4.BÖLÜM
DALGALARLA BOĞUŞURSAN DENİZ SENİ BAĞRINA BASAR
YEDİNCİ EV-BİRİLERİ ANLATLSIN BANA
Günler hızla geçiyordu ve ben kendimi elimden geldiği kadar geliştiriyordum. Bu evrene alışmaya çalışıyordum. Ateş'le kütüphanede yaptığımız konuşmanın üzerinden tam bir hafta geçmişti. Ne onu ne de Alev'i hiçbir yerde görmemiştim. Hoş görsem bile ne diyeceğimi bilmiyordum. Sabah güneşin doğumuyla uyanıyordum, kahvaltıya iniyor, derslerime giriyor, dövüş eğitimlerine tüm dikkatimi vererek katılıyordum. En azından kendimi koruyacak kadar şey öğrenmiştim. Hareketleri kolaylıkla yapıyordum ama yeterli gücü bulamıyordum. Bu da yüksek ihtimalle öğünlerimi düzgünce yemediğim için oluyordu. Elimde değildi aklımda olan tek şey her şeyi bir anda çözmek ve krallığıma ait olduğum tarafa hemen kavuşmaktı. Derslerin haricinde geriye kalan zamanımı kütüphanede geçiriyordum. Magia'nın tarihini daha çabuk öğrenmeye çalışıyordum. Kitapların hiçbirinde ateş kelimesi bile geçmiyordu. Koca bir tarihten ateşi silmiş gibilerdi.
Yattığım yataktan derin bir nefes alarak kalktım. Odanın her yerinde yerlere atılmış kitaplar vardı. Odam darmadağınıktı ve benim toplamaya niyetim yoktu. Sanki bir sayfa bile atlasam çok önemli şeyler kaybedecektim.
Bugün sadece dövüş eğitimi vardı. Hızlıca yüzüme soğuk su çarptım ve üzerime dövüş kıyafetlerini giyip büyük salona indim. Her zamanki gibi Alya'nın yanına oturdum. Bu bir hafta boyunca gruptan hiçbiriyle doğru düzgün iletişim kurmamıştım. Kahvaltımı beş dakika içinde yapıp ortadan kayboluyordum. Kimsenin bu durumu yadırgadığı da olmuyordu.
"Bugünlerde biraz meşgul gibisin." Dedi Alya fısıldayarak. Başımı salladım "Evet, elimden geldiğince bir şeyler öğrenmeye çalışıyorum. Ama daha çok gücümü kullanmayı öğrenmeye çalışıyorum." Yalan söylemiyordum. Odamda her gece kendi kendime alıştırmalar yapıyordum ama sihiri kullanmayı öğrenmek o kadar da kolay değildi. Yapabildiğim tek şey kıvılcım çıkartmaktı. Hatta bir keresinde kitaplardan birisini yakmıştım. Birinin yardımına ihtiyacım vardı. Bana yardım edebilecek tek kişi Ateş'ti. Hem ailemle ilgili bir şeyler biliyordu. Aile fikrinin aklımdan geçmesi bile kalbime bıçakların saplanmasına neden oluyordu. Masaya tekrardan sessizlik hakim olduğunda herkes kahvaltısına döndü. Ateşi ve Alevi bulmalıydım. Gerekirse Bilgeye ve Parsa sormalıydım ama onları mutlaka bulmalıydım.
Ella meselesi hala aklımı kurcalıyordu. Ateş'e ne kadar güvenmem gerektiğini de kestiremiyordum. Krallığı Ella sayesinde yok olmuştu belki de ona olan nefreti yüzünden bana böyle bir yalan söylemişti ama ben de o krallığın bir parçasıydım bana karşı böyle bir yalan söylemesi mantıklı da gelmiyordu. O kadar çok ihtimal vardı ki hangi birini takip edeceğimi bilmiyordum. Masadaki fısıltılar da kesildiğinde kafamı tabağımdan kaldırdım. Tam karşımda oturan Alev'i ve Ateş'i gördüm. Herkesin şaşkınlığı yüzünden okunuyordu.
"Zindandan çıkarıma kararı mı aldılar sizin için?" Dedi Zamir. Bir dakika ne? Ateş ve Alev zindanda mı kalıyorlardı. Şaşkınlığım yüzümden okunuyor olmalıydı ki Alya koluma dokundu.
"Bilmem burada olduğumuza göre öyle olsa gerek." Alev konuşurken aynı zamanda tabağına kahvaltılıklardan koyuyordu.
"Zindanda mı kalıyorlar?" Diye fısıldadım Alya'ya. Alya daha ağzını açamadan Ateş konuştu. "Evet. Zindanda kalıyorduk küçük şeytan. İnsanlar bizden bu kadar korkuyorlar işte." Yüzündeki gülümseme diğerlerini sinir etmişti. Alaycı bir hali vardı. Masadakilerin yüzündeki nefret ifadesi çok net seçilebiliyordu. Ondan neden bu kadar nefret ettiklerini anlamıyordum. Bunca zaman zindan da kalıyorlarsa Ateş'in kütüphanede ne işi vardı ya da kral beni halkına tanıttığı gün de yanımdalardı? Aklıma dolan soruları hemen ona sormak istiyordum ama burası yeri değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PANZEHİR
FantasyTanrı bazılarımızı bağrına basar bazılarımızı ise hiçliğe öylece bırakırdı. Tanrı beni unutmuştu, ona uzanmaya çalıştığımda beni iter, uzaklaşmaya çalıştığımda ise kendine çeker ve bir anda bırakırdı. Ben Zehir. Hiçlikte sürükleniyorum. Kollarımı c...