başladım. Yorucu bir gün olmuştu. Telefonum titremeye başladığında menajerimin aradığını gördüm. Titreyen telefonu açıp kulağıma götürdüm.
"Nil, yarın çekimin var unutmadın değil mi?" dediğinde kafamı salladım.
"Unutmadım, merak etme. Ben zaten az sonra çıkacağım, dinlenirim biraz." Hilal'den onay aldıktan sonra ayaklandım ve üzerimi değiştirmeye kabine geçtim. Fazla taşlı bu elbiseyi çıkarttıktan sonra üzerime eşofman takımımı geçirdim. Eşyalarımı çantama attım ve herkesle görüştükten sonra binadan ayrıldım.
Evet, duydunuz zaten. O kişi benim, Nil. Yine, yeniden bir defiledeydim. Arabama binip evime sürdüm. İşimi seviyordum ama bu işi ben seçmemiştim ve bu bazen çok acı oluyordu. Arabamı evin garajına park ettim ve evime girdim. Anahtarımı zorla bulup kapıyı açtığımda beni Şans karşıladı. Çantamı bir kenara attım ve kapıyı kapattım. Dizlerimin üzerine çöküp Şans'ı kucakladım. Şans, kendisi köpeğim olur. Kendisiyle çok iyi anlaşıyoruz ve Şans iki yıldır benimle.
"Sen anneyi çok mu özledin bakalım?" Yumuşak tüylerini okşarken sanki "Evet." dermiş gibi bakıyordu bana.
"Bende seni çok özledim. Haydi yemek yiyelim." Şansla birlikte mutfağa geçtiğimizde onun mamasını mama kabına koydum ve kendim için yemek hazırlamaya başladım. Makarnayı soslayıp tabağa yerleştirdim ve Şans yemeğini yerken ben de masada onu izleyerek yemeğime gömüldüm. Aslında sakin bir yaşamım vardı ama bana göre sakindi tabii. Manken olmak, çok yoğun olmayı göze almak demekti bana göre. Sosyal medya hesabımda bugünün defile fotoğraflarını paylaştıktan sonra masayı toparladım. Yukarıya odama çıkıp kendimi duşa attım. Duştan sonra kahve içecektim ki telefonumun sesiyle duraksadım. Mutfak masasındaki telefonumu aldım ve aramayı cevapladım.
"Efendim?" dedim soru sorar şekilde.
"Beni dinleyecek misin artık?" Telefondaki ses aniden yükselince kaşlarımı çattım.
"Sen beni hala arıyor musun? Yoksa eşek şakası mı bu?" Karşıdan gülme sesi yükselince midemin bulandığını hissettim.
"Ben senin annenim Nil." Evet, maalesef annemdi. Anneliği benim hayatım hakkında kendi kendine kararlar almak sanan bir anne. Anne denebilirse tabii.
"Biyolojik olarak annemsin. Manevi olarak değil." dediğimde sinirlendiğini nefes alışverişinden anlamıştım.
"Seni ben doğurdum Nil! Haddini aşıyorsun. Seni ben ünlü ettim yoksa sen hiçbir şeyi beceremezdin. Benim sayemde çok beğenilen bir mankensin. Bana teşekkür etmen gerekirken bunları söyleyebiliyorsun. Nankörsün sen!" Artık sinirlenemiyordum. Hayatımı kendisi yönetmiş ve bana ruhsal olarak çok zarar vermişti ama kendisine anne diyebiliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölemeyenlerin Mezar Taşları
Novela Juvenil"Ateş Böceği." "Unutmamışsın." "Seninle alakalı hiçbir şeyi, hiçbir zaman unutmam."